Çinli akademisyenlerin Trump değerlendirmeleri
Trump’ın göreve başlamasının Çin açısından sonuçlarını değerlendiren Çin’in önde gelen dokuz dış politika uzmanının görüşlerini bilginize sunuyoruz. Bu derlemeyi, Pekin’de yayın yapan Sinification web sitesi yaptı. Arabaşlıkları biz çıkardık. (1)
ÇİN’E KARŞI SALDIRGANLAŞACAK
Prof. Dr. Zhu Feng, Nanjing Üniversitesi Uluslararası Çalışmalar Okulu Müdürü:
“Gerici, daha çirkin ve tamamen baskıcı bir Amerika ile yüzleşmek üzereyiz. Trump 2.0, hegemonik güçlerini kullanmaya daha meyilli bir Amerika’nın sinyalini veriyor.
Bu, vahşice kibirli ve dizginsiz hegemonik davranışlarla karakterize edilen, mal ve hizmetlerin nasıl alınıp satılacağını ve uluslararası piyasaların nasıl işleyeceğini kendi çıkarlarına göre yeniden tasarlamak için güç, teknoloji ve finansal sermayedeki hakimiyetine güvenen bir Amerika olacak. ABD’nin Çin politikası ülkemizi saldırgan bir şekilde bastırmaya ve denetim altına almaya ağırlık verecek.”
TRUMP HAKKINDAKİ İYİMSER BAKIŞ YANLIŞ
Prof. Dr. Yuan Zheng, Çin Sosyal Bilimler Akademisi (CASS) Amerikan Çalışmaları Enstitüsü Müdür Yardımcısı:
“Çin’deki bazıları Trump hakkında hala yanılgılara sahip. İktidara dönüşünün Amerika’da daha büyük bir iç bölünmeye, dağınık bir ABD dış politikasına, belirgin bir neo-izolasyonizm eğilimine, müttefiklerle iyi ilişkileri sürdürmede zorluğa ve hatta anlaşma yapma becerisini yitirmeye yol açacağına inanıyorlar. Sonuç olarak, Trump’ın yeniden seçilmesinin Çin’in karşı karşıya olduğu baskıyı hafifletebileceğini düşünüyorlar. Bu yanlıştır.
Yeni yönetim üç ana gruptan oluşuyor: 1) Çıkarlara ve ticarete dayalı diplomasiyi savunan ‘çıkar odaklı grup’; 2) Uluslararası ilişkilerde aşırı müdahaleye karşı çıkan Trump’a sadık MAGA (Amerika’yı Yeniden Büyük Yap) grubu; ve 3) Amerikan üstünlüğünü ve Amerikan değerlerini yaymak için güç kullanımını destekleyen neo-conlar. Dış politikanın nihai yönü bu üç grubun etkileşimiyle belirlenecektir.
Yeni yönetim Çin için önemli riskler getirecek. Trump ekibi Çin’i ABD için en önemli tehdit olarak görüyor ve hatta Çin’i kontrol altına almak için Rusya ile bir ittifak kurmayı bile düşünebilir.
Trump, ABD’nin Çin’in teknoloji sektörüne yönelik baskısını güçlendirmek, savunma harcamalarını artırmak ve kaynakları Hint-Pasifik bölgesine yoğunlaştırmak için bir ‘yüksek çit’ inşa etmeye hazırlanıyor.
Trump, Çin’i ticaret konusunda taviz vermeye zorlamak için Tayvan’ı, Sinciang’ı ve Güney Çin Denizi’ni de kullanabilir.”
‘ÖNCE AMERİKA’ EKİBİYLE ‘ÖNCE ÇİN’ EKİBİ
Prof. Dr. Zheng Yongnian, Hong Kong Çin Üniversitesi, Shenzhen Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Kurucu Müdürü:
“Trump’ın dış politika ekibi iki ana fraksiyondan oluşmaktadır: Teknoloji, ekonomi ve ticarette Çin ile rekabet etmeye odaklanan ‘Önce Amerika’ fraksiyonu. ÇHC’nin jeopolitik ve askeri olarak kontrol altına alınmasını vurgulayan ve onunla çatışmayı ve onu yenmeyi amaçlayan ‘Önce Çin’ fraksiyonu.
Trump, ‘Önce Amerika’ kampıyla aynı çizgide. Çin’e uyguladığı baskı, esas olarak bir müzakere taktiği olarak hizmet ediyor. Ancak ‘Önce Çin’ fraksiyonu daha fazla dış politika deneyimine sahip.
Trump’ın ‘Önce Amerika’ politikasının yarattığı imkan kaçırılırsa ve aşırı bir ‘Önce Çin’ politikasıyla değiştirilirse, o zaman Çin ve ABD arasında doğrudan bir çatışma olabilir.
