11 Mayıs 2024 Cumartesi
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

ABD ve AB’nin Venezuela’da taraf olmalarını doğru bulmuyorum

Oktay Ekşi

Oktay Ekşi

Eski Yazar

A+ A-

1-Venezuela’da yaşanan darbe girimiyle ilgili Türkiye’deki ana muhalefetin Maduro karşıtı tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Venezuela olayı bir bakıma çok açık ve basit, öteki açıdan bakınca hayli karmaşık. O nedenle ben her iki tarafın da kendi açısından haklı olduğunu düşünüyorum. Ne demek istediğimi açayım:
Bilindiği gibi Nicolas Maduro, ABD’ye her fırsatta kafa tutan, Latin Amerika ülkelerinde izlediği “sosyalist” politikalarla dikkat çeken Hugo Chavez’in ölümü üzerine onun bir bakıma veliahtı olarak Cumhurbaşkanı oldu.
Ancak 2013’deki bu değişim ardından 2018’de Maduro tekrar Cumhurbaşkanı seçilince muhalefet bu seçimin dürüst olmadığını, Maduro’nun seçim hileleri yaparak başkanlıkta kaldığını ileri sürdü.
Onunla da kalmayıp Meclis Başkanı Juan Guaido’yu “Geçici Devletbaşkanı” olarak ilan etti. O arada Latin Amerika ülkelerinden 12’si Peru’nun başkenti Lima’da yaptıkları bir toplantıda, Maduro’yu meşru Cumhurbaşkanı olarak tanımadıklarını açıkladılar.
Venezuela’da yıllardır sürüp giden kriz böylece uç noktaya taşınmış oldu.
Krizin bu aşamasında başta ABD Başkanı Trump ve onun ardından Avrupa Birliği olmak üzere çeşitli ülkeler de Maduro’yu değil, Guiado’yu Venezuela Cumhurbaşkanı olarak tanıdıklarını ilan ettiler.
Buna Türkiye, Rusya, Çin başta olmak üzere bazı ülkeler karşı çıkarak Maduro’nun meşru Cumhurbaşkanı olduğu görüşünü savundular.
Şimdi Maduro kendi ülkesindeki askerlerin ve yargının bir de dışarıdaki bazı ülkelerin desteğine sahip.
Buna karşılık Guaido ise Maduro’nun yüzde bir milyon enflasyona sebep olan ekonomik politikalarından ve dikta yönetiminden şikayetçi milyonlarca halkın ve ABD ile birçok Avrupa ülkesinin desteğine sahip görünüyor.
Taraflardan Maduro’cular kendisinin seçimini “meşru” sayıyor, onu destekliyorlar.
Kaşıtları ise, o seçimi gayri meşru sayarak Guiado’nun yanında yer alıyorlar.
Venezuela’daki durumun neden “çok basit” ve neden “çok karmaşık” göründüğünü yukarıdaki izahat açıklar sanırım.
Ancak ABD’nin ve Avrupa Birliği üyesi ülkelerin Venezuela’daki muhalefetin sözlerini esas alıp, devlet başkanı seçiminde taraf tutmalarını haklı saymıyorum. Çünkü o ülkelerin demokrasiye olan inançları yüzünden antidemokratik bir seçime karşı çıktıklarını savunmaya imkân olmadığını düşünüyorum.
Eğer aksi söz konusu olsaydı yani Maduro’ya gösterilen tepki bir “ilke” adına yapılsaydı söz konusu ülkeler seçimlerde hile yaparak başa geçen veya iktidarda kalan kadrolar tarafından yönetilen sayısız ülkenin yönetimlerini gayri meşru ilan etmeleri gerekirdi. Oysa o ülkelerden ne ABD’nin, ne de Avrupa Birliği ülkelerinin hiçbir şikâyetleri yok.
Ana muhalefetin Venezuela’daki duruma ilişkin değerlendirmesini yukarıdaki açıklamalarım sanırım ortaya koyar.

2-Adana Mutabakatına ilişkin Hükümet’in yorumuyla mutabakatı imzalayanların yorumu örtüşmüyor. Adana Mutabakatı Suriye’ye doğrudan müdahale hakkı tanıyor mu?

Adana Mutabakatı Allah’tan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından Moskova’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a anımsatıldı da bizim Hariciyemiz başta olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti, elinde bir enstrüman olduğunu anımsadı.
Bu durumu Dışişleri Bakanlığımızın işleyişindeki vahim kusuru belirtmek için yazıyorum.
Adana Mutabakatının bir gizli maddesi olduğu ve buna göre Türkiye’nin terör eylemleri nedeniyle Suriye’ye müdahale hakkına sahip olduğu bir yayın organında ileri sürüldü ancak, kimse bu konuda olumlu veya olumsuz hiçbir şey söylemedi. O nedenle ben şahsen “müdahale hakkımız var” da diyemiyorum, “yok” olduğunu da söyleyemiyorum. Önce söz konusu mutabakat metninin gizli açık tüm maddeleriyle ortaya konması gerektiğine inanıyorum.

3-Yılmaz Özdil’in son kitabının özel basımına ilişkin tartışmalar yaşanıyor. 2 bin 500 TL’ye kitap satılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Söz konusu kitabın hem Yılmaz Özdil’in kendine özgü kıvrak üslubu ve beklenmedik olayları birleştirerek maksadını çok iyi anlatması, artı kitabın reklamının çok iyi yapılması sonucu inanılmaz derecede satış başarısı elde ettiğini biliyorum ama, bu başarının “hatıra kitap” türü bir versiyona sebep olduğuna, ilk defa tanık oluyorum. O nedenle bir kitaba 2 bin 500 TL verip alanlara hiçbir şey demiyorum.