10 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

ABD PKK'yla mücadeleyi sürekli engelledi

Oktay Ekşi

Oktay Ekşi

Eski Yazar

A+ A-
MUSTAFA İLKER YÜCEL
  • ABD son iki aydır Fırat'ın doğusundaki faaliyetlerini artırdı. Askeri yığınağa devam ediyor. PKK'nın sınırımızda kontrol ettiği alan coğrafi olarak neredeyse Danimarka büyüklüğünde. İç siyasette HDP'nin terör örgütüyle ilişkisi gündemdeyken 'sırtlarını dayadıklarını" ifade ettikleri örgütün sınır ötesindeki faaliyetlerinin göz önüne getirilmesi gerekmez mi? Siyasiler bunun üzerinde sizce neden durmuyor?

ABD’nin “Kürt bağımsızlığı” konusunda Türkiye’nin değil, bağımsızlık isteyen Kürtlerin yanında olduğunu dünyada duymayan, bilmeyen kaldı mı emin değilim. Buna belki bir ölçüde AKP iktidarı istisna olarak gösterilebilir. Çünkü AKP’nin iktidara geldiği 6 Kasım 2002’de “bitme” noktasına gelmiş olan PKK, geçen 18 sene zarfında Türkiye’nin karşısında devamlı büyüyen ve -sizin ifadenizle söyleyeyim- “Sınırımızda neredeyse Danimarka büyüklüğüne bir alanı kontrol eden” bir güce ulaştı. Buna Irak’ta yerleşik Kürt yönetimini de eklerseniz karşımızdaki sorunun ulaştığı hacmi daha gerçekçi haliyle görmek mümkün olur.

Yeri gelmişken ifade edeyim:

Kuzey Irak’ta Barzani ailesinin yönetiminde bir Kürt Bölgesi kurulmasının sorumluluğu da o tarihte Türkiye’yi yöneten Turgut Özal’a aittir. Daha doğrusu, Barzani’nin o yönetimi kurmasını sağlayan, “Irak Hava Kuvvetleri’nin 36’ncı paralel üstüne çıkmasını engelleme” kararını ABD’ye aldırtan Özal’ın ABD Başkanı -şöhretli aptal- George W. Bush’a yaptığı tavsiyedir.

Özal’ın bu önerisi Türkler tarafından yırtılıp atılan Sevr anlaşmasının bir hükmünü daha hayata geçirme olanağı yarattığı için George W. Bush tarafından büyük bir şevkle yerine getirilmiştir.

Dahası… Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kuzey Irak’a daha doğrusu PKK’nın merkezi olan Kandil dağına etkin şekilde yapmaya kalktığı tüm müdahaleler her defasında Washington tarafından açıkça engellenmiştir.

Özetle ABD’nin Fırat’ın Doğusunda faaliyetlerini artırmasında ve YPG/PYD’ye binlerce TIR dolusu silah vermesinde kendi politikaları açısından tutarsız hiçbir şey yoktur.

Bu gerçekler ortadayken bize düşen önce Batılı ülkelerle dibe vurmuş olan ilişkilerimizi düzeltmek ve onların PKK’ya hoşgörüyle bakmalarını önlemektir. PKK’ya dışarıdan gelen desteğin kesilmesinin temel koşulu budur. Ancak AKP iktidarının bu yönde de bir gayreti yoktur.

Sorunuzun HDP’yle ilgili kısmına gelince:

HDP’nin PKK’yla ilişkisi varsa bunu ortaya çıkarmak ve yasal yaptırımları uygulamak iktidarın işidir. AKP iktidarının bu yönde de bir isteği olduğunu söylemek mümkün değildir.

O ilişki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından ortaya çıkarılıp HDP hakkında soruşturma açılmadıkça ben şahsen HDP’nin meşru bir siyasi parti olduğunda ısrar ederim. Yine sorunuzdaki ifadeyle söyleyeyim:

“Örgütün sınır ötesindeki siyasi faaliyetlerini ortaya çıkarmak” o nedenle öncelikle AKP iktidarının işidir. Hepimiz ondan öncelikle bu görevi yapmasını istemekle yükümlüyüz. Bunu yapmıyorsa ben mutlaka o oyunda iktidarın da bir parmağı var diye düşünürüm.

  • Ahmet Davutoğlu hemen her konuşmasında "Ak Parti fabrika ayarlarına dönmediği için zayıflıyor. Eski Türkiye'nin aktörleri söz sahibi oldu. Ak Parti ilkelerini terk etti" vurguları yapıyor. Ali Babacan'ın da benzer söylemleri var. Program düzleminde ayrışma pek konuşulmadı. Siz Ak Parti'nin içinden iki partinin çıkmasını nasıl yorumluyorsunuz?

AKP içinden iki partinin çıkmasını ben büyük bir memnuniyetle karşılıyorum çünkü bu partilerin eninde sonunda AKP seçmeninden bir kısmını kendi yanlarına çekeceklerini düşünüyorum.

Ancak söz konusu iki parti liderlerinin de AKP’nin diktatörleşmesi sürecine uzun yıllar destek verdiklerini ve ortak olduklarını da hiçbir zaman unutmuyorum.

Nitekim söz konusu iki partinin Genel Başkanı da bu “diktatörleşme” iddialarını kendileri sorumluluk taşıdıkları sırada da yüzlerce, binlerce belki de on binlerce defa duydular. Yapılan uyarılara hiçbir zaman kulak vermediler. Dahası yeri geldiği zaman bugünkü görüşlerinin tam tersini savundular. O nedenle ben şahsen bu partilere destek vermem ama destek verilmesini isterim.

  • Uzun süredir sormuyorduk: Bu sıralar ne okuyorsunuz ne dinliyorsunuz, ne izlediniz?

Kovid-19 tehlikesi çıkalı beri pek bir iş yapmadım diyebilirim. Sadece daha önce bir sorunuza yanıt olarak “bir makale veya kitap üzerinde çalışıyorum” demiştim. O, 47 sayfalık bir uzun makale olarak bitti. Eleştirmeleri için birkaç dostuma gönderdim. Son yanıtı hâlâ alamadım. Bir süre daha bekleyip yayına göndereceğim.

Son iki aydır hemen hiç “kitap” bitirmedim. Klasik müzik dinliyorum ama tembelliğimden ben de şikâyetçiyim.