09 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kapsayıcı eğitim ve ayrımcılığın önlenmesi

Uğur Becerikli

Uğur Becerikli

Gazete Yazarı

A+ A-

Anayasamız ve Birleşmiş Milletler (BM) Engelli Hakları Komitesine göre kapsayıcı eğitim, eğitime eşit erişimi engelleyen faktörlerin kaldırılmasına yönelik bir taahhüt ile birlikte her bir öğrencinin farklı gereksinim ve kimliklerine uyum sağlamak için tüm resmi ve gayrı resmi eğitim çevrelerinde kültür, politika ve uygulamada bir dönüşümü gerektirmektedir.

Kapsayıcılık nitelikli örgün ve yaygın eğitime ayrımcılığa uğramaksızın erişimi ve katılımı içermektedir. Bunun için mevzuat ve politikaya ek olarak eğitimin finanse edilmesi, yürütülmesi, tasarlanması, sunulması ve izlenmesi ile ilgili mekanizmalarda derinlemesine bir dönüşüm gerekmektedir (Komite Genel Yorum 4, 2016).

Sözleşme ülkemizde 28 Ekim 2009 tarihinde yürürlüğe girdi. Türkiye sözleşmeyi kabul ederek engellilerin insan haklarına ayrımcılığa uğramaksızın eşit erişimini sağlamayı taahhüt etti. Türkiye, eğitim hakkı için neleri taahhüt etmiş hatırlayalım.

Sözleşme’nin 24’üncü maddesi eğitim hakkı ile ilgilidir. Türkiye eğitim hakkının fırsat eşitliği temelinde ve ayrımcılık yapılmaksızın sağlanması ve hayata geçirilmesi için aşağıdaki taahhütleri vermiş durumdadır.

a) Engellileri, engelleri nedeniyle genel eğitim sisteminin dışında tutmamalı.

b) Engellilerin yaşadıkları çevrede engellerini gözeterek onları da içine alan kaliteli, parasız ilk ve orta öğretime diğerleriyle eşit bir şekilde erişmelerini sağlamalı.

c) Bireylerin ihtiyaçlarına göre makul uyumlaştırmanın yapılmasını ve genel eğitim sistemi içinde ihtiyaç duydukları desteği almalarını sağlamalı.

ENGELLİ ÖĞRETMENLER ATAMA BEKLİYOR, SÖZLER NE ZAMAN YERİNE GETİRİLECEK?

Türkiye bu hakkın hayata geçmesini sağlamak için engelli olanlar dâhil, işaret dilini ve Braille alfabesini bilen öğretmenlerin işe alınması ile eğitimin her düzeyinde çalışan uzmanların ve personelin eğitilmesi için uygun tedbirleri almayı taahhüt etmiştir. Eğitimin engelliliğe ilişkin bilincin yükseltilmesini, uygun alternatif iletişim araç ve biçimlerinin destekleyici eğitim tekniklerinin ve materyallerinin kullanılmasını içermesini sağlamayı taahhüt etmiştir.

Türkiye sözleşme’nin denetim organı olan Engelli Hakları Komitesi tarafından 2019 Mart ayında değerlendirilmeye alınmış ve yapılan değerlendirme sonucunda Türkiye’ye bir gözlem raporu göndermiştir.

Nihai Gözlem Raporunun içeriğinin, Türkiye’de engellilik alanında faaliyet yürüten örgütlerin komiteye sunduğu gölge raporlarla şekillendiğin belirtmek gerekir. 18 STK’nın desteği ile hazırlanan STK Gölge Raporunu (2018) Komiteye sunan ve Cenevre’de bu raporu savunan örgüt temsilcileri yaptıkları konuşmalarda ülkemizde eğitimde artan ayrımcılığa dikkat çekmişlerdir.

Engelli Hakları Komitesi nihai gözlem raporu komitenin Türkiye’de sözleşmenin uygulanışına ilişkin endişe ve tavsiyeleri ile doludur. Komite raporunda eğitim hakkına ilişkin 24’üncü madde ile ilgili olarak Türkiye’deki endişe duyulan uygulamaları sıralamıştır.