Çin ekonomisini ABD’ye ve diğer ülkelere daha fazla açmalıdır. Amerikan halkı ve sermayesi Çin ile etkileşime girmeyi seçtiğinde, ABD’deki ‘Önce Çin ‘ fraksiyonu etkisizleşecektir.”
İŞBİRLİĞİ VE İSTİKRAR KURMAK İMKANSIZ
Prof. Dr. Wu Xinbo, Fudan Üniversitesi Uluslararası Araştırmalar Enstitüsü Müdürü ve Amerikan Araştırmaları Merkezi Müdürü:
“Yüksek gümrük vergileri, Trump için sadece bir müzakere stratejisi değil, aynı zamanda inandığı felsefeyi yansıtmaktadır.
Çin-ABD ilişkileri önümüzdeki dört yıl içinde önemli dalgalanmalar yaşayacak, artan gerginlikler, yoğunlaşan çatışma ve hatta muhtemelen büyük bir kriz ortaya çıkacaktır.
Trump’ın seçilmesiyle birlikte Asya’dan Avrupa’ya kadar ABD müttefikleri bir huzursuzluk hissine kapıldı. ABD müttefiklerinin son zamanlarda yedek plan olarak Çin’e yönelmesi tam da bu nedendendir.
ABD hegemonyasını sürdürme çabası Çin’e karşı yaklaşımı daha da vahşileştirecektir.
Görevimiz işbirliğini genişletmek veya istikrar aramak değil, çünkü ikisi de imkansız görevlerdir. Önümüzdeki yıllarda, bunun yerine kayıpları en aza indirmeye ve en kötü senaryolara hazırlanmaya odaklanmalıyız.”
SÜRTÜŞME VE ÇATIŞMA GÜÇLÜ İHTİMAL
Jia Qingguo, Pekin Üniversitesi Küresel İşbirliği ve Anlayış Enstitüsü Direktörü, Çin Halk Siyasi Danışma Konferansı 14. Dönem Daimi Komite Üyesi:
“ABD-Çin ilişkileri muhtemelen ciddi sürtüşme ve çatışmalarla karşılaşacak. Trump Tayvan’a daha fazla güvenlik yardımı sağlayabilir. ABD’nin sözde savunduğu ‘Tek Çin Politikası’nı terk etme olasılığı vardır.
Trump’ın ticaret gibi alanlardaki çağdaş olmayan görüşleri temel ahlaki ilkelerden yoksun olmasıyla bir araya geldiğinde Çinli politikacılar için bir meydan okumadır.
Diğer taraf kötü bir şey yapıyor diye biz de aynısını yapmalıyız anlamına gelmez. Ahlaki ilkelerimizden ödün vermeden misilleme yapmanın yollarını bulmalıyız.”
ABD-RUSYA YAKINLAŞMASI ÇİN’İ ZORLAR
Prof. Dr. Huang Jing, Şanghay Uluslararası Araştırmalar Üniversitesi (SISU) Şanghay Küresel Yönetim ve Alan Çalışmaları Akademisi (SAGGAS) Yöneticisi:
“Trump’ın politika duruşu uluslararası bağlarını koparmakla ilgili değil, ABD ile küresel ekonomi arasındaki karşılıklı bağımlılıktan tam olarak yararlanmakla ilgilidir.
Başka ülkeleri, özellikle de büyük imalatçı ülkeleri, ABD müttefikleri de dahil olmak üzere, ‘Amerika’yı yeniden büyük yapmak’ karşılığında vergi ödemeye zorlamak için daha yüksek tarifeler kullanmayı amaçlıyor. Trump, ABD’yi yeniden sanayileştiremeyecektir.
Trump’ın Ukrayna’daki savaşı sona erdirme niyeti, ABD’nin birincil rakibi olan Çin’e odaklanmasını sağlamak içindir.
Hem Trump hem de Vance, ABD’nin Çin’e karşı koymak için ‘Rusya ile el ele vermesi’ gerektiğini açıkça belirttiler. Böyle bir durum ortaya çıkarsa, Çin’in güvenlik ortamı büyük ölçüde kötüleşecektir.
ABD ile Rusya arasındaki Rusya-Ukrayna çatışmasındaki temel çıkmaz çözüldüğünde, Sovyetler Birliği’ni bastırmayı amaçlayan 1980’lerden kalma Reagan/Thatcher tarzı bir koalisyonun yeniden canlanmasını öngörmek imkansız değil. Ancak bu sefer hedefleri ortak ‘sistemik rakipleri’ Çin olacak.
Çin, baskı karşısında kararlı durmalıdır; aksi takdirde ABD, daha fazla taviz koparmak için baskı yapmaya devam edecektir.”
ABD-RUSYA İTTİFAKI KURULAMAYACAK
Prof. Dr. Yan Xuetong, Tsinghua Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Dekanı:
“Trump yönetiminde Çin’i hedef alan bir ABD-Rusya yakınlaşması oldukça düşük bir ihtimaldir.
