12 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kadın cinayetlerini Meclis gündeme almalı

Oktay Ekşi

Oktay Ekşi

Eski Yazar

A+ A-

M. İLKER YÜCEL

-Eski eşi tarafından, çocuğunun gözleri önünde öldürülen Emine Bulut’un haykırışı tüm ülkeyi ağlattı. Neden bunlara şahit oluyoruz? Siz, sevgili eşinizle, -benim de yakın zamanda şahit olduğum ve etkilendiğim- çok özenli, saygıyla beslediğiniz, kuvvetli sevgi bağları olan bir ilişki inşa ettiniz. Günümüzde evlilik kolonları neden zayıf?

Her toplumda kazalar, facialar, cinayetler yaşanır ama bunlardan ancak bazıları kamuoyunu büyük çapta etkileyecek kadar -buna şans demek mümkünse- şanslı olur. Nitekim son okuduğum bir haberde 2019 yılı içinde kocaları tarafından öldürülen kadın sayısı 211’i bulmuş.

Bunlardan pek çoğu hiç fark edilmedi. Bazıları gazetelerin üçüncü sayfalarında küçük birer haber oldu. Ertesi gün de unutuldu. Ben Emine Bulut’un bıçaklanarak öldürüldüğü sırada çekilen videoyu görmedim.

Anladığım kadarıyla sosyal medyada çok paylaşılmış ve hem annenin "Ölmek istemiyorum" şeklindeki çığlığı hem de 10 yaşındaki yavrusunun "Anne ölme lütfen!" şeklindeki yakarışı izleyenlerin yüreğini dağlamış.

Görebilsem eminim aynı duyguları ben de yaşar ve kamuoyundaki tepkinin, şu anda olduğumdan daha etkin bir temsilcisi haline gelirdim. Zaten Emine Bulut’un, "Bu adam ancak katil olur" denecek fizyonomiye sahip kocası, sırf bu görüntüsü nedeniyle de tepkilerin yükselmesine neden oldu. Ve Türk kamuoyunda bir "Emine Bulut" kampanyası başladı.

Bir tarihte daha doğrusu 2004 Şubatında Küçükçekmece’de, töreye karşı geldiği gerekçesiyle ağabeyleri İrfan ve Ferit Tören tarafından önce sokakta, sonra da tedavi gördüğü hastanede kurşunlanan Güldünya Tören’in de kamuoyunu büyük çapta meşgul ettiği hatırlardadır. Güldünya da ölmeden önce, 3 aylık bebeğini yerini yanlarına sığındığı kişilerden bile gizlediği bir aileye vererek sakladığı sonra ortaya çıkmıştı.

Şimdi Emine Bulut’un kızının eğitimiyle ilgili sorumluluğu Aile Bakanlığının üstlendiği bildiriliyor. Güldünya’nın şimdi 15 yaşına girmiş olan oğlu ne oldu? Hiç bilen var mı? Emine Bulut’un kızı kadar o çocuk da korunması gereken bir insan değil mi? Hadi onu bulduk ve koruduk diyelim. Sırf 2019’da öldürülen 210 kadının çocuklarının da aynı şekilde koruma altına alınması, devletin görevi değil mi?

Daha önemlisi... Yıllardır kocası, kardeşi, nişanlısı kısaca aile içinde bulunan bir erkek tarafından öldürülen kadınların sorunlarını daha önce ele alıp, Ceza Yasasına "kadınları koruma" amaçlı özel bir hüküm koyma siyasi iktidarın işi değil miydi? Ben bu cinayetlerin önüne geçmek için, önce aileleri eğitmek, çocuklara verilen terbiye kalıplarını değiştirmek, okullarda çocuklara, "kızlarla erkeklerin eşit olduğunu" öğretmek, "töre cinayeti"nin, "kadını dövmenin, yaralamanın veya öldürmenin" çok ilkel bir tepki olduğunu zihinlerine sokmak gerektiğini düşünüyorum.

Bunun için Milli Eğitim Bakanlığının mutlak surette harekete geçmesini şart görüyorum. Yeni yasama yılına 1 Ekim’de girmeyi bekliyoruz. Umarım Aile Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı (Diyanet İşleri Başkanlığından umudum olmadığı için onun adını koymuyorum) önümüzdeki bir ayı aşkın zaman içinde kendilerine düşen hazırlıkları birlikte tamamlarlar ve erkek şiddetiyle işlenen (VE TÜRKİYEYİ DÜNYAYA REZİL EDEN) cinayetlere dur diyecek önlemlerin Meclise gelmesini sağlarlar. * * *

Sorunuzda maalesef dört buçuk yıl önce kaybettiğim eşim Aysel’le ilişkimize değinmişsiniz. Aynen dediğiniz gibi eşimle aramızda sevgiye, saygıya ve karşılıklı anlayışa dayalı çok ahenkli bir ilişki vardı. Aynı şeyi çocuklarımla da yaşardık. Yani dördümüz arasında aynı ilişki vardı. Bunun nedeni çok basit idi: Hepimizi ilgilendiren kararları ailenin tüm bireyleri oturur konuşur, öyle alırdık. Dışımızdaki bir nedenle "zorunlu" olmayan her şeyi birlikte kararlaştırırdık. Her ailede olduğu gibi bazen birimizin sesini yükselttiğini görürdük.

O sırada ikinci birimizin sesi yükselmezdi. Sinirler sükûnet bulunca oturur o konuyu -gerekirse- konuşur, çözerdik. Eşimle aramızda bazen kızgınlık olurdu.

Ama onu kimseye fark ettirmezdik. Bir iki günlük sessizlikten sonra konuşur, çözerdik. Bunlarla çok sağlıklı bir aile kurmayı ve mutluluk içinde yaşamayı başarmıştık.