11 Mayıs 2024 Cumartesi
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

PKK’ya ‘gerilla’ diyenler bu gerçeği artık görmeli

Oktay Ekşi

Oktay Ekşi

Eski Yazar

A+ A-

M. İLKER YÜCEL

Soru:

1- ABD’nin Türkiye’yi F-35 programından çıkarmasının ardından Batı’da Türkiye’nin NATO üyeliği yüksek sesle sorgulanmaya başladı. Türkiye’nin de NATO’ya eleştirileri düşünüldüğünde böyle bir ihtimal görüyor musunuz?

Yanıt:

Baştan söyleyeyim: Yakın bir gelecekte Türkiye’nin NATO üyeliğinden çıkması ihtimalini görmüyorum. Gerçi şimdi başta NATO’nun en önemli üyesi olan ABD ile giderek çözümü zorlaşan sorunlar yaşıyoruz.

Dahası bunların azalmasından çok artması ihtimali de bana güçlü görünüyor. Ancak uzun vadede “akl-ı selim”in ilişkileri normale döndüreceğini yani Türkiye’nin otoriter devletler arasında değil, demokrasi cephesindeki yerini koruyacağını düşünüyorum.

Çünkü Türkiye’yi bu noktaya günlük çıkarları değil, tarih boyunca yaşadığı deneyimler getirdi.

Bu sözlerim Türkiye-Rusya ilişkilerinin bozulması ve Türkiye’nin S-400’ler konusunda attığı adımdan geri dönmesi Türkiye’nin hayrınadır gibi bir anlama kesinlikle gelmez.

Unutmayalım ki Türkiye’yi NATO’nun kucağına iten, İkinci Dünya Savaşı bittikten sonra Sovyetler Birliği’nin lideri Josef Stalin’in ve Dışişleri Bakanı Vyaçeslav Molotof’un “Türkiye’den Kars ve Ardahan’ın Rusya’ya bırakılması ve Boğazlar üzerinde Sovyetler Birliği’nin de söz sahibi olması” amaçlı istekleridir.

Keza Sovyetler Birliği ile Türkiye Cumhuriyeti arasında imzalanmış olan 1925 tarihli Türk-Sovyet Saldırmazlık Paktı’nın Sovyetler Birliği tarafından feshedilmesi bu dönemde Sovyetler Birliği’nin Türkiye’ye karşı olan politikalarının somut örneğidir.

Bu dönemin artık geride kalmış olması iki ülkenin ilişkilerini geliştiren bir durumdur. Ancak o sırada Türkiye, Batı ülkeleri savunma sistemi içinde yer almış, bütün savunma sistem ve stratejilerini NATO’yla bütünleştirmiştir.

Bu tür yerleşik gerçekler, Türkiye için hâlâ önemlidir. O nedenle başta söylediğime dönüyor ve “TürkRus ilişkilerini geliştirmek gereklidir ama yakın bir gelecekte NATO üyeliğimizin sona ereceğini beklemek bence abestir” diyorum.

Soru:

2- Uzun yıllar sonra ilk kez bir diplomatımız PKK’lı olduğu tespit edilen saldırgan tarafından Erbil’de katledildi. PKK’nın eylem tarzını ASALA tipi saldırılara dönüştürme tehlikesine işaret ediliyor. Türkiye’nin şimdiden alması gereken önlemler nelerdir?

Yanıt:

Bir diplomatımızın Erbil’de yemek yediği restorandan çıkarken susturucu takılmış silahla öldürülmesi, PKK’nın savunmasız sivilleri de öldüren bir cinayet şebekesi olduğunun yeni bir kanıtıdır.

Olayın bence birinci yönü, bu gerçeğin PKK’lılara “gerilla” diyerek bu örgütü aklamaya kalkanlar tarafından da artık görülmesidir.

Bu alçaklık sorunuzda değindiğiniz Ermeni terör örgütü ASALA’nın diplomatlarımıza karşı uyguladığı alçakça cinayetlerle eşdeğerdir.

Ancak ben PKK’nın bu cinayetle ASALA tipi eylemler başlatacağının örneğini verdiğine inanmıyorum. Çünkü ASALA bu cinayetleri işlediği yıllarda da onlara son verdiği 1984’ten sonra da o eylemleri koyduğu ülkelerde, hiçbir zaman legal bir örgüt olmadı.

Oysa PKK Avrupa ülkelerinde legal örgütler eliyle faaliyetlerini sürdürüyor. O nedenle bu ülkelerdeki PKK sempatizanlarının kimler olduğu, örgütlerinin üye yapısı vb. bilgiler bulundukları devletlerin güvelik güçleri tarafından biliniyor.

Bu gerçeğin Batı ülkelerinde PKK’nın ASALA gibi eylem koymasına engel olacağına inanıyorum.

Soru:

3- Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu sene yaptığı araştırmaya göre 8. sınıf öğrencilerinin yüzde 66’sı okuduğunu anlamakta zorlanıyor. Aynı araştırma, kütüphanesi olan okulların daha başarılı olduğunu belirtiyor ancak okulların yüzde 55’inde kütüphane yok. Mevcut sistemin başarısızlığı ortada ancak bu sorunu çözmek için nasıl bir yol izlemek gerekiyor.

Yanıt:

Türkiye genelinde 4’üncü ve 8’inci sınıf öğrencilerinin bilgi düzeylerini inceleyen raporun ortaya koyduğu sonuçlar “eğitim” düzeyinin AKP iktidarı elinde ne kadar vahim bir duruma düştüğünü gösteriyor.

Dediğiniz gibi 8’nci sınıf öğrencilerinin yüzde 66’sının “okuduğunu anlamakta zorlandığı” bir eğitim, aslında “bitmiş” demektir. Elimdeki bilgilere göre bu öğrenciler deyimleri, atasözlerini, hiciv ve nüktelerdeki mesajları anlayamıyor, neden-sonuç ilişkisini dahi kuramıyormuş.

Dahası: 8’inci sınıf öğrencilerinin yüzde 85.8’i ancak “orta ve alt düzeyde” matematik biliyormuş. Keza 8’inci sınıf öğrencilerinin yüzde 53’ü ise ondan da aşağı yani “temel ve temel altı” denecek seviyede matematik bilgisine sahipmiş. Bana bu durumda kurtulmanın çaresini soruyorsunuz.

Ben “eğitim uzmanı” değilim. O nedenle “çare” söylemeye kalkmaktan kaçınırım. Ama eğitimimizi bu hale Bakanlıktaki yobazların indirdiğini açıkça söyleyebilirim. Bakan olsam ilk iş olarak o yobazları temizlerim.