10 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Önlemleri ‘savaş’ mantığıyla alıp uygulamak lazım

Oktay Ekşi

Oktay Ekşi

Eski Yazar

A+ A-
  • Koronavirüse karşı mücadelede gazetecilerin görevleri nelerdir? Çalışma prensiplerine geçen hafta değinmiştiniz bu hafta detaylandırmanızı rica ederiz.

İçinde bulunduğumuz koşullarda gazetecilerin toplumu aydınlatmaya, bu fırtınayı en az zararla kapatmayı amaçlayan yayınlar yapmaya çok ama çok önem vermesi gerektiğini düşünüyorum.

Bu, “Koronavirüs konusu dışında yayın yapmasınlar” anlamına gelmez.

Evet dünyada bir Koronavirüs salgını ama hayat onun dışında da devam ediyor. Keza onun dışında da olaylar var. Gazeteci bunları da izleyip kamuoyuna duyurmakla yükümlü. O nedenle diğer konuların da yayınlanmasını ben hem gerekli hem de yararlı görüyorum.

Ama tüm yayınların odak noktasında “Koronavirüs”ten nasıl korunuruz sorusunun yanıtları bulunmalıdır.

Dışarı çıkma, toplu taşıtları kullanma, başka insanlarla yakın temas gibi konularda alınacak önlemler yayınlanmalıdır?

Yakalanırsak yapmamız gereken en doğru şey nedir? Örneğin çevremizdeki insanlarla ilişkimizi nasıl düzenlememiz gerekir gibi soruların yanıtlarının yayınlanması hem doğru hem de gereklidir.

Keza el yıkama, dezenfektan kullanma konuları sık sık gündeme getirilmelidir.

Eğer önlemleri ciddiye alırsak, görebildiğim kadar Koronavirüs çok da tehlikeli olmayabilir. Ama bunun için önce toplumumuzun en kronik hastalığı olan “Bana bir şey olmaz” düşüncesini ve tavrını tedavi etmemiz gerekir.

  • Alınan önlemleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Önerileriniz var mı?

Önlemleri ben ikiye ayırıyorum. Birinci grupta devletin, ikinci grupta biz bireylerin alması gereken önlemler var.

Birinci grupta Sağlık Bakanlığının olaya hayli erken ve duyarlı şekilde yaklaştığını görüyor ve bundan mutluluk duyuyorum.

Ancak buna ek olarak devletin öteki organlarının -veya bütününün- alması gereken önlemler var. Onlarda hayli ciddi açıklar görüyorum:

Örneğin yurt dışına giden uçaklara yasaklar kondu ama iç hatlarda uçuşlar hala devam ediyor. Keza diğer toplu taşıtlar hâlâ çalışıyor. Onlar çalışırken devletin toplantıları yasaklaması, restoran, cafe, kahvehane gibi yerleri kapatması, okulları tatil etmesi ne kadar anlam taşıyabilir. Aklıma Nasreddin Hoca’nın etrafında üç duvarı bulunmayan ama yapılan tek duvar üzerindeki kapıya kilit vurulması geliyor. Devletin bizdeki önlemlerini ona benzetiyorum.

Bir dostum taa Kanada’dan bir e-mail gönderdi. Onun ekinde İtalya’da bir Çinli uzmanın İtalyan önlemlerine ilişkin eleştirileri var. Çinli diyor ki, İtalya’da sokağa çıkma yasağı yok. İnsanlar maskesiz dolaşıyor. Otellerde toplantılar yapılıyor. Ekonomik faaliyetler devam ediyor. Oysa herkesin kendi evinde kendini karantina altına alması lazım. Biz Wuhan’da hastalığın en çok olduğu noktaya ancak herkesi karantina altına aldıktan tam bir ay sonra ulaşabildik.

Nitekim kaç gündür Çin’den gelen haberlere göre orada sadece yurt dışından gelen 20 küsur kişide Koronavirüs olduğu saptandı, yerli halktan kimseye virüs teşhisi konmadı.

Görüldüğü gibi Koronayla mücadelede -İngiltere’nin hatasına düşmeyip- stratejiyi değiştirmek ve önlemleri “savaş” mantığıyla alıp uygulamak lazım.

  • Evde kal çağrıları devam ediyor. Evde kalan birisi olarak zamanı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Geçen hafta da bir sorunuzu yanıtlarken “Mecbur olmadıkça evden çıkmadığımı” söylemiştim. Ondan sonra hiç çıkmadım. Zaten cumartesi günü gece yarısından sonra “65 yaşından büyük” herkese sokağa çıkma yasağı” kondu.

Hoş o yasak konmasa da ben evde ya yazarak yahut okuyarak ve müzik dinleyerek vakit geçirmeye alışkın biriyim. Günlük yürüyüşlerimi de evde yapıyorum. O açıdan şansım var:

Antre, salon, yemek odası, mutfak, arasındaki kapıları açınca bir daire oluşuyor. Ben de o daire etrafında yürüyorum.

Son günlerde “İletişim Özgürlüğü” konulu bir kitap üzerinde çalışıyorum. Malzemesini topladım. Konuları ayırdım. Sıra onları bölümlere ayırıp yazmaya geldi.

Daha sonra hepsini elden geçirip eksikleri tamamlamayı, ardından yazdıklarımı konunun “uzmanı” olduğunu düşündüğüm dostlarıma okutmayı, onlardan gelecek eleştiriler ışığında kitaba son şekli vermeyi düşünüyorum. Şu kadarını söyleyeyim ki, yayınlandığı zaman çok gürültü çıkaracağını umuyorum.