25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Denge siyaseti ABD emperyalizmini güçlendiriyor

Ferit İlsever

Ferit İlsever

Gazete Yazarı

A+ A-

27 Ekim'de BM Genel Kurulu'nda Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) Daimi Delegesi Geng Shuang, “Türkiye'nin Suriye'nin kuzeydoğusunu işgal ettiğini” söyledi ve “Uluslararası hukuka uygun davranması” çağrısında bulundu.

Yine bu oturumda Rusya'nın Daimi Delege Yardımcısı Dimitry Polyanskiy de “Rasulayn ve Tel Abyad bölgelerinde (Türkiye'nin denetimi altındaki bölgeler) uluslararası hukuku hedef alan çok sayıda ihlalden kaynaklanan durumdan kaygılıyız.” dedi.

Türkiye'nin BM Daimi Delegesi Feridun Sinirlioğlu ise bu konuşmalara cevap verirken, ağırlıklı olarak, ABD'nin PKK/YPG'yi desteklediğini ve bu örgütlerin Suriye'nin kuzeyinden Türkiye'ye saldırılar düzenlediğini vurguladı ve “Kendileri uluslararası hukuku bariz bir şekilde ihlal edenlerden ders almaya ihtiyacımız yok.” dedi.

Bütün bu tartışmaların 21 Ekim'de BM Genel Kurulu'nda Batı Grubu'nun (Türkiye'nin de içinde yer aldığı, ABD ve Avrupa ülkelerinin oluşturduğu grup), ÇHC'yle ilgili açıklamasıyla bağlantılı olduğunu vurgulayalım. Bu açıklamada da ÇHC'nin, Uygur bölgesinde, “bir milyondan fazla insanı keyfi olarak alıkoyduğu” belirtiliyor ve “uluslararası hukuka uyması” çağrısı yapılıyordu.

Türkiye'nin dış politikasında akıl almaz bir uygulama. İnanılacak gibi değil, Türkiye'nin BM Temsilcisi bir yandan ABD'nin Türkiye'ye ve bölgemize yönelik saldırganlığını eleştiriyor, diğer yandan aynı ABD’nin Uygur üzerinden ÇHC'ne karşı bölücü tutumunu destekliyor. ÇHC ve Rusya ise, buna, Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyindeki varlığını eleştirerek cevap veriyorlar.

Artık yeter! Netleşelim artık. Sizin, Suriye'nin kuzeyinden Türkiye'ye tehditler savurduğunu söylediğiniz ABD, hâlâ dünyanın en büyük emperyalist gücü. ÇHC ve Rusya'yı başlıca rakip ilan edip kuşatmaya çalıştığı gibi, Batı Asya'da da Türkiye'yi ve bölgeyi parçalamaya çalışıyor. Yani, Türkiye, Rusya ve ÇHC için, hatta bütün insanlık için baş tehdit. Bir yandan bu gerçeği görüyorsunuz, diğer yandan uygulamada bu baş tehdide karşı birleşmemiz gereken ülkeleri hedef alıyorsunuz. Ve bunu, destekçisi olduğunuz o Batı Grubu'nun, büyükelçileri üzerinden Türkiye'ye sopa salladığı günlerde yapıyorsunuz.

BATSIN SİZİN ŞU

‘DENGE SİYASETİNİZ’!

ABD, Rusya, ÇHC, hepsiyle dengeli bir siyaset izlemekteymişler. Emperyalist ABD'yle, onunla savaşan ülkeler arasında "denge", öyle mi? Önce safınızı netleştirin. Sadece sözde değil, özellikle uygulamada. Bir yandan, "Asya'ya yöneliyoruz" diyorsunuz, diğer yandan emperyalist Batı Grubu'nun Asya düşmanlığına imza atıyorsunuz. Atlantik Sistemi'yle Asya Çağı arasında denge yok ve olmaz da. Emperyalist Atlantik Sistemi çökerken, insanlık Asya merkezli çağdaş dünyaya ilerliyor. İşte Türkiye'mizin yeri burasıdır. Bunun için de açık ve net tutum alınmalıdır.

Türkiye şu ABD kaynaklı terör ve bölücülük belasını bütünüyle sonlandırmak için, öncelikle derhal Suriye ile iş birliğini başlatacak. Ve bu girişimini, bölge ülkeleriyle, Rusya ve ÇHC'yle iş birliğini geliştirerek ilerletecek. Bu ülkelerin hepsi de iş birliğine ve dayanışmaya hazır.

Daha ne bekliyoruz? Bunu yapmadığınız sürece, yenilgiye uğrayan ve geri çekilmekte olan ABD emperyalizminin varlığını güçlendiriyor ve ona zaman kazandırıyorsunuz. Böylece, İkinci İstiklâl Savaşımızı da zora sokuyorsunuz.