Çarşı pazar pahalılığı dostlukları bitiriyor

Yazar: Mizah işleri sandığın kadar kolay değil çizer kardeşim, sana küsmek ve hatta seni cezalandırmak için sazlı gölde avını bekleyen timsah misali aporta yatanlar var!
Çizer: Konuya nereden girdin maaşallah mübarek cuman hayırlı olsun Yazarım, ekmek aslanın teeee neresine inmiş durumda mecbursun cambazlığa..
Yazar: Mesele şimdi tel üstünde yürümekte değil malesef; hem ipte zıplayacaksın hemi de cam şişeleri çevireceksin. Düşürmeden zıplarsan günü kurtardın demektir.
Çizer: Tamam anladık da bugün ki çizimimizle ne alakası var?
Yazar: Olmaz mı güzel kardeşim, sen hiç esnaflık yapmamışsın belli. O Hayri Usta ki, her gün halden sebzenin meyvenin hasını seçip almak için sabahın köründe yola düşer. Etini iyi yerden alır hep parasını peşin peşin verir. Artı bir yamağın garsonun sigortalı maaşıydı, 5 masalı pasaj içi dükkanın kirasıydı stopajıydı vergisiydi cartıydı, curtuydu derken: sen o acıkınca yediğin çorba, salata, etli fasülye, yoğurt ve keşkülden kurulu öğüne çamsakızı çoban armağanı bir alevli hesap ödersin. Sonra da Hayri Usta pahalı! Git ne idüğü belirsiz ucuzcu zincire dal yıllar sonra doktora hesap öde ne diyeyim!!
Çizer: Tamam da bana niye yükseliyorsun! Belli ki Hayri Usta' kayıntı yaptın geldin acısını benden çıkarma lütfen abicim.. Neyse ben tansiyonu biraz düşüreyim üstad. Dün bizim meşhur Süleyman abimiz masamı ziyarete geldiğinde anlattıydı, sen çorba deyince aklıma geldi. Gariban bir hemşerisi iş ararken ucuza karnını doyurmak için bir lokanta bellemiş, habire gidip çorba içermiş ama yanında sepet sepet beleş ekmek dilim dağlarını da gömermiş. Öyle böyle değil toplasan 2-3 ekmek yer doyunca da kasada " bir çorbacık! ödeyip çıkarmış. Bir, beş, on derken, bizim eleman kasaya tam çorba parasını uzatmış lokantacı adamın elini tutmuş avcuna kendi para koyup " Kardeşim yok istemez, al şu çora parasını sana zahmet şu karşıdaki şerrefsizin lokantasına git biraz da onların ocağına incir ağacı dik! Yeter! be bizi iflas mı ettireceksin!!" demiş
Yazar: O sende de ne hikaye varmış Çizerim.
Çizer: Eee kulağımız delik, sağolsun Süleyman ağabeyimiz gerçek yaşanmış olayları anlatıyor. en de sana aktardım. Fena mı oldu bak, hafif tebessüm ettin de benim de okurun da üzerindeki hayat pahalılığı gerilimini azalttın işte.
Yazar: Bir gün de kendi yaşadığın şeyleri anlatırsın artık. Sağdan soldan duyduklarını bana satıyorsun yiyorum sanma sakın.
Çizer: Yerimden kalkıp sağda solda gezebilsek yaşayıp anlatacağız herhalde.. Tüm gün senin espirilerini cincik cincik çizmekten vakit mi var usta..
Yazar: Bak mesai arkadaşın Ömer 'i biraz örnek al biraz adam kelebek gibi bir orada bir burada. Kelebek gibi uçuyor...
Çizer: Eee maşallah arı gibi de lafları sokuyor. Adam enstrüman çalıyor yapar. Ben ortaokulda flütü çalamadım diye müzik hocasının mobbingiyle müziği orada bbırakmış bir fakirim. Kelebek gibi uçamam arı gibi de.. Neyse ya!..
Yazar: Hadi yine duygusala bağladın ve şefkatli zayıf noktam asla buna dayanamaz biliyorsun. Minimalist yaklaşımla yine pattis burunlu çizerek Hayri Ustayı ve devamlı müşterisi Salim'i iyi vermişsin. Lokanta da 'füzyon' mutfağı olmuş tebrik ederim.
Çizer: Eyvalla. Füzyon neyse artık! İyi bi'şey diye aldım
Yazar: İyi, iyi..