06 Aralık 2024 Cuma
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Eğitimde damgalananlar

Uğur Becerikli

Uğur Becerikli

Gazete Yazarı

A+ A-

Otizmli çocuğun evine yakın bir okula kaydı çıkmış ancak okul idaresi, çocuk için sınıf açamayacaklarını söyleyip anneden, çocuğun raporunu “hafif zihinsel engelli” olarak değiştirirse, zihinsel engellilerin olduğu özel eğitim sınıfına alacaklarını, aksi halde çocuğun bu okula kayıt edilmeyeceğini, başka bir okula gitmelerini söylüyor.

Bu çocuğun anne ve babası çalışıyor ve uzak okula getirip götürmeleri mümkün değil. Anne, konuyu İzmir’de Kabul, Eşitlik, Dâhil Olma, İstihdam (KEDİ) – Otizm Derneğine taşıyor. Gerekli dilekçeler veriliyor ancak sonuç alınamıyor. Şimdi MEB’in soruna çözüm bulması bekleniyor. Tabi ki çocuk, halen okula başlayamamış durumda.

Bir başka konu ise, tasarruf tedbirleri kapsamında taşımalı eğitime dair okul servislerinin durdurulduğu bilgisi geliyor. Bu hizmetin durdurulması, taşımalı eğitimden yararlanan engelli öğrencilerin görmezden gelindiğinin de bir başka göstergesi.

Diğer yandan, engelli çocuğunu okula getirip götürmek için idari izne gereksinimi olan çalışan anne ve babalara kolaylığın sağlanmıyor olması, bu konuda bağlayıcı bir yasal düzenleme yapılmamış olması, anne ve babaların sırf engelli çocuğu olması nedeniyle “ayrımcılığa” uğramasına neden oluyor.

Çocuğunun tüm sorumluluğunu tek başına alan bir babaya, eğitime dair izin verilmemesi nedeniyle, çocuk halen okula başlayamadı. Bu baba, idarece “sorun çıkaran, sıkıntılı, ajitasyon yapan çalışan” olarak damgalanmış durumda.

Eğitim sisteminin içindeki görevlilerde, eğitimin bir insan hakkı olduğuna yönelik bilinç eksikliği ve önyargılar var. Bu nedenle bilinçli olarak yapılan şey; eğitim hakkını garanti eden Anayasa ve Ulusal Mevzuatın göz göre göre ihlal edilmesi. Bu ihlalde rolü olan idarecilerin cesareti ise inanılmaz boyutta.

Kendilerinin şikâyet konusu edilmeyeceklerine dair bir inançları var. Ve ihlal ile karşılaşan ailelerin, şikâyet hakkını kullanacaklarını ifade etmeleri üzerine “nereye istersen şikâyet et” söylemi; aslında şikâyete konu olsalar dahi başlarına bir şey gelmeyeceğine dair inançlarının da bir göstergesi.

Okula kayıt olacak engelli çocuğun, akranlarıyla aynı sınıfa alınması yerine ısrarla özel eğitim sınıfına alınması ve bunu sağlamak için idarecilerin, aileyi süreçten çıkarıp RAM ile işbirliği yapmaları, kuşkusuz ağır bir hak ihlalidir.

Birçok özel eğitim sınıfına halen öğretmen ataması yapılmadığını görülmekte, her eğitim öğretim yılında olduğu gibi.

MEB’in ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının, sorunları görmezden gelmesi ve engellilik alanında çalışan örgütlere danışmadan eğitim sistemini yeniden inşa etmesi de sorunları ağırlaştırıyor. Kendi alanlarında ders bulunmayan öğretmenlerin, özel eğitim öğretmenliği branşında görevlendirilmeleri; MEB’in akıl almaz bir uygulamasıdır.

Özel eğitimin, ancak özel eğitim lisans programından mezun öğretmenler tarafından verilmesi gerektiğinin göz ardı edilmesi ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının, bu uygulamaya ses çıkartmaması; engelli çocukların eğitimine vurulmuş bir darbedir.

Ayrımcılığın ve ihlalin, Bakanlık tarafından da görmezden gelinmesi bu durumları içinden çıkılmaz hale getirmesine sebep olmaktadır.

Ne yazık ki çocuklarımız ve aileler, toplumsal hayata katılım ve bağımsız yaşama hakkına erişimin ilk basamağında, hayat kalitesini düşüren ayrımcılık ile yoğurulmuş travmalara maruz kalıyor.

Sonuç olarak yeni eğitim sisteminde; engeli olan çocukların eğitimini, “farklılaştırılmış eğitim” adı altında ele alan Bakanlık, çocuklarımızı ayrıştırmaya devam ediyor.

Eğitim hakkına erişimde sorun yaşayan ailelerin şikâyet başvurusu yapmalarını, seslerini çıkarmaktan çekinmemelerini, kendilerine sorun yaratanlardan daha da cesaretli olarak harekete geçmeleri bekleniyor.

Okula, RAM’a, il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerine, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına ve MEB’e eşzamanlı dilekçe yazarak şikayet haklarını kullanabileceklerini, bu konuda alanda çalışan derneklerden destek alabileceklerini bilmelerini isterim. Ayrıca, başvuru yollarından birinin Kamu Denetçiliği Kurumu (KDK) olduğunu ve çocukların, doğrudan KDK’ya başvuru yapabileceklerini de hatırlatmak isterim. (Devam Edecek..)

Otizm engelli Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı MEB Anne