11 Mayıs 2024 Cumartesi
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hükümet kaderini geciktirmeye çalışıyor

Oktay Ekşi

Oktay Ekşi

Eski Yazar

A+ A-

M. İLKER YÜCEL

1- Hükümet'ten hep "En kötüsünü atlattık" açıklamaları gelmesine rağmen, sanayi verileri düşmeye, döviz kurları yükselmeye devam ediyor. Ekonomi uzmanları, yerel seçimlerden sonra bir zam yağmuru geleceğine işaret ediyor. Türkiye son dönemde yurtdışındaki altın varlıklarını yurtiçine taşımaya başladı. 31 Mart sonrası nasıl bir ekonomik tablo bekliyorsunuz? Alınan önlemler yeterli olacak mı?

Maliye ve Hazine'ye bakan damat beyi ister istemez tv ekranında görüyor ve bazen de kulak veriyorum. Aynen dediğiniz gibi her hafta "En kötüsünü geride bıraktık" türü çok laf etti. Ancak o "Cari açığı çok gerilettik", "Bu yıl 2.5 milyon kişiye iş sağlayacağız", "Esnafa yeni müjde: 25 milyar liralık kredi imkânı yarattık" türü açıklamalarla çiçek dağıtmaya devam etse de ekonomideki görüntü maalesef parlak değil.
Dahası, iktidar -bence- doğruyu söyleyenlere karşı da savaş açmış durumda. Nitekim geçen hafta Türkiye'nin notunu düşürdü diye "Moody's hakkında da inceleme/soruşturma başlattık" türü bir gözdağı açıklaması yayınladılar. Kaldı ki, bu yıl Türkiye'nin ekonomisinde bir büyüme olup olmayacağı da belli değil. Çünkü açıklanan büyüme öngörülerinin tutturulamayacağı kanısı giderek yerleşiyor.
Sizin dediğiniz gibi, yurt dışında muhafaza edilen Merkez Bankası altınlarının da Türkiye'ye getirildiği açıklandı. Hoş bunun bir "güven" bunalımıyla ilgili olduğunu düşünmüyorum ama, insanın aklına, "Durup dururken eniştem beni niye öptü?" sorusuna yanıt arama ihtiyacı geliyor.
Son günlerde dövizin hareketlenmesi, 5.20 küsur lira olan bir doların 5.76 lşraya çıkması, uzun süredir dolaşan "seçimden sonra yeni zamlar geliyor" sözlerinin öncüsü gibi görünüyor.
Özetle ekonomi giderek kötüleşiyor. Dahası siyasi iktidar şimdi onu düzeltme, biraz olsun canlandırma adına daha da kötüleştirici ödünler veriyor. Bu ödünler tüketiciyi memnun ediyor ama, Hazinenin gelirini de o ölçüde azaltıyor.
Sonuçta olumsuz bir sarmala yakamızı kaptırmış durumdayız. Bu ödünlerle 31 Mart seçiminin hasarını azaltmayı uman iktidar da belli ki, sadece kendi kaderini geciktirmekten başka bir şeyi artık beklemiyor.

2- Suriye, Irak ve İran Genelkurmay Başkanları bir araya gelerek PKK/PYD'ye "teslim ol" çağrısı yaptı. Bu fotoğrafta Türkiye'nin yer almaması Türkiye'nin terörle mücadelesini etkiliyor mu?


O toplantıda Türkiye'nin yer almaması kanımca bu ülkelerin Türkiye'ye karşı olumsuz bir tavır almaları yüzünden değil, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın nedeni hâlâ bilinmeyen bir inatla Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esat'a karşı uyguladığı düşmanca siyaset yüzündendir.
Türkiye'nin ilginç bir Cumhurbaşkanı var:
O ne derse doğrudur, ne yapsa isabetlidir. Sadece 24 saat sonra tam aksi yönde sözlerine ve yaptıklarına tanık olursak onlar da yine doğru ve isabetli sayılmak durumundadır. Doğrusu böyle her zaman haklı ve isabetli başka bir ademin dünya yüzünde bulunduğuna şahsen kani değilim.
O nedenle Suriye-Irak ve İran Genelkurmay Başkanlarıyla Türk Genelkurmay Başkanı da bir gün aynı masada buluşurlarsa hayret edilecek bir durum söz konusu değildir.
Size sadece hafızalarımızda hâlâ taze olan "PKK ile Barış Süreci" günlerini anımsatıp, bugünkü tabloya bakınca ne demek istediğim daha iyi anlaşılır demekle yetineceğim.

3- HDP Eş Başkanı Sezai Temelli, CHP ve bazı diğer partilerin listelerinde HDP'li isimlerin olduğunu ve bu konuda beraber çalıştıklarını açıkladı. HDP ile ittifak veya işbirliği CHP seçmenini olumlu veya olumsuz etkiler mi?

Sezai Temelli'nin dediğiniz türden bir demeci olduğunu var sayarak yanıtımı vereyim:
HDP bugün "meşruiyeti" tartışılan bir parti midir, değil midir?
Kanımca bu partinin meşruiyeti konusunda bir tartışma yoktur. O nedenle "meşru" bir partidir. "Meşru" partilerin alenen işbirliği, hatta ittifak içine girdiği bir seçim sürecini yaşamıyor muyuz?
Evet yaşıyoruz.
O halde HDP'ye sempatisi -veya mümkünse kaydı- olanların başka partilerin listesinde aday olmasının (siyasi ahlâk yönünden kabul edilmezliği bir yana) CHP ve İyi Parti'ye fatura edilmesinin anlamı nedir?
Ben onun bir anlamı olduğunu düşünmüyorum.