16 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

'Almanya'nın tazminat utancı'

Gönül Kenter

Gönül Kenter

Eski Yazar

A+ A-

Atina, İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi Almanya'sının işgali sırasında Yunanistan'da sebep olduğu zararların karşılanması için 17 Nisan'da Berlin’e bir nota vererek, tazminat müzakerelerinin başlatılmasını talep etti.
Yunanistan, Almanya'dan Yunan halkına yaşattırılan büyük kayıplar için 288 milyar avro tazminat istiyor. Yunanistan'ın Birinci Dünya Savaşı'ndan kalan talepleri de var. Toplam 320 milyar söz konusu.
Gelgelelim Almanya bahsedilen tazminatları asla ödemek istemiyor, yan çiziyor.
Berlin, 5 Mayıs Çarşamba günü Dışişleri Bakanlığı'dan bir sözcüye "1990'da imzalanan İki Artı Dört Antlaşması ile tazminat dosyasının yasal ve siyasi olarak tamamiyle kapandığı" açıklamasını yaptırdı.
Almanya sadece Yunanistan'a değil, benzer konumdaki Polonya'ya da özür dilemek dışında "her türlü tazminatı" reddediyor.
Ancak, Almanya'nın uluslararası hukuk sahasında uzmanlaşmış Profesör Andreas Fischer-Lescano gibi öne çıkan isimleri açıklamayı "tek taraflı, keyfi ve kabul edilemez" buluyor.
Bu çevrelerde, İki Artı Dört Antlaşması yapılırken Yunanistan'ın o masada bulunmaması nedeniyle Almanya'nın gerekçesinin "geçerli olmadığı" görüşü hakim. Ana akım Alman medyasında yer almasa da, Berlin'in, Atina'ya karşı tazminatları ödememek için böyle bir yola baş vurması "Almanya'nın utancı" olarak değerlendiriliyor.
İBRETLİK
Almanya'nın II. Dünya Savaşı sırasında Yunanistan'da sebebiyet verdiği yıkımlar ve katliamların tazmininden kaçış biçmi; mağdur ülkelerin anlaşmalarla garanti altına alınan haklı taleplerini on yıllarca ertelemesi, anlaşmaları sulandırması, sonunda verilen sözleri yok sayması "ibretlik"...
Uluslararası İlişkiler'de "ders" alınacak cinsten.
İkinci Dünya Savaşı'nın bitiminde Federal Almanya Cumhuriyeti'nin yasal selefi Hitler Almanya'sının Yunanistan'da sebep olduğu zarar ziyanın karşılanması hemen söz konusu değil.
Almanya savaştan çok kısa süre sonra imzaladığı antlaşmalarla tazminat sözü veriyor, ancak o antlaşmalarla verdiği sözleri, yine bir antlaşmayla, diplomatik bir manevra ile iptal ediyor.
Anlamak için aşağıdaki antlaşmalara bakmak yetiyor:
* 2 Ağustos 1945 tarihli Potsdam Anlaşması'nda Almanya "işgal altındaki ülkelerde" yol açtığı "zararlar ve verdiği acılar" için "mümkün olan en büyük ölçüde telafi yoluna" gideceğini belirtiyor.
* 14 Ocak 1946'da Paris Tazminat Antlaşması'nda Yunanistan'a 1938'in alma gücüne dayanarak 7,181 milyar Amerikan doları (2010 yılının 106,5 milyar dolarına denk) tazminat kararlaştırılıyor.
Almanya ekonomik olarak durumunu düzelttiğinde ise, ilk işi Yunanistan gibi ülkelere tazminat ödemek yerine, galip devletlere borçlarını ödemek oluyor.
* 27 Şubat 1953 tarihli Londra Borçların Ödenmesi Anlaşması; Almanya'nın öncelikle dış borçların ödemesini öngörüyor.
Bunu yapması için de Almanya'ya borçlarının yüzde ellisinin silinmesi gibi çok cazip bir teklif yapılıyor. Aynı Antlaşma'nın 5. Maddesi, 2. Fıkrası'nda ise "tazminatların ödenmesi nihai bir tarih belirlenesiye kadar" erteleniyor.
Tazminatların ödenme tebliği için bir yıl sonra, 23 Ekim 1954'te imzalanan Paris Antlaşması'nda, Almanya tazminat müzakerelerine başlamayı eski muhalifleriyle Barış Anlaşması yapılması koşuluna bağlıyor.
Barış Antlaşması imzalanmadan masaya bir daha tazminatlar konusunun getirilmesini istemediğini deklare ediyor.
Dolayısı ile savaş ziyanlarının tazmini meselesi 1990'a kadar rafa kaldırılıyor.
Sonunda iki Almanya'nın birleşmesini sağlayan o tarihi İki Artı Dört Antlaşması, 12 Eylül 1990'da Batı ve Doğu Almanya ile Galip Devletler arasında imzalanıyor. ABD, Sovyetler Birliği, Fransa, Büyük Britanya o zamana kadar işgal altında olan Almanya'dan "hak ve sorumluluklarından feragat ettikleri" açıklıyor.
BARIŞ ANTLAŞMASI HASIR ALTI
Bit yeniği tam da burada bulunuyor. Almanya'nın 1990'a kadar tam 36 yıl tazminat için şart koştuğu Barış Antlaşması birden ortadan kayboluyor. Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla, anlaşmanın yapılacağı günler gelip çattığında "Barış Antlaşması'dan büyük bir "ustalıkla" çark edilerek, onun yerine bilinçli biçimde isim değişikliğine gidiliyor ve İki Artı Dört Antlaşması masaya konuyor...
BONN HÜKÜMETİ'NİN İFLASI
Siyasi yorumcular bugün Almanya'nın büyük "oyalama taktiği" ile tazminatlar konusunu 1990'lara kadar erteleyip, ardından "Bonn Hükümeti'nin hamlesi" ile tazminattan kaçabilmesini "diplomatik hile" (!) olarak görüyor.
O günlerde Helmut Kohl Hükümeti'nde Bakanlık Müşaviri olan Horst Teltschik'in (Telçik) 15 Mart 1990 tarihinde Başbakan Kohl'e sunduğu raporda "Barış Antlaşması masaya getirilirse tazminat konusunda somut adımlar adım atmamız kaçınılmaz olur, sıkışırız... Bu nedenle Barış Antlaşması taleplerine itiraz etmemiz önceliğimiz olmalıdır..." ibareleri yer alan yazışmalar dikkat çekiyor.
Teltschik, İki Artı Dört Antlaşmaları imzalandıktan 25 yıl sonra itiraflarında:
"Barış Antlaşması olmadığı için, tazminat talepleri de söz konusu olmadı...Bilindiği gibi Nazi rejimi dünyada 50 ülkeyle savaş halindeydi, düşünün bir kere Barış Antlaşması'nın imzalanması bizim için müzakere masasına 50 ülkenin tazminat talebinin konması anlamına gelecekti..." diyor.