11 Mayıs 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İletişim özgür olmak zorunda

Oktay Ekşi

Oktay Ekşi

Eski Yazar

A+ A-

M. İLKER YÜCEL

1-Trump’ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik küstah mektubuna nasıl cevap verilmeli?

Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yazdığı devlet adabı ve saygı dışı mektuba artık ne yanıt verseniz anlamı ve tesiri olmaz. O nedenle bu mektubu Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi biz de "millet" olarak kenara kaydetmeye ve gününü beklemeye mecburuz. Çünkü ABD’yle varılan 13 noktalı anlaşma üzerine Trump’la Erdoğan böyle bir mektup hiç yazılmamış gibi birbirilerine iltifatlarda bulunmuşlardır.
Aslında Trump’ın Ekim 2019 tarihli mektubunun ilk yazılış tarihi bence ABD askerlerinin Irak’ın kuzeyinde bulunan Süleymaniye’de bir Türk askeri karakolunu basarak 14 askerimizin kafasına çuval geçirdikleri gündür. O gün ne Karakoldaki askerlerimiz bu olaya karşılık vermişler ne de o tarihte Başbakan olan Tayyip Erdoğan bu ağır hakaret nedeniyle "gık" demiştir.
Böylece ABD’ye verilen "Biz bu hakaretlere ses çıkarmaz, sineye çekeriz" mesajı, iki ülke ilişkilerinin denge noktasını oluşturmuştur.
Son mektup da -çuval olayının verdiği ilhamdan cesaret alınarak yazıldığı için- ilişkilerimizde o dengenin hala geçerli olduğunu ortaya koymaktadır. O nedenle artık Trump’ın mektubuna değil, bu dengenin eşitlik ve karşılıklı saygı esasına göre yeniden nasıl kurulacağına odaklanmak gerekir.
Kanımca Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında bu dengenin doğru şekilde kurulması mümkün değildir. Çünkü ABD ile ilişkilerimiz artık tamir kabul etmez bir zemine oturmuştur. O nedenle o bağlamda ilk ihtiyaç AKP iktidarından kurtulmaktır.

2-Barış Pınarı Harekatıyla birlikte çok geniş bir alan hızlı bir şekilde terör örgütünden arındırıldı. Başarılı çalışmayı "süpürme"den çıkarıp, bölge ülkeleriyle birlikte "terörü kesin imha" aşamasına geçirmemiz gerekmez mi? ABD’yle yapılan kısa süreli mutabakat harekatın gidişini etkiler mi?

Sorunuzda "Çok geniş bir alan, hızlı bir şekilde terör örgütünden arındırıldı" diyorsunuz. Doğrusunu isterseniz ben aylardır yüksek çok sesle ifade edilen, "Hazırlıklarımızı tamamladık, Suriye’nin Kuzeyinde bir Güvenlik Bölgesi oluşturmak için düğmeye basılmasını bekliyoruz" türü açıklamalara ve "B ve C planlarımız da hazır" türü övünmelere karşı, 9 günde topu topu bin küsur kilometrekarelik bir alanın kontrol altına alındığını dikkate alınca pek de o kadar hızlı gittiğimizi düşünemiyorum. Çünkü harekât öncesi verilen demeçler üç dört gün -hadi diyelim bir hafta- içinde yöreyi ezip geçecekmişiz gibi bir izlenim veriyordu.
Bununla birlikte cephedeki gerçeklerin masa başındaki planlarla uyuşmayabileceğini göz önünde tutarak, alınan sonuca şükranla bakmaktan yanayım. Değineceğim birinci nokta bu.
İkincisi: "Bu başarılı çalışmayı "süpürme"den çıkarıp, bölge ülkeleriyle birlikte "terörü kesin imha" aşamasına geçirmemiz gerekmez mi?" diye soruyorsunuz:
Orta Doğu keşke uygar, oturmuş, olgunlaşmış devletlerle dolu olsa da o devletler yabancıların emellerine alet olma yerine kendi uzun vadeli çıkarlarını göz önünde tutan politikalar izleseler. O zaman beklentiniz elbet gerçekleşebilir ama, ortada öyle bir Ortadoğu yok ki! O yüzden temenninizi güzel ama maalesef gerçekçi değil diye değerlendiriyorum.
"ABD’yle yapılan kısa süreli mutabakat harekatın gidişini etkiler mi?" diyorsunuz. Bunun yanıtını görmemize çok az zaman kaldı.

3-Twitter hiçbir gerekçe göstermeden Vatan Partililerin binlerce kurumsal ve kişisel hesabını askıya aldı. Hiçbir küfür, hakaret veya başka bir kural ihlali olmamasına rağmen yapılan bu müdahaleyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çok derin bir yaramı deştiniz:
Twitter’ın tamamen keyfi bir tasarrufla Vatan Partililerin hesaplarını askıya alması başta bizde olmak üzere tüm dünyadaki gazetecilik meslek kuruluşlarının, "İletişim Özgürlüğü"nü bilmemesi, tanınmaması ve konuyla ilgili özgürlükleri "Basın Özgürlüğü" yahut "İfade Özgürlüğü" ile açıklamakta ısrar etmesi yüzündendir.
Bu yanlış yaklaşım yüzünden nitekim iki yıla yakın süredir Türk İnternet kullanıcıları ne "Vikipedia"ya (Wikipedia) girebilmekte ne de Basın/İfade özgürlüğü savunucusu meslek kuruluşları (STK’lar) bu konuda tek kelimelik itiraz sesi çıkarmaktadırlar.
Çünkü bu kuruluşlar İletişim Özgürlüğünü kendi uğraş alanlarının dışında sanmaktadırlar.
Oysa asıl uğraş alanları, gazetecilere tanınmış bir imtiyaz olan (o nedenle özgürlük denmeye layık bulunmayan) Basın Özgürlüğü (!?) değil, herkesin yararlanması gereken İletişim Özgürlüğü olmak gerekir.
Vatan Partisi mensuplarına ve Wikipedia’ya uygulanan yasakların da önüne ancak o zaman geçilebilir. Konu üzerinde çalışıyorum.