Trump’ın dikkati, Xi gibi, öncelikle iç ekonomiyi güçlendirmeye odaklanacak ve böylece ABD ile Çin arasında askeri bir çatışma veya hatta bir vekalet savaşı olasılığı azalacak.
Kamala Harris’in aksine Trump, Amerika’nın küresel hegemonyasını sürdürme konusunda daha az endişeli.
ABD ile Çin arasındaki büyük güç rekabetinin sonucu ideoloji tarafından değil, teknolojik ilerleme, ekonomik güç ve hükümet verimliliği tarafından belirlenecek.
Pekin diplomatik odağını öncelikle komşularına kaydırmalı ve çevresindeki ülkelerle daha dostane ilişkiler kurmaya çalışmalıdır.”
TRUMP İKTİDARI ÇİN İÇİN OLUMLU
Prof. Dr. Jin Canrong, Renmin Çin Üniversitesi (RUC) Uluslararası Çalışmalar Okulu Dekan Yardımcısı, Amerikan Çalışmaları Merkezi Başkan Yardımcısı:
“Yeni bir korumacılık biçimini teşvik eden Trump yönetiminde yeni bir ticaret savaşı kesindir. Kısa vadede, ticaret savaşı [Amerika’ya] vergi gelirini artırmak gibi faydalar sağlayabilir, ancak uzun vadede müttefikleriyle çatışmalara neden olacağı için ABD’ye zarar vermesi muhtemeldir. Bu durum, müttefiklere olan bağımlılığı nedeniyle uzun vadede ABD için kötü olacaktır. Tayvan konusunda ise Çin’e fayda sağlayabilir.
Trump’ın iktidara dönüşü bizim için nispeten olumlu. O bir iş adamı ve Tayvan’a karşı özel bir merakı yok. Ulusal yeniden birleşme sürecini ilerletmeye kararlıysak, Trump’ın bizimle bir anlaşma yapma olasılığı Kamala Harris’ten daha yüksektir.
Trump istese bile Rusya ile Çin karşıtı bir ittifak kuramaz. ABD devleti ve Avrupalı müttefikleri böyle bir hamleye şiddetle karşı çıkar. Putin, Washington ile yakın ilişkilerin Trump’un iktidar süresinden daha uzun sürmeyeceğini biliyor.
Sonuçta Çin, Trump’ın başkanlığında diğer ülkelere göre çok daha güvenli bir konumda.”
TRUMP, ÇİN İLE İLİŞKİLERİ İYİLEŞTİREBİLİR
Prof. Dr. Hu Wei, Devlet Konseyi Kamu Politikası Araştırma Merkezi Üyesi:
“Trump’ın zaferi tabandaki halk için bir zafer ve Amerika’nın seçkinleri için bir yenilgidir.
Trump başkan olduğunda, ABD-Çin ilişkileri bazılarının beklediği gibi kötüleşmeyebilir. Tam tersine ilişkilerde olumlu bir dönüm noktası olabilir. Sonuçta Trump bir iş adamıdır; onunla pazarlık yapılabilir. Trump ideolojik veya politik değerlerle ilgilenmiyor ve dünyayı demokrasiler ve diktatörlükler olarak ikiye ayırmıyor. Bu, ABD’nin Çin ile ilişkisini yeniden şekillendirmesi için bir fırsattır.
Elon Musk, kendi çıkarları doğrultusunda hareket ederek Trump’ı ilişkileri iyileştirmeye zorlayacaktır.
Trump’ın başkanlığı küresel ekonomi üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olacak, ancak Çin için olası faydaları olacaktır.
Trump yönetimi, ABD’nin imajını tehdit edecek, temel rekabet gücünü zayıflatacak ve Biden yönetiminin Çin’i alt etme ulusal stratejisini karaya oturtacaktır.
ABD’nin uluslararası liderliği önemli ölçüde azalacak, ABD merkezli uluslararası sistem zayıflayacak ve Çin daha fazla uluslararası alan kazanacaktır.
Trump, ABD’nin Tayvan’a yönelik politikasını değiştirebilir. Tayvan meselesinde bir anlaşma yapabilir veya Tayvan’ı ‘koruma ücretleri’ ödemeye zorlayabilir. Trump’ın zaferi nesnel olarak Tayvan bağımsızlık güçlerinin yararına değildir.
Trump’ın Ukrayna’ya baskısı Putin için stratejik olarak avantajlı olacaktır. Ancak, bazı Amerikan şahinlerinin savunduğu ‘Çin’e karşı savaşmak için Rusya ile birleşmek’ durumu gerçekleşmeyecektir. Uluslararası ilişkilerin geleceği Çin’in lehine ilerlemektedir.”
1. https://open.substack.com/pub/sinification/p/trump-is-back-chinese-scholars-react?utm