12 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 22°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Cumhur ittifakı çözüm bulamaz

Oktay Ekşi

Oktay Ekşi

Eski Yazar

A+ A-

M. İLKER YÜCEL

1- Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu YSK'ya İstanbul seçimleriyle ilgili olarak huzuru bozacak bir karar çıkmamasını ve sürecin daha fazla uzamamasını isteyerek emperyal kuvvetlerin pusuda olduğuna dikkat çekti. Bu istek ve öngörüleri nasıl yorumlarsınız?

Feyzioğlu'nun demecini okudum. O metinde şöyle diyor:
"Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda milli irade vardır, millet vardır, sandık vardır. Bugün sandığa sahip çıkma, sandığın demokrasiye gölge düşürmesini önleme zamanıdır. Bugün Yüksek Seçim Kurulu (YSK)'na düşen görev, artık milletin iradesini tartışmasız desteklemektir. İlk adımın, kurtuluşun ve kuruluşun ruhuna, büyük Türk devriminin temel ilkelerine uygun şekilde seçim sürecini nihai olarak sona erdirmektir."
Bu sözlerde çok açık olarak "bugün sandığa sahip çıkma, sandığın demokrasiye gölge düşürmesini önleme zamanıdır" diyor.
Bu sözleri, bir ayı aşkın zamandır sonuçları hâlâ tartışılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi nedeniyle söylüyor.
Sandık demokrasiye ancak içinden çıkan oyun gösterdiği karara müdahale edilirse gölge düşürür. Seçimlerin Temel Hükümleri hakkındaki 298 sayılı yasanın "kesinleşmiş" saydığı seçmen kütükleri ve sandık kurulları ile ilgili didiklemeleri kastediyor.
Feyzioğlu'nun dediklerine aynen katılıyorum.
Gerçi benim okuduğum metinde "emperyal kuvvetlerin pusuda olduğu" yolunda sözü yoktu ama, demiş olsa da olmasa da dünyayı hegemonyası altına almayı amaçlayan tüm devletlerin ötekileri zayıflatma ve denk düşürünce o devlette son sözün sahibi olma çabaları vardır. O nedenle aptallık edip kendi kendimizi zayıflatacak hamlelerden kaçınmak hepimizin borcudur.

2- Türkiye'nin sorunlarını Cumhur İttifakı tek başına çözebilecek program ve kadroya sahip mi?

"Cumhur İttifakı" görebildiğim kadarıyla öncelikle MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin siyasi kaderini bağladığı bir projedir.
Son yerel seçimlerde alınan oylar MHP'nin bu ittifaktan ortağı AKP'den daha kârlı çıktığını gösteriyor. Bahçeli de o nedenle bu ittifakı AKP'den daha fazla sahiplenmiş görünüyor. Nitekim AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın ortaya attığı "Türkiye İttifakı" kavramına bu yüzden tepki göstermekte ve "başka ortak istemez" anlamına gelen sözler söylemektedir.
Cumhur İttifakı'nın Türkiye'nin sorunlarına çözüm bulması diye ekstra bir sonuç beklemiyorum. Çünkü iktidarda tek başına AKP vardır ve AKP son 17 yıldır Türkiye'nin sorunlarına ne kadar çare bulduysa, gelecek seçime kadar da yapacağı ondan ibarettir.
Türkiye'nin sorunları bugün, ekonomik sıkıntılardır, işsizliktir; Suriye'de yaşananların ülkemize çıkardığı faturalardır; komşularla yaşadığımız sorunlardır; Avrupa Birliği'ni tamamen unutmaktır; demokrasiyi rafa kaldırmış olmaktır; bu ülkede hukuk devletinin çökmüş olmasıdır; insan hakları karnemizin utanç verici olmasıdır; gazetecilerin birbiri ardına hapse atılmasıdır; üniversitelerin sus-pus olmasıdır...
Bilmiyorum daha da sayayım mı? Bunların hepsi AKP iktidarının eseri değil mi? Bunların hiçbirinden değil, sadece rakip gördüğü muhalefetten yakınan Devlet Bahçeli'nin katkısıyla hangisi düzeltilebilir?

3- ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya'nın Türkiye'deki basın yatırımları arttı. Son olarak ortak bir YouTube kanalı bile açıldı. Bu ilginin sebebi nedir ve nasıl önlem alınabilir?

Sözünü ettiğiniz teşebbüsü gazetelerde gördüm. Doğrusu Almanların, İngilizlerin, Fransızların ve ABD'nin Türkiye'ye dönük, ortak yayın girişimini ben de şahsen "hayırlı" bir teşebbüs gibi algılamadım.
Aslında "İletişim Özgürlüğüne" inanan biriyim. O nedenle ne kadar çok yayın olursa o kadar çok memnun olmam doğaldır ama bu yayının devletler arasında "ortak" olması, onun özel bir maksada hizmet için kurulduğu kuşkusunu veriyor. O nedenle "hayırlı" bir teşebbüs olarak görmüyorum.
Türkiye'de yayın yapmak isteyene bence kanallar aynen o ülkelerde olduğu gibi ve o kadar açıktır. Lâkin Türkiye'de yayın sahibi olmak değil, o yayında ne dediğin önemlidir. Çünkü bu ülkede insanların başına bir şeyin sahibi olmaktan değil, sahibi olduğu şeyi kullanarak ne dediğinden gelir.
Almanlar, İngilizler ve Fransızlar gelsinler, bizim girdiğimiz fıçıya onlar da girsinler. Onları ben, girdikleri fıçıdan çıkarken görmek isterim. Ne çektiğimizi o zaman anlarlar.