13 Mayıs 2024 Pazartesi
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

CHP tüzüğü ve boykot kararı

Oktay Ekşi

Oktay Ekşi

Eski Yazar

A+ A-

1-Uyuşturucu kaçakçısı bir kişinin tahliye edilmesine ilişkin soruşturmada ismi geçen Burhan Kuzu için Cumhuriyet savcıları “sürekli arayıp, baskı yapıyordu” dediler. Normalde kıyametin kopması gerekmez mi?

İran’lı uyuşturucu kaçakçısı ve birçok kirli işe adı karıştığı ileri sürülen Naci Şerifi Zindaşti’nin ve üç adamının 18 Ekim 2018 gece yarısı yetkili yargıç C.Ö. tarafından tahliye edilmeleri ve hemen ardından kaybolmaları olayı kamuoyunun ilgisini çekmeye devam ediyor. Çünkü olayda AKP iktidarının önemli isimlerinden biri olan eski İstanbul AKP Milletvekili ve TBMM’de Anayasa ve Adalet Komisyonlarına Başkanlık yapmış olan Prof. Dr. Burhan Kuzu’nun adı geçiyor.

Burhan Kuzu’nun “Zindaşti’yi tanımıyorum” iddiaları maalesef geçerliğini yitirdi çünkü Zindaşti ile aynı yemekte birlikte olduklarını gösteren resim yayınlandı. Keza Kuzu’nun kendilerini arayarak “Zindaşti’nin tahliyesi İran’la ilişkilerimiz yönünden de çok yararlı olacaktır” türü baskılar yaptığına ilişkin Savcı ve Yargıç ifadeleri de kamuoyuna yansıdı.

Dahası, “tahliye” kararını veren yargıç da geride kalan yılın Kasım ayında “3 ay süreyle” görevden uzaklaştırıldı.

Tüm bu iddiaları -rezaletleri demek sanırım daha doğru olur- alt alta koyunca her konuda nihai hükmü veren tek adam olan Tayyip Erdoğan’ın düşüncelerini kamuoyu ile paylaşması gerekmez miydi?

Ama nedense bugüne kadar Erdoğan’ın ağzından bu konuda tek kelime çıkmadı.

O konuşsun da AKP’ye yalakalık eden medya da konuyu ele alsın diye bekliyor olmalıyız. Yoksa dediğiniz gibi şimdiye kadar kıyametlerin kopması gerekirdi.

2-CHP’de CNNTürk boykotu tartışılmaya devam ediyor. Televizyonun yayınına katılan Ümit Kocasakal sert bir açıklama yaptı: “Yani deniyor ki ‘tıpış tıpış oturacaksınız’! Adeta bir ‘emir-komuta’ ilişkisini çağrıştıran bu ifade ve yaklaşım tarzı, kanaatimce Partimize uygun değil. Hayatım boyunca ifade özgürlüğünün değerine inanmış bir kişi olarak, kendi ifade özgürlüğümü de kutsal sayar, üzerine titrerim...” Bu tartışma nereye gider?

Ümit Kocasakal’ın sözünü ettiği “ifade özgürlüğü”ne en az kendisi kadar saygı duyan biriyim. Ama bir parti yönetiminin kendi üyelerine “Şu kanal veya şu gazete bize karşı haksızlık yapıyor. O nedenle sizden o gazete veya kanalı izlemekten vaz geçmenizi istiyorum” demeye hakkı olduğunu düşünüyorum. Ancak o tavsiyeyi dinleyip dinlememe üyenin hakkıdır.

Dinlemez o kanalları veya gazeteyi izlerse partinin yaptırım yapması beklenebilir ama o yaptırım kanımca “Disiplin Kurulu”na verilmek partiden ihraç edilmek değildir.

Yapılacak şey, olsa olsa o üyenin talip olduğu görevin veya pozisyonun kendisine verilememesidir.

Çünkü parti tüzüğünde konuya uygun tek hüküm 63’üncü maddenin 5’inci fıkrasının “a” bendi içindeki “Programa, tüzük kurallarına, kurultay, yetkili organ ve grup kararlarına aykırı davranmak”tan ibarettir.

Ancak söz konusu kararın parti tüzüğünde tanınan sınırlar içinde alınmış olması gerekir. Yani karar, parti tarafından çıkarılmış Yönetmeliklerde verilen yetkiye dayalı olmalıdır. Oysa CHP’nin ne tüzüğünde ne de Yönetmeliklerinde partinin en yüksek Yönetim organı olan Merkez Yönetim Kuruluna bile “Şu medyaya çıkıp konuşmanızı, şu medyayı izlemenizi, şu gazeteleri almanızı yasaklıyoruz” deme hakkını veren bir hüküm yoktur.

3-Ahmet Hakan, Sayın Kılıçdaroğlu’na “Uymayın Tuncay Özkan’a” çağrısında bulundu. Boykotun esas sebebi sizce açıklanan gerekçe mi?

Ahmet Hakan isimli zatın yazdıklarını okumuyorum. O nedenle Kılıçdaroğlu’na hangi bağlamda o tavsiyeyi yaptığını bilmiyorum. Ama boykotun sebebinin açıklanan gerekçe olduğuna inanıyorum. Çünkü Hürriyet grubu (tabii o arada CNN Türk, Kanal D ve ötekiler) Demirören ailesine satıldıktan sonra bu ailenin elindeki öteki yayın organlarında uyguladıkları yayın politikasını buraya da taşıyacaklarından emin idim. Üzgünüm ki bu tahminim doğru çıktı. O nedenle söz konusu gazete ve medya organlarını şahsen ben de izlemiyorum.