04 Mayıs 2024 Cumartesi
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Dönme dolap politikası!

Mustafa Mutlu

Mustafa Mutlu

Eski Yazar

A+ A-

Düşük Profilli Başbakan Binali Yıldırım (DPBBY), “yüksek profilli” bir söz söyledi:
“Türkiye-Suriye ilişkisinin düzelmemesi için hiçbir neden yok!”
Eğer bu sözü “özgür iradesi”yle söylediyse; başı belada demektir.
Çünkü Türkiye-Suriye ilişkisinin düzelmemesi için bir neden var; adı da Recep Tayyip Erdoğan!
***
Ancak hepimiz biliyoruz ki DPBBY asla risk almaz... Yani; kendi özgür iradesiyle değil, aldığı talimatla konuşur.
Demek ki yukarıdaki zat, onun böyle konuşmasını istemiş...
Bu da Rusya ve İsrail’den sonra Suriye politikalarında da “U dönüşü” anlamına gelir ki; gayet de iyi olur!
***
Sorun olan şey şu:
Recep Tayyip Erdoğan’ın dış politikada uyguladığı bu “dönme dolap stratejisi”, Suriye’deki iç savaşın büyümesine, milyonlarca Suriyeli’nin ölmesine, yaralanmasına ya da ülkesini terk etmesine neden oldu.
IŞİD bu yüzden bu kadar büyüdü!
Aylan Bebek bu yüzden öldü!
PKK-PYD bu yüzden bu kadar güçlendi!
Yani fatura beklenenin üzerinde oldu...
Şimdi tüm bu yükten, bir özürle kurtulabilecek miyiz?
Yoksa şimdilik bilmediğimiz bedeller mi ödemek zorunda kalacağız?
***
Diyeceksiniz ki “Türkiye, Esad yönetimini karşısına almasaydı, bunlar olmayacak mıydı?”
Evet; olmayacaktı!
Türkiye-Suriye sınırı kevgire dönmeseydi...
IŞİD’e maddi ve manevi destek verilmeseydi...
Türk Silahlı Kuvvetleri ile Suriye Ordusu, tüm teröristlere karşı birlikte savaşabilselerdi...
Bugünkü yıkım, yaşanmayacaktı!
Bu arada Türkiye de itibarla birlikte, binlerce can ve milyarlarca dolar kaybetmeyecekti...
***
Demem o ki; beyefendi aklına estiği gibi dönüp duruyor ama...
Olan insanlığa oluyor...
Umarım yine ve yeniden dönmez...
“Verdiği rahatsızlığın” farkına varır ve artık boyundan büyük işlere kalkışmaz!
“Yeni Osmanlı”yı kurma hevesi uğruna; sahibi olduğumuz toprakları kaybettirmez!
Padişah olma sevdasından vazgeçer de “Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olmaz...”
***
DPBBY diyor ki, “Türkiye-Suriye ilişkisinin düzelmemesi için hiçbir neden yok!”
Var...
Bu ilişkiyi kim bozduysa, düzelmesini de sadece o engelleyebilir...
Onun adı da...
Recep Tayyip Erdoğan’dır!

ÖDÜL!
İstiklal Savaşı sırasında Mustafa Kemal ve dava arkadaşları hakkında yazdığı iğrenç yazılarla tarihe geçen Ali Kemal’in, en az kendisi kadar Türkiye Cumhuriyeti düşmanı olan torunu Boris Johnson, İngiltere’nin yeni Dışişleri Bakanı olmuş...
Dedesi ekti; torunu biçiyor!
İngiltere de kendisine sadık bir dedenin, yine kendisine sadık torununu böylesine önemli bir koltuğa oturtarak, ne kadar kadir kıymet bilir bir devlet olduğunu kanıtlıyor!
***
“Türkiye Cumhuriyeti düşmanı Türk” olmak, Avrupa’da iyi prim yapıyor!
Göreceksiniz; Boris Johnson, hiçbir İngiliz’in yapmadığı kadar Türkiye düşmanlığı yapacak ve PKK’ya kol kanat gerecek!
Keşke “genetik” bilimi bir kez olsun yanılsaydı...

GÜNÜN SORUSU
Başta Ahmet Hakan olmak üzere Hürriyet yazarları günlerdir Bodrum’un yeni mekanlarından “Nikki Beach”i öve öve bitiremiyor... İşin ilginci, reklam kokan bu yazılar da sürmanşetten anons ediliyor. Dün de Cengiz Semercioğlu’nun Nikki Beach’le ilgili müthiş analizlerini (!) okuduk. Meğer bu Nikki Beach, patronun yeni yatırımıymış... Yazarlar o yüzden ballandıra ballandıra anlatıyormuş... Sorum Aydın Doğan’a:
“Hürriyet’in DNA’sı” dediğiniz meşhur Hürriyet Yayın İlkeleri’ne ne oldu? Para; her zaman olduğu gibi “ilke”den tatlı mı geldi?

Tarihe geçen muhtar!
Gökhan Bahadır, Trabzon Vakfıkebir Çarşı Mahallesi’nin Muhtarı...
Düne kadar sadece mahallesindeki birkaç bin kişi tanıyordu; bugün ise ünü tüm ülkeye yayıldı!
Çünkü Cumhurbaşkanlığı’ndan gelen daveti reddetti...
Recep Tayyip Erdoğan mahalle muhtarlarını toplayan dünyadaki ilk Cumhurbaşkanı unvanını korurken, o da bu daveti reddeden ilk muhtar oldu!
Gerekçesi oldukça anlamlı:
“Partili bir cumhurbaşkanının davetine katılmam, benim tarafsızlığımı tartışmalı hale getirir.”
***
Helal olsun bu genç arkadaşa!
Sözleri de önümüzdeki günlerde KaçAk Saray’da yapılacak Hakimler ve Savcılar Toplantısı’na gitmeyi düşünen ve bağımsızlıklarına gölge düşmesinden çekinmeyen hakimlere kapak olsun!
Türkiye Cumhuriyeti, içinde olduğu zor günlerden kurtulacaksa; bu, “güce tapan, iktidar kölesi şakşakçılar”la değil, Gökhan Bahadır gibi isyankârlarla olacak!

156+359!
Abdullah Gül’e söylemek istediklerinizi yazıp mustafa0mutlu@gmail.com’a gönderin; yayınlayayım. Söz bugün Özcan Atacık’ta:
“Ey Abdullah Gül!
Ses ver; orada mısın? Bizi duyuyor musun? Seni kurtaracağız, Huber borcunu üstleneceğiz; merak etme...
Yeter ki ses ver... Korkma!
Biz halkız...
Ne batakları akladık, pakladık bugüne dek.
Evvel Allah sana da koltuk çıkarız, yeter ki ses ver sadece...
Ses verrr! Ses verrr! Ses ver Abdullah Güllll!”

GÜNÜN İSYANI
Zengin işadamlarını sollayarak vergi rekortmenleri sırasında 42’nci olan Cem Yılmaz dün sosyal medya hesabından, “Merhaba... Ben komedyenim ve vergi rekortmeniyim... Şaka değil... :)” mesajını paylaşmış... İsyanım, bu sözlere bile aldırmayan o yüzsüzlere:
Üzülmeyin; siz de zaten işadamı değilsiniz!