12 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

AKP Atatürkçülerle birlikte olmaya karar verdi

Oktay Ekşi

Oktay Ekşi

Eski Yazar

A+ A-

M. İLKER YÜCEL

19 Mayıs’ın 100. yılı coşkuyla kutlanıyor. Türk Milleti zafere ulaşan bağımsızlık mücadelesi ve Cumhuriyet atılımına rağmen kazanımlarını koruyamadı ve zor koşullarla karşı karşıya kaldı. Günümüzün "19 Mayıs görevleri" nelerdir?

Bu yıl Cumhuriyet Bayramı’nın dediğiniz gibi "coşkuyla" kutlandığına ben de katılıyorum. Bunu söylerken öyle hissediyorum ki "Bu yılki kutlamalar AKP’nin iktidarda olduğu yıllarda eski yıllardakinden farklı" da demek istiyorsunuz. En azından ben o kanaatte olduğumu söylemeliyim. Peki, "Neden daha önce böyle coşku yoktu da şimdi var?"
Kanımca AKP’yi yöneten irade geçmiş yıllarda Atatürk’ü unutturmak ve silmek için sürdürdüğü sessiz kampanyanın sonuç vermediğini (veya sonuç veremeyeceğini) en sonunda 31 Mart seçimleriyle gördü. O nedenle "Atatürk’ü unutturmak yerine Atatürkçülerle birlikte olmak" (veya birlikte görünmek) kararını verdi. Nitekim birkaç yıl önce Cumhuriyet Bayramı’nın Ankara’da coşkuyla kutlanmasına polis barikatlarıyla engel olmaya kalkışan da AKP iktidarıydı. Ulusal Bayramlarda AKP liderinin ya yurtdışında yahut bir gerekçeyle törenleri iptal ettiğine de az tanık olmadık. Anımsanacaktır, Birinci Büyük Millet Meclisi binası önündeki polis barikatları başta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP milletvekilleri tarafından yıkılmış ve halkla birlikte coşkulu bir yürüyüş yapılmıştı.
İkinci neden, AKP iktidarını yöneten irade, Mustafa Kemal Paşayla değil, Atatürk’le sorunludur. Çünkü onların gözünde Mustafa Kemal Paşa, Bağımsızlık Savaşı’nı kazanıncaya kadar "doğru" işler yapmış fakat sonra "devrimler"le yanlış yola girmiştir. Devrimler -onlara göre- Mustafa Kemal Paşa’nın değil, Atatürk’ün eseridir. O nedenle şimdi Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışını kutlamakta hiçbir sakınca görmemiş olmaları mümkündür.
Türkiye’nin Cumhuriyetle edindiği kazanımların önce ANAP, sonra AKP iktidarı tarafından aşındırıldığı doğrudur. Ancak ne kadar uğraşmış olsalar da Cumhuriyetin kazanımlarından çok da fazla şey götürebildiklerine inanmıyorum. Çünkü Büyük Atatürk’ün devrimleri millete mal olmuştur. Keza Atatürk onları Türk gençliğine emanet ederek ipin ucunu, oy ve iktidar hırsı dolu partilere değil, Cumhuriyet’in manevi değerlerini yaşatacak ellere vermiştir.
Günümüzün 19 Mayıs görevleri Büyük Atatürk’ün devrimlerine sahip çıkmaktır.

2- CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu katıldığı bir televizyon programında "Abdullah Gül tarafsız bir cumhurbaşkanlığı yaptı" dedi. Katılıyor musunuz?

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun o sözü hangi bağlamda söylediğini bilmiyorum. Eğer "Tayyip Erdoğan’la kıyasladığımız zaman Abdullah Gül’ün tarafsız bir Cumhurbaşkanı olarak göründüğünü" ifade ettiyse, o sözlere ben de itiraz etmem. Ama eğer gerçekten tarafsız bir Cumhurbaşkanı olduğunu ifade ettiyse, "Kusura bakmayın ama Sayın Abdullah Gül dönemini haksız yere cilalamışsınız" derim ve Gül’ün üniversite rektörleri tayininden, vali tayinlerine kadar pek çok konuda "tarafız" değil, açık açık "taraflı" davrandığını söylerim.
Tayyip Erdoğan’ın her ağzını açışta "AKP iktidarının 82 milyonu kucakladığı, kimseye karşı ayrımcı davranmadığı" yolundaki sözlerine artık kargalar bile gülüyor. Çünkü yapılan bu sözlerin tam tersi... Abdullah Gül ne böyle şeyler söylerdi ne de protokol söz konusu olunca ayrımcı davranırdı. Tarafsızlığı o çerçevede kalırdı.
Aslında Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, söz Beşar Esat’tan açılınca hâlâ ağzına gelen en ağır lafları söylemekten vazgeçmiyor. Sebep eğer Beşar Esat’ın Suriye halkına karşı uyguladığı acımasız ve insan haklarına aykırı politikalar olsa, aynı Erdoğan’ın, eli Esat’tan hiç de temiz olmayan Sudan’ın -devrilmiş- Devlet Başkanı Ömer el Beşir’le 17 yıl boyunca sürdürdüğü dostluğu açıklamak imkansızdır. Keza yakın zamana kadar Suudi Arabistan yöneticileriyle kurduğu yakın işbirliğini açıklamak da çok zordur.
Bunlar gösteriyor ki Erdoğan’ın Beşar Esat’a kızgınlığının kamuoyunca bilinmeyen başka nedenleri olması gerekir. Kanımca asıl mesele onları ortaya çıkarıp onarmaktır.

3- MEB yeni eğitim sistemini açıkladı. Ders sayısı azaltılacak öğrencinin tasarım ve uygulama yetenekleri geliştirilmeye çalışılacak. Yeni sistemi nasıl buldunuz?

Daha önce de bir sorunuz vesilesiyle söylediğimi anımsıyorum. "Eğitim" bir uzmanlık alanı. Ben "eğitimci" değilim, "gazeteci"yim. O nedenle eğitim politikaları hakkında iddialı bir şey söylemekten kaçınırım. Ama benim gibi eğitimci olmayan bir köylünün hikâyesini anlatırsam, sanırım sorunuza en doğru yanıtı vermiş olurum. Bu hikâyeyi bana 1961 yılında bir "İlk okul müfettişi" anlatmıştı:
Müfettiş köy okullarını dolaşıyormuş. Bir köyde halkı toplayıp "Öğretmeninizden memnun musunuz?" diye sormuş. Köylülerden biri:
"Müfettiş Bey, öğretmen yeni geldi. Şimdilik bilmiyoruz ama sen bizden doğru cevap almak istiyorsan devletin açtığı "parasız yatılı öğrenci" sınavları bitince gel. Bizim çocuklardan kaçı sınavı kazanırsa biz öğretmenin iyi mi kötü mü olduğunu o zaman anlarız" demiş.
Bakan Selçuk’un açıkladıkları benim aklıma yatıyor. Çünkü bizim öğrencilik yıllarımızda derslerin çok ve mecburi olmasından yakınırdık. Ama bence acele etmeyelim, bu yeni sistem çocukları nasıl yetiştirecek onu görelim de kararımızı o zaman söyleyelim.