28 Nisan 2024 Pazar
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Abdullah Gül Türkiye'ye sığınmış yabancı bir devlet adamı gibi...

Oktay Ekşi

Oktay Ekşi

Eski Yazar

A+ A-
MUSTAFA İLKER YÜCEL

Karadeniz'deki doğalgaz keşfi sonrası bir kesim 'çağ atladık' gibi ileri yorumlar yaparken bir kesim de gelişmeyi önemsizleştirecek hatta dalgaya alacak tavır takındı. Nesnel değerlendirmenin önündeki engel nedir?

Karadeniz’de bulunduğu açıklanan Doğal Gaz rezervi nedeniyle bir kısım insanımızın “çağ atladık” türü coşkulu nümayişine karşın öteki kesimdeki insanımızın -sizin deyiminizle- “gelişmeyi önemsizleştirecek hatta dalgaya alacak” tavır benimsemesinin tek ve açık nedeni, ülkeyi yöneten zatın 18 senedir halkımızı bölen, birbirine düşman hale getiren “ötekileştirici” tutumudur.

Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakan olduğu tarihten beri, karşısına almadığı, azarlamadığı, husumet ilân etmediği, her an kavga edecekmiş gibi konuşmadığı kimse var mıdır veya kaç kişi vardır, doğrusu tayin edemiyorum. Kendisini eğer güçlü veya üst pozisyonda hissederse, karşısındakini ezecek veya ona talimat verecek bir üslupla konuşma, kişiliğinin bir parçası olmuştur. O nedenle konuşurken, hemen herkesi karşısına itmiştir.

Sadece somut olaylar nedeniyle yaptığı konuşmalarda değil, ulusumuzu “Kürt, Alevi, Çerkez, Abaza, Boşnak, Azınlık” gibi sıfatlarla ayıran, bu ayrımın ulusal bütünlüğümüz için bir gün tehlike teşkil edebileceğini hiç düşünmeyen, tam tersine o sözlerle insanlarımızı birleştiriyormuş gibi konuşan da Recep Tayyip Erdoğan’dır. O nedenle iddia ile söylüyorum:

“Bugün Türkiye’de halk hâlâ birbirine silâh çekmeden taşıyorsa, bunun tek nedeni Türk halkının sağduyusudur.”

Bu kadar bölünmüş bir halkın tamamının aynı sevince ortak olması beklenebilir mi?

Dediğiniz doğrudur. Karadeniz’de Doğal Gaz bulunması elbet Türkiye için “müjde”li bir haberdir ama bu kadar ayırılmış, ötekileştirilmiş bir toplumda öteki yarının bu sevince katılmamasından daha doğal ne olabilir?

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Abdullah Gül'den neden çok korkuyorlar?" cümlesi çok tartışıldı. Ak Parti'nin Gül'den korktuğunu düşünüyor musunuz? Kılıçdaroğlu'nun Gül'e ilgisini neye bağlıyorsunuz?

Kılıçdaroğlu’nun “Abdullah Gül’den neden çok korkuyorlar?” cümlesi televizyonlarda gerçekten çok tartışıldı ama bence bu, o cümlenin çok önemli olmasından değil, televizyonlarda tartışma programı yapan yahut yöneten arkadaşların “tartışacak konu bulma sıkıntısından” kaynaklanıyordu. Çünkü kanımca şu anda Sayın Abdullah Gül’den hiçbir kimsenin -veya siyaset adamının- korkması için zerre kadar sebep yoktur.

Yoktur çünkü öncelikle Abdullah Gül, arkasında kitleler bulunan bir siyasi figür değildir. Ayrıca Türkiye’de “hak, hukuk, adalet, özgürlük” diye feryat eden insanlara, kurumlara, kesimlere destek verdiğini gösteren tek bir beyanı yoktur.

Daha başka bir ifadeyle Abdullah Gül, sanki Türkiye’ye sığınmış bir yabancı devlet adamı gibidir. Türkiye’nin sorunları karşısında o kadar tepkisiz ve duyarsızdır.

Kaldı ki yakın gelecekte o’nun ortaya çıkıp “Ben bu göreve adayım” diyebileceği bir seçim de yoktur.

Hoş olsa bile kaç kişiyi arkasından sürükleyebileceği çok kuşkuludur. O nedenle de birilerinin Abdullah Gül’den korktuğu iddiası bence yersizdir, bir halüsinasyondan (gerçek olmayan şeyi gördüğünü iddia etme hali) ibarettir.

İbrahim Kalın'ın "Milli Mücadele Avrupamerkezciliğe ve oryantalizme karşı itirazın en somutlaşmış mücadelelerinden birisidir. Modern dönemin en büyük ve en güçlü anti emperyalist hareketidir. Türk milleti burada büyük bir destan bir büyük hikaye yazdı. Ben diyorum ki bizim büyük hikayemizin özünde bir itiraz var, bu direniş var. Bugün bu ruhu Türkiye tekrar kuşanmak zorunda ve ben tekrar kuşandığını düşünüyorum" dedi. Bu sözlere imza atar mısınız?

Hayır, atmam çünkü;

Millî Mücadele kanımca “Avrupamerkezciliğe ve oryantalizme karşı itirazın” somutlaşmış mücadelesi değil, çöküşe, bağımsızlığın yitirilişine ve ezilmişliğe karşı mücadelenin somutlaşmış ifadesidir. O sırada karşımızda Avrupa ülkeleri değil de örneğin İran ya da Arap ülkeleri olsaydı yani Türkiye’yi onlar işgale kalksa bu Millî Mücadele yapılmayacak mıydı? Eğer buna “O taktirde Milli Mücadele yapılmazdı” diyen birisi varsa çıksın söylesin de tartışmayı ondan sonra yapalım.

Demek ki Milli Mücadelede hasım “Avrupa” değil, “düşman” olarak karşımızda bulunan ordulardı. Nitekim Büyük Atatürk düşmanı denize döküp Bağımsızlığımızı perçinleyen zaferi kazandıktan sonra hiçbir ülkeyi “düşman” ve hiçbir zihniyeti “lanetli” saymamıştır. Her şeyin başında Türkiye’nin ve Türk ulusunun çıkarının geldiğini görerek başta Avrupa olmak üzere ulusal çıkarlarımıza yararlı her kesimle iş birliği yapmıştır. O nedenle Milli Mücadeleye şimdi yeni anlamlar yüklemek tarihi yanlış yorumlamaktır.