12 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kadınlar hâlâ olması gereken yerde değil

Oktay Ekşi

Oktay Ekşi

Eski Yazar

A+ A-

M. İLKER YÜCEL

1- 8 Mart nedeniyle yeniden gündeme geldi. Türk siyasi hayatında kadının yerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türk siyasi hayatında kadının yerinin "eksik" olduğunu söylemeyen kalmadı. Çünkü bu inkârı, imkânı olmayan bir gerçek.
O nedenle Türkiye'nin "uygarlık" konusundaki eksiklerinden birinin, belki de en önemlisinin, kadını hâlâ olması gereken yere getirememek olduğunu hem kadınlarımız, hem de erkeklerimiz kabul etmelidir.
Bu bağlamda siyasi partilerimizin bir yandan kadına önem veriyormuş gibi görünüp öte yandan sıra kadına sorumluluk ve yetki vermeye gelince geri durmaları, vaatlerini -hatta parti tüzüğünde kadın lehine yaptıkları değişiklikleri- unutmaları tam bir ikiyüzlülüktür.
Ancak kadınların hem toplumda, hem de toplumsal yaşamın en etkili kesimi olan siyaset dünyasında "eksik" olmalarını, sadece siyasi parti liderlerinin veya toplumdaki "erkek egemen" tablonun sonucu gibi görmek kanımca hem eksik, hem de yanlış olur.
Çünkü kadının toplumda "olması gereken yere" en yakın olduğu gelişmiş ülkelere baktığımız zaman oralarda kadınların Gazi Mustafa Kemal gibi bir liderin lütfuyla değil, kendi kavgaları ve kendi kazanımlarıyla en üst noktalara geldiklerini görüyoruz.
Bu dediğim tüm gelişmiş ülkeler için geçerli bir gerçektir.
O nedenle "Neden ABD'de veya İsveç'te yahut İngiltere'de kadın, toplumda bizdeki kadınlardan daha etkindir?" sorusuna verilecek yanıtı oradaki kadının erkeklerin gözüne veya siyasi partilerin merkez kadrolarına bakmak yerine, mücadeleyi bizzat göğüslemelerinde aranmalıdır. Yeri gelmişken değineyim:
Okuyan, meslek sahibi olan kadınların toplum içindeki yeri Türkiye'de, en ileri toplumlardakinden geride değildir.
Akademik hayatta, doktorlukta, avukatlıkta, öğretmenlikte ve aklınıza gelebilecek daha pek çok konuda kadınlarımız son derece başarılı ve iyi konumdadır. Ancak "kurtulan" o kadınların, henüz kurtulamamış hemcinslerinin sorunlarına yeterince sahip çıktıklarına inanmıyorum. O nedenle bugünkü durumla ilgili sorumluluk biraz da "kurtulmuş" kadınların kendileri dışındakilerle dayanışma ve onları da kurtarma konusundaki eksiklerinden kaynaklanmaktadır.
Kadınlar örgütlenmeli ve haklarını almak için mücadele etmelidir. Gerisi boş laftır.

2- İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, PKK'ya İran ile ortak operasyon yapacaklarını açıkladı. Böyle bir operasyon ne gibi sonuçlar doğurur?

Süleyman Soylu'nun dediklerini maalesef ciddiye almıyorum. Çünkü söylediklerinin ardını getirdiğine pek de tanık olamadım. Örneğin aylar önce PKK'nın en önemli liderlerinden birini yakaladıklarını söylediğini anımsarım. Hatta sizin sütunlarınızda bu konuya değinmiş, "Bu adam kim idiyse söylesin" diyerek çağrıda bulunmuştum. Çünkü daha önce birkaç sözünün gerisini getiremediğine tanık olmuştum. O tarihten beri sözünü ettiği PKK lideri ne oldu, bilen yok.
Geçenlerde yine "yer yeri oynatacak bir açıklama yapacağından" söz etti. Üzerinden bir hafta on gün geçti, ardı arkası gelmedi. O nedenle Sayın Soylu kusura bakmasın, yayınladığı o "Son bir haftada şu kadar teröristi etkisiz hale getirdik veya öldürdük" türü açıklamalardaki rakamlara da şahsen inanmıyorum.
İran'la yapacağımızı söylediği "müşterek operasyon" da böyle bir boş laf olarak çıkarsa şaşırmayacağım.

3- CHP'li Balıkesir Edremit Belediye Başkan Adayı Selman Arslan, 'Oyumuz Kürdistan'a verilecek' sözlerini söyleyen kişiye, 'Oyunu bize verecek' diye karşılık verdi. Artık açık açık dillendirilen CHP-HDP işbirliği ne sonuç doğurur?

Hem "Aydınlık"ta hem de evime gelen gazetelerden öteki ikisinde sözünü ettiğiniz haberi okudum. Bana ayaküstü yapılmış bir yarenliğin, mikrofonun açık olması yüzünden duyulması ve yazılması gibi geldi. Yani o sözleri ciddiye almadım ve almayı da doğru bulmadım.
O nedenle sözünü ettiğiniz gibi bir "Artık açık açık dillendirilen CHP-DHP ittifakından" söz etmeyi kendi dürüstlük anlayışıma aykırı hissediyorum.
Bununla birlikte değinmeye değer bir başka nokta var:
HDP bugün Parlamentoda da temsil edilen, orada grubu bulunan bir siyasi parti değil midir? Eğer yasalara aykırı bir tavrı, tutumu, eylemi varsa onu ortaya çıkartıp hesap sormak bu devletin işi değil midir?
Ortada o bağlamda -partiyi hedef alan- herhangi bir iddia bulunmadığına göre, "A" partisi veya "B" partisinden HDP'nin ne farkı vardır, anlayamıyorum.