12 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İki ayrı vücutta yaşayan tek kişi...

Oktay Ekşi

Oktay Ekşi

Eski Yazar

A+ A-

1-Bugün bir sorumuz var: Türk milleti Rahşan Ecevit’i yitirdi. Hem Rahşan hem de Bülent Ecevit, Türkiye’ye neler kattı? Özellikle genç kuşaklar için aktarmanızı rica ediyoruz.

Bülent ve Rahşan Ecevit sadece siyaset hayatımızın değil, "Türk aydınları dünyasının" da "kendine özgü" bir çiftiydi. Tam bir "ruh ikizi" idiler. O kadar ki, "Rahşan"sız "Bülent"i ve "Bülent"siz "Rahşan"ı tasavvur etmek bile mümkün değildi.

Bülent ve Rahşan Ecevit çağlar boyu eşi görüşmeyecek bir "sevgi yumağı" idiler. Hem kendi aralarındaki aşk eşsizdi, hem de çevre, sanat, şiir, edebiyat, köy, köylü, emekçi, çocuk, kısaca insan o sevgi yumağının objeleriydi.

Belki de çocuklarının olmamasını, bu zengin sevgileriyle telafi ediyorlardı.

Gösterişsiz, dürüst, ilkeli, sade bir yaşamları vardı.

Kişilikleri ne ise her ortamda o idiler.

Ve herkese karşı zarif ve saygılıydılar.

"Aşkları eşsizdi" dedim. Gerçekten daha Robert Kolej’de öğrenci oldukları yıllarda başlayan aşklarını "ölüm" bile bitiremedi. Neyse ki siyasi yaşamımızda maalesef az rastlanan bir kadirbilirlik onlardan esirgenmedi ve Rahşan Ecevit’in Bülent Beyle aynı kabri paylaşmasına izin verildi.

Ben Bülent Ecevit’i gazeteciliğe girdiğim 1952 yılında tanıdım. CHP’nin organı Ulus gazetesinde çalışıyor, röportaj yapıyor ve İngilizceden çeviriler yapıyordu. Sonraki yıllarda gazetenin yazarlarından biri oldu. O sırada etkin bir sanat derneği olan Helikon’da aktif idiler. Ayrıca 1955 Nisan’ında yayınlanmaya başlayan FORUM dergisine de yazılar yazıyor, özellikle sanat olaylarıyla ilgili eleştiriler yayınlıyordu.

Bülent ve Rahşan Ecevit’in siyasetle aktif ilgileri 1957 seçimleriyle başladı. O tarihte Ankara’dan CHP milletvekili seçilen Bülent Ecevit, kısa bir süre içinde "siyaset" konusunda da çok belirgin bir yeteneğe sahip olduğunu gösterdi ve CHP’nin Merkez Yönetim Kuruluna seçildi. Ardından da önce CHP Genel Sekreter Yardımcısı, sonra da Genel Sekreteri oldu.

Rahşan Ecevit o tarihlerde ön plana çıkmayan, Bülent Ecevit’in her an yanında ve onun destekçisi olarak çalışan bir eş görünümündeydi.

12 Mart Muhtırası Ecevit’le Genel Başkan İsmet İnönü arasındaki yolların ayrılmasına yol açınca her şey değişti:

Ecevit muhtıraya CHP’nin karşı çıkmasını savunurken İsmet İnönü askerlerin kurdurduğu hükümete CHP’nin destek vermesini sağladı.

Nitekim bu ayrılık Mayıs 1972’de toplanan Kurultay’da İsmet İnönü’nün kaybetmesiyle sonuçlandı.

Rahşan Ecevit, Bülent Bey’in 1972 Kurultayında CHP Genel Başkanı olması ardından ön plana çıktı ve eşini siyasetin her platformunda açıkça desteklemesiyle dikkati çekti

Rahşan Ecevit artık Bülent Ecevit’in sadece eşi değil, siyasi danışmanıydı. Üstelik Ecevit’i etkileyen bir Danışmandı.

Gün geçtikçe ve yaş ilerledikçe Ecevitler arasındaki sıkı ilişki daha da yoğunlaşıyor, artık iki ayrı vücutta tek kişi yaşıyormuş gibi oluyordu.

12 Eylül 1980’de askerin idareye el koyması, Ecevit çiftinin mücadele azmini bir kere daha ortaya koymalarına imkân verdi.

Önce Zincirbozan’a götürülerek orada bir askeri kampta adı konmamış bir "tutukluluk" dönemi yaşadılar.

Kamptan bırakılırken Ecevit, karşısına getirilen "demeç vermeyeceği, siyaset yapmayacağı" şartını reddetti.

Siyasi partilere önce "faaliyet yasağı" ardından partileri feshetme kararları tebliğ edilince Ecevit demokrasi ve hukuk devleti mücadelesini asıl mesleği olan "gazetecilik" yoluyla sürdürmeye kalktı. Arayış isimli bir dergi çıkarttı ancak hem dergi hem de zaman zaman verdiği demeçler askerleri rahatsız ettiği için iki defa yargılandı ve hapse mahkûm edildi.

Tüm bunlar Ecevit çiftinin mücadele azmini daha da güçlendirdi.

Askeri yönetim "siyasi parti kurulmasına" izin verince Ecevit çifti buna uymadı. Beklediler. Parti kurmak askerden izin alma koşuluna bağlı olmaktan çıkarılınca kendi partilerini yani Demokratik Sol Parti’yi kurdular.

Bu sırada Ecevit’ler maddi ve manevi çok sıkıntı içindeydiler. Partiyi kurmak için de ne güvendikleri bir kaynak ne de etraflarında insan vardı. Buna rağmen yollarından dönmediler. Hem partiyi kurdular hem de Anadolu’nun her tarafına gidip örgütü oluşturdular.

Ve tek tek, yani iğne ile kuyu kazar gibi oluşturdukları partiyi 1999’da iktidara getirmeyi başardılar.

Ne yazık ki Bülent Ecevit’in sağlığının bozulması ve Koalisyon ortağı Devlet Bahçeli’nin Türkiye’yi erken seçime sürüklemesi Ecevit’lerin mücadelesinin belini kırdı.

Onlar bir örnek çift idi. Şimdi ikisi de huzurlu ve mutludur.