Yandex
05 Aralık 2025 Cuma
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Derin uykulardan kalkma zamanıdır!

Muhammet Nur Doğan

Muhammet Nur Doğan

Gazete Yazarı

A+ A-

Pakistanlı İslam âlimi, şair, filozof ve politikacı Muhammed İkbal, 1927’de Lahor’da kaleme aldığı, Farsça şiirlerini derlediği yapıtlardan biri olan Zebur-ı Acem’de, asırlardır fikirsizlik, ilimsizlik ve cehalet karanlığında derin uykulara dalmış ve bu yüzden de küresel hegemonyanın vahşi yağmasına uğramış bulunan İslam âlemine şöyle seslenir:

Ey uykulara dalmış gonca; nergis çiçeği gibi aç gözlerini!..

Bizim sarayımız üzüntüler yağmasına uğradı, uyan!..

Bülbülün iniltisinden, ezan sesinden uyan!..

Ateş nefeslilerin yakıcı feryat ve figanlarından uyan!...

Derin uykudan, derin uykudan, derin uykudan uyan kalk; uyan kalk derin uykudan!..

Batıdan ve onun gönül çekiciliğinden feryat!..

Tatlılığından feryat; nazından, cilvesinden feryat!...

Onun Şirin ve Perviz’inden feryat!...

Derin uykudan, derin uykudan, derin uykudan uyan kalk; uyan kalk derin uykudan!..”

ÖLÜMLE EŞ HÂL

Asırlarca insanlığın yolunu aydınlatmış medeniyetlere vücut veren ve bir dönem beşeriyetin vicdanı olan İslam toplumları bugün merhum İkbal’in çok veciz bir şekilde ifade ettiği gibi derin uykulara dalmış, adeta ölümün esrar ve eroin gibi çekici cazibesine kapılmış durumdadır.

Bu uyku fikirsizlik, ilimsizlik, idraksizlik uykusudur ve ölümlere eş bir hâldir.

Bu uyku aklın, bilimin ve vahyin aydınlattığı alanda inanmak, yaşamak ve yaşatmak yerine; akılsızlığın, bilgisizliğin ve hurafelerin zifiri karanlığa çevirdiği cahiliyenin labirentlerinde kendini kaybetme ve çürüme uykusudur.

Bir an önce bu uyku hâlinin farkına varılmalı ve hiç vakit geçirmeden bu derin ve ağır komadan kurtulmanın çaresine bakılmalıdır.

Yiğit düştüğü yerden kalkar; yitik, kaybedilen yerde aranır…

İslam toplumlarının düştüğü yer; düşünce, ilim ve irfan olduğuna göre; kalkacağı, dirileceği yer de ilim, irfan ve tefekkür zeminidir. Biz izzetimizi, itibarımızı, ikbal ve devletimizi cahiliyenin karanlık dehlizlerinde kaybettik; öyleyse, büyük yitiğimizi o labirentleri bilim, akıl ve vahiy ışıkları ile aydınlatarak arayacağız. Nerede düştü isek, oradan kalkacağız; kendimizi nerede kaybetti isek, orada bulmaya çalışacağız.

IŞIKLI DEĞERLERİMİZLE BULUŞALIM

Uzun asırlar boyu düşüncenin, hikmetin ve irfanın pınarlarından abıhayat içerek ölümsüzlük düşleri görmüştük...

Yaşadık, yaşattık; dirildik, dirilttik.

Bahçemizde irfan gülleri, hikmet laleleri, bilgi ve estetik çiçekleri açtı.

Dallarımızda sağlıklı inanç ve diriltici eylem bülbülleri öttü; ölümsüzlük şafağında inancımızın hilali ile devlet-i ebed-müddetimizin yıldızı yan yana geldi; yedi katlı feleğin burcunda adaletin güneşi doğdu.

Sonra zaman geldi; talihimizin güneşi battı; pınarlarımız kurumaya yüz tuttu, rüzgâr aykırı esmeye başladı. Artık yaşamaya değil, ölmeye merak sarmıştık; uyanmaya değil, uzun ve derin uykulara heves eyledik.

İlmin, irfanın, aklın ve vahyin aydınlığından kaçıp; “din” adına cahilliğin, mistik ve ezoterik hurafelerin, fikirsizliğin, akılsızlığın deliler gibi peşine düştük.

Zaman, cahiliyenin ebedî ölümlerinden hakikatin kıyametine uyanma vakti; bilinçsizliğin, irfansızlığın zifiri karanlık gecelerinden, bilincin ve hakikatler hakikatinin aydınlık sabahlarına uyanma zamanıdır.

Zaman aklımızın ve vicdanımızın kuruyan toprağını bilimin, düşüncenin ve bilgeliğin suyu ile yeşertme zamanıdır.

Zaman düşünce ve duygu dünyamızın yollarını kadim medeniyetimizin ışıklı değerleri ile aydınlatma zamanıdır.

Zaman irfanımızın ve ihsanımızın tıkanan damarlarını evrensel mesajın serumu ile açma zamanıdır.

Zaman, millî devrimin öncüleri olarak aklımızı ve ruhumuzu evrensel değerlerle tahkim edip büyük aydınlanmanın yoluna revan olma zamanıdır.

İslam Şair