04 Mayıs 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kuşak Yol İnisiyatifi ve Beyrut limanında patlama

Ali Rıza Taşdelen

Ali Rıza Taşdelen

Gazete Yazarı

A+ A-

Dünyamız; tek kutuplu bir dünyadan çok kutupluluğa geçiş sürecinin sancılarını yaşıyor. Ana eksenini Atlantik-Avrasya güçlerinin oluşturdu saflaşma son bir yıldır Doğu Akdeniz’de bir hesaplaşma içinde.

Lübnan’ın Başkenti Beyrut’ta yaşanan o korkunç patlamayı bu saflaşma ve hesaplaşmadan ayrı düşünebilir miyiz?

Atlantik güçlerinin hedefindeki İran, Irak, Suriye, Lübnan, Kıbrıs, Libya ve elbette Türkiye’de yenilgi üzerine yenilgi alan ABD ve Fransa’nın son çırpınışlarına tanıklık ediyoruz.

Batı Asya ülkeleri, ABD ve işbirlikçileri Fransa, İngiltere ve İsrail’e karşı bir direniş kalesi oluşturmaktadırlar.

Beyrut limanı Doğu Akdeniz’de Batı Asya’ya açılan bir kapıydı. Aynı zamanda Çin’in “Bir Kuşak Bir Yol” inisiyatifinin Akdeniz’e açılan kapısı.

Patlamaya ne neden oldu? Saldırı mı yoksa başka nedenler mi vardı? Bu konuda bir çok iddia ortaya atılıyor. Burada bu iddiaları sıralama yerine, patlamanın adım adım nasıl gelindiğini olgulara bakarak değerlendirmenin daha doğru olacağı düşüncesindeyim.

EKONOMİK KRİZLE İSTİKRARSIZLAŞTIRMA

1975-1990 iç savaşı sonrası ekonomisi yıkıma uğrayan Lübnan, daha sonra İsrail ile Hizbullah örgütü arasında 2006'da yaşanan çatışmalar, 2011’de komşusu Suriye’de başlayan emperyalist saldırının etkileri ve arkasından gelen ADB yaptırımları ülkeyi yıkıma uğratmıştı.

Diğer taraftan Fransa’nın ev sahipliğinde yapılan Paris 1, 2, … sözüm ona "Lübnan'a uluslararası destek konferansları" da fiyasko ile sonuçlanmıştı. Fransa çözüm için IMF’yi işaret ediyordu. Bunu da tabi IMF’nin talep ettiği “reformları” gerçekleştirmesi kaydıyla. Ancak bu durumda bir anlaşma imzalanabileceği ifade ediliyordu.

Ülke genelinde ekonomik kriz ve hükümetin vergi politikalarına karşı başlayan gösteriler sonucu Saad el-Hariri başbakanlığındaki Hükümet 29 Ekim 2019’da istifa etti. 21 Ocak 2020’de de Hizbullah’ın da desteklediği Hasan Diyab başkanlığında yeni hükümet kuruldu.

IMF ile müzakereler sonuç vermiyordu; çünkü IMF’nin ağababaları ABD, Fransa ve İngiltere’nin dayatmaları (reformlar) yerine getirilmiyordu. Bu arada 30 milyar doların üzerinde para dışarıya kaçırılmıştı.

Lübnan halkının yarısı yoksulluk sınırı altında yaşıyordu. Gösteriler yeniden başladı. Ülke adım adım iç savaşa sürükleniyordu.

NASRALLAH: IMF’YE KARŞI ÇİN’E YÖNELELİM

Lübnan Hizbullahı Genel Sekreteri Hassan Nasrallah, ABD’nin Suriye’ye karşı ve Lübnan’ı da etkileyecek “Sezar Yaptırım Yasasını” uygulama kararı almasıyla birlikte, 16 Haziran 2020’de yaptığı açıklamada, ABD’nin Lübnan’da kargaşalık çıkarmak istediğini ve bu yaptırımlarla IMF’yi dayattığını ifade etti.

