04 Mayıs 2024 Cumartesi
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ekmeğe saygı

Cengiz Çakır

Cengiz Çakır

Gazete Yazarı

A+ A-

Son günlerde anlamsız bir ekmek tartışması yapılıyor. Ekmek üreterek “ekmeğini kazanan” bir kişinin televizyondaki bir canlı yayın sırasında söyledikleri can sıkıcı. “Siz (ekmeği) temel gıda maddesi sayıyorsunuz ben saymıyorum. Ekmek aptal toplumların temel gıda maddesidir. Bilimsel bir şey konuşuyorum, ezber değil. Kişi başı tüketim 210 kilo; İsveç, Norveç, Japonya’da 50 kilo. Bizim toplum ekmek ile doyduğu için başında 20 senedir böyle yöneticiler duruyor" dediği belirtilmektedir (Bkz.1).

EKMEK BAŞ GIDADIR

Konu 80 yaşında olan bu fakir tarafından biraz eskilere gidilerek ele alınacaktır. Ömrümün önemli bölümü Ege bölgesinde geçmiştir. Yoksul bir ailenin üç   çocuğundan en büyük olanıyım. Bizim evde ve bildiğim çevrede acıkan insanlar “ekmeğimizi yiyelim” derdi. “Yemek” sözcüğü fiil olarak kullanılırdı. Ekmeğin yanı sıra varsa “aş” yenirdi.  Hazırda aş yoksa zeytin, peynir, helva, yumurta, pekmez, yoğurt, domates, haşlanmış/közlenmiş patates, soğan gibi bir “katık” olduğu zaman gel keyfim gel. Elbette bu sayılanların hiçbir zaman üçü beşi bir arada olmazdı.

Sofrada bulgur aşı varsa yanında marul salatası, yoksa yumrukla ezilmiş bir soğan olurdu. Kahvaltı diye bir kavram yoktu. Akşamdan kalan bir şeyler yenip herkes işine giderdi. Kış günleri sabahları tarhana çorbasının yanında mısır ekmeği, biraz da siyah turp olunca ziyafet tamam demektir. Yeter ki ekmek olsun gerisi kolaydır.

Yufka ekmeğimizi kendimiz yapardık. Anam kalaylı leğene biraz un eleyip, azar azar su ekleyip karıştırarak hamuru yoğururdu. Maya kullanmazdı. “İteğe” dediğimiz bir örtünün altına bir elek kasnağı yerleştirir onun üzerine gelecek şekilde “senit” (yastağaç) konur. Hamurdan yuvarlak bezeler yapıp “oklağa” (oklava) ile ileri geri yuvarlama hareketleriyle yufkayı açardı.

Bu arada çukur olan alt yüzü, ıslatılmış külle kaplanmış olan sac odun ateşi ile ısınmıştır. Oklavaya sarılmış durumdaki yufka sacın üzerinde açılarak bırakılır. Yufkayı pişirme işi benim görevimdi. Isınan yufkada kabarcıklar olmaya başlayınca hemen yassı ince bir tahta parçasından yapılma “evreğeç” ile alt yüzü üste gelecek şekilde çevrilir, bir ucu sacdan aşağı sarkıtılıp ateşe yaklaştırılır. Piştikçe çevirerek işlem tamamlanır ve yufkalar bir sini üzerinde üst üste sıralanır.

Yufka ekmek bayatlamaz. Gevrek olduğu için yeneceği zaman üzerine biraz su serpilerek yumuşatılır. Bir yufka normal bir insanı doyurur. Bir kimsenin karnı doyuncaya kadar ekmek yemesi doğal karşılanır. Görgü kuralları, aşı kaşığın ucuyla azar azar yemeyi gerektirir. Katıkları da ufak ısırıklarla yemelidir. Yufka ile dürüm yapması çok hoş ve kolaydır.

Anam kepeği iyice ayrılmış olan “has unu” yufkayı açarken lastik gibi sündüğü için hiç beğenmezdi. Şehir ekmeği besleyici olmadığı gibi, pahalıydı ve erişilmesi zordu.

BİR FIKRA

Adamın biri yolu üzerindeki pınara yaklaşırken uzanıp yatan birini görmüş ve selâm vererek yaklaşmış. Cevap vermeyen adama yaklaşmış yine ses seda yok, iyice merak edip yoklayınca zavallının öldüğünü fark etmiş. Kimin nesi? Nasıl haber versem? Ne yapsam? diye düşünürken ölen yolcunun heybesi gözüne ilişmiş. Heybeyi yoklayınca şaşkınlıkla sormuş: “Ekmek var, soğan var, peynir var. Gardaş sen bu suyun başında niye öldün ki?” demiş.

SÖZÜN ÖZÜ

Ekmek temel besinimizdir. Ekmek nimettir. Ekmeğin en ufak bir parçası bile israf edilmezdi. Kazara yere düşmüş bir ekmek parçası bulan biri, hemen onu yerden alır, öpüp başına değdirerek yüksekçe bir yere “kurt, kuş yesin” diyerek bırakırdı. Dilimizde “ekmek teknesi”, “ekmek parası”, “ekmek kapısı”, “ekmeğini kazanmak”, “ekmeğiyle oynamak” gibi yüzlerce deyim var.  Atasözü ve özdeyişler de pek çok:

  • Ekmekle oynayanın ekmeğiyle oynanır.
  • Ekmek varsa tüm acılara katlanılabilir.
  • Ekmeğini yalnız yiyen, yükünü kendi kaldırır.
  • Ekmek veren el ısırılmaz!
  • Ekmeğin büyüğü hamurun çoğundan olur.
  • Ekmek yoksa barış da yoktur.
  • Ekmek kadar eski, vatan kadar gerçek.
  • Ekmekten sonra eğitim, bir ulusun en büyük gereksinimidir.
  • Ekmek bezeden, kız teyzeden belli olur.
  • Ekmek, suyla undan ibarettir. Maruzatım bundan ibarettir. (Bkz.2; s.234)

(1) https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/2000922

(2) Bekir Özgen; Dizeler, Özdeyişler, Atasözleri Seçkesi, Kanyılmaz Matbaacılık, İzmir, Aralık 2014.