- Her açıdan ayrımcı bir uygulama olan, ayrı eğitimde ısrar edilmesi. - Kapsayıcı eğitim sisteminin olmaması. - Okullarda fiziksel erişilebilirlik koşullarının iyileştirilmesine rağmen eğitimin her düzeyinde makul düzenleme ve desteğin olmaması. - Ana akım okullarda bireyselleşmiş destek alan engelli çocuklar hakkında sistematik veri olmaması.

- Okul müfredatının, özellikle matematik ve programlama derslerinin engelli öğrencilerin ihtiyaçlarına göre uyarlanmamış olmasından bahsederken, öğretmenlerin ve öğretmen olmayan okul personelinin kapsayıcı eğitim ve eğitim kalitesinin arttırılması konularında eğitimli olmaması. Bu durumun işitme ve görme engelli çocukların fiilen eğitimden mahrum kalmasıyla sonuçlanmasından endişe duyduğunu ifade etmektedir.

Komite, 2016 yılında kapsayıcı eğitime ilişkin yayımladığı 4 sayılı genel yorumu Türkiye’ye hatırlatarak aşağıdaki tavsiyelerde bulunmuştur.

a) Kapsayıcı eğitimin temel bir hak olarak kanunen tanınması ve uygun beşeri, teknik ve mali kaynaklar ile birlikte yüksek eğitim dâhil her düzeyde kapsayıcı eğitimin uygulanması için gerekli kamu politikaları ve stratejilerinin benimsenmesi.

b) Zihinsel engelli çocuklar dâhil, tüm engelli çocuklar için yeterli oranda bireyselleşmiş destek ve makul düzenleme olması ve diğer çocuklar ile eşit olarak nitelikli kapsayıcı eğitim almalarının sağlanması.

c) Kapsayıcı eğitim sisteminin yerleşmesi için yaş, cinsiyet, engellilik türü ve konuma göre ayrıştırılmış verinin sistematik olarak toplanması.

d) Öğrencilerin ihtiyaçlarına göre belirlenmiş müfredat hazırlanması, öğretmenler ve eğitim sisteminde çalışan diğer personele Sözleşme uyarınca engelli bireylerin hakları konusunda eğitim verilmesi ve kapsayıcı eğitimin desteklenmesi için yeterliliklerinin geliştirilmesi.

Komite’nin Türkiye’ye sunduğu endişe ve tavsiyeler dikkate alındığında zaman içerisinde olumlu hiçbir değişim yaşanmadığını görmekteyiz. Aksine sorunların daha da derinleştiği ve tavsiyelerin güncelliğini koruduğu ortadadır. Ne yazık ki “kapsayıcı eğitim” in güzelleştirme amaçlı kullanılan bir kavram olmaktan öteye gitmediği de görülmekte.

BM Eğitimde Ayrımcılığa Karşı UNESCO Sözleşmesi’nin de son derece önemli olduğu ancak Türkiye’nin bu Sözleşme’yi halen onaylamadığını görüyoruz. İnsan haklarının değerlendirildiği BM Evrensel Periyodik İnceleme sürecinde, BM’ye üye ülkelerden Türkiye’ye gelen tavsiyelerden biri de bu Sözleşme’nin Türkiye tarafından onaylanmasıdır.

Engellilik alanında çalışan örgütlerin, bu Sözleşme’nin onaylanması için baskı yapmak yerine, taraf olduğumuz sözleşmelerin ülkemizde uygulanışına ilişkin izleme, değerlendirme ve raporlama yapmayı gündemlerine almaları çok daha iyi olacaktır.

Ayrımcılığın önlenmesine, eğitimde erişilebilirliğe, makul düzenleme taleplerinin karşılanmasının önemine ve çocukların katılımına vurgu yapan 4 nolu Genel Yorumun aileler ve engellilik alanında çalışanların okuması öz bilinçlenme bakımından önemlidir. Genel Yoruma, https://www.esithaklar.org/yayinlar/ linkinden ulaşılabilir.

Eğitim öğrenci BM UNESCO engelli