12 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Diyanet’in görevi tarikatlara karşı mücadele etmektir

Oktay Ekşi

Oktay Ekşi

Eski Yazar

A+ A-

M. İLKER YÜCEL

Üç gündür Diyanet’in ‘gizli’ damgalı tarikatlar raporunu yayımlıyoruz. Raporda tarikatların ticaret ve siyasete girmeleri sebebiyle kuruluş amaçlarından uzaklaştığı, çıkar ilişkilerinin parçası olduğu, holdingleştikleri, bir kısmının da dışarıdan etki altına alındığı tespiti var. Konu önemli olduğu için bugün tek soru soracağız: Siz Türkiye’nin yakın dönem tarihine detaylarıyla hâkim olan önemli bir isimsiniz. Diyanet’in tarikatlara büyüteç tutmasını nasıl karşılıyorsunuz? Hangi önlemler nasıl alınmalı?

Önce sorunuzun son kısmından başlayayım:

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “tarikatlar” ve “cemaatler” konusunu raporlaştırmasını “olumlu” buluyorum. Dahası, bu konuyu bu kadar gecikerek ele almasını da Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kuran Cumhuriyet’in ona verdiği görevi çok ihmal etmesinin bir kanıtı olarak görüyorum.

Raporun kendisini henüz okumuş değilim ama Aydınlık gazetesinde yayınlanan ve “iyi” olduğuna inandığım özeti dikkatle okudum. Raporun tamamını okuyunca değinmek gereğini duyacağım konularla ilgili hakkımı saklı tutarak söyleyeyim:

Raporu bir bakıma ülkemizdeki cemaat/tarikat envanteri niteliğinde göründüğü için yararlıdır. Ancak rapor aynı zamanda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kuruluş amacından çok saptığını, Cumhuriyetin değil, tarikat ve cemaatlerin koruyuculuğu gibi bir görev üstlendiğini ortaya koyduğu için de bence vahimdir.

Raporun özellikle, Türkiye’yi bir “cemaat/tarikat cenneti” haline getiren Turgut Özal ve Recep Tayyip Erdoğan dönemlerinin, laik/modern Türkiye’nin altını oyan gerçeklerini göz ardı etmesi; cemaat ve tarikatların bu dönemlerde palazlanmalarını bir “özgürlük” örneği gibi göstermesi laik Cumhuriyet’e karşı bir duruş, hatta kanımca ihanettir.

Raporun, ülkemizdeki bir kısım cemaat/tarikat oluşumunu “Tekke ve zaviyelerin kapatılmasına karşı duyulan tepkiye bağlaması” gerçeğin saptırılmasıdır çünkü tarikat ve cemaatler tekke ve zaviyelerin kapatılmasından önce de vardı. Nitekim raporda bu gerçek, söz konusu cemaat ve tarikatların “Maruz kaldıkları baskılar sonucu faaliyetlerini oldukça gizli şekilde yürüterek hayatiyetlerini sürdürdükleri” söylenerek itiraf edilmektedir.

Tarikat ve cemaatlerin ortaya çıkışını “İslâmın devlet eliyle ve desteğiyle öğretilmemesi, hatta yasaklanması sebebiyle İslam eğitiminde oluşan boşluğu doldurmak, toplumun manevi hizmetlerini yürütmek ve en önemlisi de tıpkı Osmanlı döneminde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi devletin tekrar dine karşı olumlu politikalara dönmesini sağlamak”la açıklayan Diyanet İşleri Başkanlığı aslında: İslamı devlet eliyle öğretmek ve toplumun manevi hizmetlerini yürütmek gibi iki temel görevin gerçek sahibi olduğunu unutmuş görünmektedir.

O nedenle bu görevleri yapmayıp, günahı devrimleri yapan iktidarlara bırakmak kanımca dürüst bir davranış değildir. Kaldı ki, Diyanet İşleri raporunda sayılan 10 tarikat/cemaat liderlerinden beşinin yani İhsan Şenocak, Nurettin Yıldız, Şahımerdan Sarı, Mehmet Okuyan ve Mustafa İslamoğlu’nun Cumhuriyet döneminde kurulmuş İmam Hatip Liseleri, Yüksek İslam Enstitüleri ve İlâhiyat Fakültelerinden mezun oldukları yine raporda zikredilmektedir.

Aslında raporun değinmediği anlaşılan en önemli husus, Tarikat/Cemaat yapılanmasının: Çağdaşlığa, Laikliğe, Evrensel İnsan Haklarına ve en önemlisi,

Gelişmeye aykırı olduğu gerçeğidir. Cumhuriyetin kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığının en önemli görevi de tarikat ve cemaatlerin bu faaliyetlerine ve niteliklerine karşı olmak ve mücadele etmektir. Gerçek şu ki, cemaat ve tarikat isimli oluşumlar gizli/açık gelişirken, Türkiye’nin birçok yerinde Kuran kursları yasalara aykırı bir şekilde faaliyet gösterirken, medreseler açılırken Türkiye’nin her tarafında gözü, kulağı olan Diyanet İşleri Başkanlığı yıllarca kendine düşen görevi yapmamış, tam tersine seyirci kalmıştır.

Lâfı daha fazla uzatmadan söyleyeyim: Türkiye bugün hangi noktadaysa onda, görevini yapmamış olan Diyanet İşleri Başkanlığının sorumluluğu ve günahı büyüktür.