02 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Gökyüzü kararıyor

Tunca Arslan

Tunca Arslan

Gazete Yazarı

A+ A-

Çürüyen her toplum, hıncını kadından çıkarır. Kadınlara yönelik her türlü şiddetin ve bununla paralel olarak “bahanelerin” de dikkat çekici oranda artması, toplumsal çürümenin temel göstergelerinden biridir.
Özgecan davasında üst sınırdan, indirimsiz cezalar verilmesi kimseyi yanıltmasın; Türkiye, göğünün yarısını omuzlayan kadınlarının karşılaştığı taciz, tecavüz, dayak, ölüm olaylarının giderek arttığı bir ülke ve farkındasınızdır, suçlu erkekler giderek daha yüksek sesle ve daha fazla “Şeytana uydum!” demeye başladı.
Türkiye’yi öncelikle Batı’yla değil, Doğu’yla kıyaslamayı tercih ederim. Üç yıl Çin’de yaşadım... Bu ülkeyi, belli başlı büyük kentlerinin olduğu kadar taşrasının da gecesiyle gündüzüyle yeteri kadar tanıdığımı söyleyebilirim.
Çin’in herhangi bir yerinde, gecenin bir yarısında parkta oturup tek başına kitap okuyan ya da diyelim ki sokakta bisiklet süren bir genç kıza, hiç kimse dönüp de bakmaz bile. “Ne işi var burada?” diye düşünmez, “Aranıyor mu?” diye aklından geçirmez, sağında solunda dolaşıp rahatsız etmez, laf atmaz.
Bunun nedeni, Tanrı’nın Çinli erkek ve kadınları pirüpak yaratmış olması değildir kuşkusuz. Bu, sonradan edinilmiş bir kültürdür, sosyalizmin kültürüdür, devrimin kadını binlerce yıllık feodal bağlardan ve kölelikten kurtarıp özgürleştirmesinin, geniş haklar tanımasının, kadını ve erkeği eğitmesinin sonucudur.
Türkiye gibi ülkelerde ise Bağdat Caddesi’nde tecavüze uğrayan bir genç kızın “o saatte orada ne aradığı” sorgulanıyor, seçenekler sıralanarak anketler düzenleniyor.
Geçen çarşamba akşamı İstanbul-Cihangir’deki küçük bir tiyatro salonunda seyrettiğim “Madde 9” adlı yarım saatlik oyun, bu berbat gidiş karşısında atılmış bir sanat çığlığı niteliğindeydi.

MERVE ENGİN VE ‘MADDE 9’
“Madde 9”, 2006’da Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’ndan mezun olduktan sonra Türkiye’nin ilk ve tek kadın Commedia Dell’arte sanatçısı olarak uzun yıllardır sahne alan Merve Engin’in kaleme alıp oynadığı, Melis Öz’ün yönettiği tek kişilik bir oyun. Kendisine tecavüz eden adamla evlenmek zorunda kaldıktan sonra bir çocuk doğuran, karşılaştığı baskı ve aşağılanma sonucunda da kocasını öldüren bir kadının yargılanma sürecini ve verilen hükmü anlatılıyor.
Önceleri “okul okuyan” bir genç kızken, “Ne yapıp edip alacağım seni” diyen Kemal adlı bir mahalle delikanlısının tecavüzü sonucu yaşamı bir anda değişiyor Nermin’in. Kocasının daha düğün gecesi “Bak gördün mü, dediğimi yaptım” laflarıyla başlayan bir süreçte “ağlamak ağlayan” ve giderek daha fazla baskılanan bir kadına dönüşen gencecik eş-annenin “sıradan gerçekleri”, yargının bu tür olaylara “hukuk dışı” yaklaşımının da etkisiyle epeyce bir katmerleniyor. Erkeğin akrabaları, “kapılandı çocuğumuza” diye surat asıyor. Tüm bunlar yaşanırken, en büyük desteği bir zamanlar birlikte ders çalıştığı kız arkadaşından görüyor Nermin. Sonunda da bir gün akşama kapuska yapmak için lahanalar doğranırken... Sonrasında Nermin karşısına çıkartıldığı hâkime çok şey anlatıyor ama asla “Şeytana uydum!” demiyor.
Unutulmasın, erkek şiddeti, dayak, tecavüz ve ölümler gökyüzünün yarısını değil, tamamını karartıyor. Sanık bölmesindeki Merve Engin’e, yönetmen Melis Öz’e ve Tiyatro Tatavla’ya, çabalarının karşılıksız kalmaması, bu sesin daha güçlü bir yankı yaratması dileğiyle, teşekkürler.