10 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Halk yasağa büyük çapta uydu

Oktay Ekşi

Oktay Ekşi

Eski Yazar

A+ A-
MUSTAFA İLKER YÜCEL

1. Sokağa çıkma yasağının ilan saati tartışma konusu oldu. Bakan Soylu "Marketlerin kapalı olması gereken saatte ilan ettik, iki saatlik hareketliliği öngöremedim, eleştirileri kabul ediyorum. Hareketlilik 250-300 bin kişiyle sınırlı kaldı" dedi. Sizce hangi saatte ilan edilmeliydi. İçişleri Bakanının açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bir ayı aşkın bir süredir başta bilim insanları olmak üzere muhalif partilerin liderleri, aydınlar, gazeteciler ve TV’lere konuşan sokaktaki halk, hükümetin (o fiilen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan anlamına geliyor) mümkünse tüm Türkiye’de sokağa çıkma yasağı ilan etmesi için çağrıda bulunduğunu görüyoruz. Ama Türkiye’yi yöneten irade, bir türlü o noktaya gelmedi, gelemedi. Onun yerine önce 31 ilde yaşayanlara sınırlı kayıtlar kondu ve en sonunda da hiç kimse beklemezken son cuma akşamı akşam saat 22.00‘de “İçişleri Bakanı, hafta sonunda (cumartesi ve pazar günleri) 31 ilde sokağa çıkma yasağı ilan etti.

Aslında Türkiye’de “hukuk” kalmış olsaydı, bu talimatı hiç kimse dinlemeyebilir ve herkes sokakları doldurabilirdi. Ama “hukuksuzluk” genlerimize o kadar işlemiş olmalı ki, İçişleri Bakanı'nın Anayasa'ya ve yürürlükteki yasalara aykırı şekilde verdiği bu talimata halkımız büyük çapta uydu.

‘HUKUKSUZ' İTİRAZI

Yasağın ilân edildiği akşam tesadüfen Halk TV’de Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık’ı dinledim. İçişleri Bakanının “yasağı” ilân eden genelgesinin yasal dayanağı olan 1593 saylı Umumi Hıfzısıhha Kanununun 27 ve 72’nci maddelerinin bu tür önlemleri almaya izin verdiğini ancak bu izni bir bakanın tek başına veremeyeceğini, 309’uncu madde gereğince “Bakanlar Kurulu'nun” bu yetkiyi kullanabileceğini bildirdi. O nedenle İçişleri Bakanı kendisine ait olmayan bir hakkı, “yetki gaspı” yaparak kullandığını söyledi.

Prof. Dr. Süheyl Batum da aynı hukuksuzluğa Anayasa açısından değinerek, Anayasa’nın 127’nci maddesinde “Merkezi idarenin, kanunda belirtilen usul ve esaslar dairesinde idari vesayet yetkisine sahip olduğunu” anımsatarak, “Sayın İçişleri Bakanı Anayasa’nın 127’inci maddesini hiç görmemiş” dedi.

İçişleri Bakanı “yasalara” değil Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzına bakarak işlerini yürüttüğü için doğrusu orada bir sürpriz yoktu.

Böyle bir olaya 6/7 Eylül 1955 tarihinde meşhur İstanbul yağması yaşanırken de tanık olmuştuk. O akşam trenle İstanbul’dan Ankara’ya hareket eden Cumhurbaşkanı Celâl Bayar’ın “Sıkıyönetim ilan ettiği” önce radyodan kamuoyuna duyurulmuş fakat bu yetkinin Cumhurbaşkanı'na değil Bakanlar Kurulu’na ait olduğu fark edilince hemen ardından Bakanlar Kurulu kararıyla yeni bir “Sıkıyönetim” kararı açıklanmıştı.

Tüm anlattıklarım Türkiye’nin bu yönetim kadrosu tarafından nasıl “perişan” şekilde yönetildiğinin kanıtlarıdır. Nitekim Türkiye’de egemenlik “millete” değil “acemiliğe, bilgisizliğe ve keyfiliğe” aittir. Acemilik, bilgisizlik ve keyfilik o kadar egemendir ki, iki hafta öncesinden talep edilen “sokağa çıkma yasağı” bir gün gerekli olursa ne gibi önlemler alınmalı (örneğin Belediyelere ne zaman haber verilmeli?) sorusuna bile verilecek yanıt düşünülmemiş.

Yazık, diyorum ve zaman zaman gerçekten acıyorum bu millete!

2. Sağlık Bakanı Koca yoğun bakım hasta sayımızın ilk kez azaldığını duyurdu. Mücadelenin genel seyrini nasıl görüyorsunuz?

Ben konunun uzmanı veya doktor değilim. Herkes gibi olanı biteni televizyonlardan izlemeye çalışıyorum. Televizyonların çoğu siyasi iktidarın borazanı haline geldiği için doğruları öğrenmek için özellikle Halk TV, Ulusal TV ve Tele1 TV’ye, HaberTürk TV’ye ve bir de yabancı kanallardan BBC-World’e, France 24’a, DW English’e ve Al Jazeere English’e bakıyorum. Ancak onlardan aldığım bilgilerin “mücadelenin seyri hakkında sağlıklı bir yorum yapma” hakkını bana verdiğini düşünmüyorum.

3. TBMM Başkanı Mustafa Şentop 23 Nisan'da evlerimizden, balkonlarımızdan İstiklal marşı'nı okuma çağrısı yaptı. Ak Parti, MHP, Vatan Partisi, CHP ve İyi Parti yöneticileri destek verdi. Çağrı toplumun geneline ulaşır mı? Ulaşması için neler yapılmalı?

Türkiye’nin içinde bulunduğu koşulların TBMM’nin kuruluşunu gönlümüzün istediği şekilde ve coşkuyla kutlamaya izin vermediği açıktır. Ama onun yerine TBMM Başkanı Şentop’un önerdiği şekil mi doğrudur, başka bir doğru şekil var mıdır, itiraf edeyim ki, sağlıklı bir yanıt veremiyorum.