Nasrallah, krizden kurtulmanın yolunun Çin’e yönelmek olduğunu söyledi: "Çin ile işbirliği olasılığını tartıştığımızda, ABD'nin özellikle Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve Amerikan Büyükelçisi Dorothy Shea aracılığıyla öfkeyle tepki verdiğini gördük" diyerek "bu tür bir işbirliğinin Lübnan'ın Amerika’nın elinden kurtulmasının kanıtı" olarak değerlendirdi.

Pepe Escobar, asiatimes.com sitesinde “Beyrut Patlamasından Kim Kârlı Çıkacak?” başlıklı yazısında: “Birleşik Devletler / Fransa / Suudi Arabistan ekseninin çıkarlarının aksine, Lübnan için A Planı, kademeli olarak ABD ve Fransa'nın tahakkümünden çıkıp doğrudan Kuşak ve Yol'a ve aynı zamanda Şangay İşbirliği Örgütü'ne yönelmek olacaktır. Orta vadede liman ve hatta harap olmuş şehrin çoğu, Çin yatırımlarıyla hızlı ve profesyonel bir şekilde yeniden inşa edilebilir” diyor. Escobar’ın yazısının alt başlığı ise: “Patlamanın bir saldırının sonucu olduğunu iddia etmek”.

ABD’YE KARŞI TAVIR

Nasrallah’ın ABD’ye karşı açıklamasından sonra, ABD’nin Lübnan Büyükelçisi Dorothy Shea Suudi Arabistan televizyonu Al-Hadath’a bir açıklamada bulundu: "Hizbullah'ın, hükümetin kasasına gitmesi gereken milyarlarca doları çekip (...) Lübnan'ın umutsuzca ihtiyaç duyduğu bazı ekonomik reformları engelleyen bir terör örgütünün rolü hakkında ciddi endişelerim var." dedi. Bunun üzerine Tyr geçici yargıcı Muhammed Mazeh, ülkedeki yabancı gazeteciler dahil basının ABD Büyükelçisi Shea ile röportaj yapmayı yasakladı.

ÇİN’Lİ BÜYÜKELÇİNİN GÖRÜŞMESİ

Patlamadan 1,5 ay öncesi olguları sıralamaya devam ediyoruz.

Çin’in Lübnan Büyükelçisi Wang Kejian ile geçen hafta istifa eden Lübnan Başbakanı Hasan Diab 3 Eylül’de Beyrut’ta görüşürler.

Lübnan’ın 7 Eylül tarihli Al-Akbar gazetesine göre: bu görüşme "Diab'ın Lübnan'ın Çin’in verdiği mesajları almaya ve bunları eyleme dönüştürmeye hazır olduğunu duyurmasına" yol açtı. Gazete, yayınladığı Çin’den Lübnan hükümetine gelen 2 mektupta "Yaşanan mali krize rağmen, 10 büyük Çinli şirketin Lübnan'daki altyapı projelerine yatırım yapma isteklerini onayladıkları" ifade ediliyor. Mektupta yapılacak işler sıralanıyor: "Kuzeyden güneye bir demiryolu hattının kurulması, Beyrut'un muazzam toplu taşıma sistemi ve demiryolu veya uluslararası karayolu için Beyrut tüneli (Suriye sınırına doğru Dahr al-Baydar) veya birlikte”.

ATLANTİK’İN SÖZCÜSÜ FRANSA

22 Temmuz’da da Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian soluğu Beyrut’ta aldı. Lübnan Dışişleri Bakanı Nasif Hitti ve Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile görüştü. Aslında daha önceki görüşmelerinden farklı bir şey söylemedi; “reform yapın, yoksa size bizden (İMF) para gelmez” dedi. “Kendimizi kandırmayalım, Lübnan’ın krizden çıkması için IMF’den başka alternatif yok” diye de ekledi.

Ve 4 Ağustos’ta patlama, iki gün sonra Fransa Cumhurbaşkanı Macron Lübnan’da patlama bölgesinde. Bir sömürge valisi edasıyla patlama sonrasını çıkarları için kullanmanın hesabı içindeydi. “Lübnan’da siyasi, ekonomik, toplumsal rejim değişikliğinden” bahsediyordu.