13 Mayıs 2024 Pazartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Libya’da taraflar anlaşma yapmalı

Oktay Ekşi

Oktay Ekşi

Eski Yazar

A+ A-

1-Deprem yine "yaklaşıyorum" dedi. Hem merkezi hem de yerel yönetimlerin aldığı önlemleri yeterli buluyor musunuz? 20 milyon insanın adeta üst üste yaşadığı küçük bir alanda köklü ve hızlı tedbirlerin alınması gerekmez mi?

Geleceğine hepimizin "kesin" diye baktığımız deprem, çok üzgünüm ama Türkiye’nin Birinci Dünya Savaşı öncesi ve o savaş sırasında yaşadığı büyük yıkım kadar bizi korkutması gereken bir felakettir. Ancak "ulusal" vurdumduymazlığımız nedeniyle hepimiz hâlâ o depremi boş gözlerle bekliyoruz.

Sözünü ettiğim "ulusal vurdumduymazlığımız" sadece bizlerde yani sokaktaki adamda değil "yönetici" kesimde de aynen var olduğu için İstanbul’un -son büyük depremden sonra geçen- yirmi senesi Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı elinde heba oldu.

Büyükşehir Belediyesinin yaptırdığı "AKOM" (Afet Koordinasyon Merkezi) isimli merkez sanki yirmi milyon insanın uğrayacağı felakete çare imiş gibi bakıldı. Bu merkez sözde İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı kurumlar arasında iş bölümü, koordinasyon ve işbirliği gibi işleri organize edecekti. Yirmi senedir birbirlerine yaptıkları yazışmalar dışında hiçbir faaliyetlerine tanık olmadık.

Felaket gelince o dosyalardaki yazışmalar mı bizi kurtaracak, anlayamadık.

İstanbul’da bir de "Afet ve Acil Durum Müdürlüğü" var. Bu müdürlüğün işi deprem olduğu zaman bir araya gelip, felaket bölgesiyle irtibat kurmaktan ibaret midir?

Deprem öncesinde yapacağı hiç mi bir şey yoktur?

Örneğin Japonya’da insanlara bir deprem anında ne yapması gerektiği eğitimi verilir. Siz İstanbul’da bir tek kişiye bu konuda eğitim verildiğini duydunuz mu?

Eğitim vermeyi bırakın, bu görevliler "depremde şöyle davranın" diyen birer resimli broşür bastırmayı bile 20 senede bastırıp dağıtamadı.

Oysa hepimiz biliyoruz ki 1999 depreminin yaraları sarılsın ve bir sonraki depreme hazırlık olsun diye merhum Bülent Ecevit’in Başbakanlığı sırasında "Özel İletişim Vergisi" adıyla "bir yıl yürürlükte kalmak" kaydıyla vergi getirildi. O vergi AKP iktidarı zamanında kalıcı hale getirildi ve sadece 2004 ila 2018 arasında halktan tam 60 milyar 600 milyon TL toplandı.

O paranın depreme hazırlık için bir kuruşunun kullanıldığını gören duyan var mı?

O milyarlar düpedüz çarçur edildi. Neticede İstanbul, beklenen büyük deprem sırasında felaketi en ağır şekilde yaşamaya mahkum oldu.

Bu dediklerim "Hem merkezi hem de yerel yönetimlerin aldığı önlemleri yeterli buluyor musunuz?" şeklindeki sorunuza yanıt teşkil etmez mi?

Yıllardır yazıyorum, söylüyorum: Türkiye AKP’nin elinde sadece kültür, uygarlık, hukuk, eğitim ve rejim (demokrasi) yönünden geri gitmekle kalmadı, ulus olarak her türlü felakete de açık hale geldi.

Umarım bir felakete uğramadan aklımız başımıza gelir de ilk seçimde AKP’den kurtulabilirsek en büyük şansımız o olacaktır.

2-Ak Parti sözcüsü Mahir Ünal "Libya’dan Çin’e bir terör koridoru planı var. İran’ın istikrarsızlaşması Türkiye aleyhine. Irak’ta kamu otoritesi lazım. Suriye’de gördük. Terör örgütlerinin bataklığına dönüştü" açıklamasıyla isim vermeden ABD müdahalelerine işaret etti. Ak Parti bu tutum etrafında, geniş güçleri bir araya getirecek bir irade neden oluşturamıyor?

Mahir Ünal’ın "Libya’dan Çin’e bir terör koridoru planı var" dediğine ilişkin haberi sorunuzdan öğrendim. Elbet demiş olabilir ama bu dediğinin havada kalmaması için dayanaklarını da söylemesi lazım. Aksi halde o söz -deyim yerindeyse- işkembe-i kübradan geliyor gibi olur.

Mahir Ünal’ın sözünü ettiği koridor eğer ABD tarafından oluşturuluyorsa, adını koyması gerekir. Eğer hedefinde başka bir ülke varsa onu da öğrenme hepimizin hakkıdır. O nedenle Ünal’ın sözleri açıklığa kavuşmadan üzerinde bir yorum yapmayı gerekli bulmuyorum.

Bununla beraber Ünal’ın "Irak’ta kamu otoritesi lazım" sözüne katılıyorum. Ama "Suriye’de gördük. Terör örgütlerinin bataklığına düştü" şeklindeki sözünün ardında Türkiye’nin o bağlamdaki yardımlarını da unutmamış olmasını dilerdim.

3-Libya’nın doğusundaki darbeci lider Hafter’e bağlı güçler, Türkiye ve Rusya’nın ortak ateşkes çağrısını kabul etti. Şimdi hangi adımların atılması gerekiyor?

Atılacak adımlar belli: Çatışan tarafların masa başında oturup Libya’yı kan gölüne düşmekten kurtaran bir anlaşmaya varmaları gerekir. Ancak o kadar yabancı elin karıştığı Libya’da o kadar çabuk bir anlaşmaya varılacağını beklemek bence hayaldir.