Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısı
Atlantik Sistemi’ndeki gerilemeye paralel dünyada iki örgütlenme öne çıkmaya başladı. Son yıllarda BRICS’in öne çıkması, ŞİÖ (Şanghay İşbirliği Örgütü)’nün görünürlüğünü bir ölçüde flulaştırmıştı.
ABD’de Trump’ın iktidara gelişi yeni Atlantik Sistemi politikalarını gündeme taşıdı. ABD’de küreselcilerin iktidarına karşı Trump daha ekonomik araçlarla savaşmak yolunu seçtiği izlenimini verdi. Kendi sistemi içindeki ülkeler dahil, dünyada tüm ülkelere karşı ABD gümrük duvarlarını yükselterek şantaj yapmaya başladı.
Kimi ülkelerle anlaştığını söyledi, kimilerine karşı daha agresif davrandı vs. ancak ABD’de yeni iktidar yeni kan demekti ve sonuç olarak Atlantik Sistemi özellikle Doğu Akdeniz’de yaptığı ataklarla bir ölçüde psikolojik üstünlüğü ele geçirdi.
Hindistan Batı’ya yaklaştı. Türkiye birçok konuda Batı ile uzlaşma yolunu seçti, Asya’daki müttefiklerinden uzaklaşma eğilimine girdi. Yıllar önce sona ermiş olan Kürt açılımı gibi konular tekrar yurt içinde gündeme geldi. Önce Abdullah Öcalan tarafından teslim özlü bir mektup yayınlandı. Ardından PKK silah yaktı. Ancak bu eğilim kısa zamanda tersine dönme işaretleri vermeye başladı. Öcalan daha farklı konuşmaya başladı. Suriye’de ise YPG, ABD ve İsrail ile paralel federatif taleplerini dayatmayı sürdürüyor.
Kısaca Atlantik psikolojik üstünlüğü ele geçirdi. Rusya cephesinde, Rusya hala galibiyet pozisyonunu korusa da genel olarak tüm dünya ele alındığında Asya güçlerinde bir bölünme ve duraklama yaşandı.
İşte son ŞİÖ toplantısı bu eğilimi tersine çevirecek önemli işaretleri harekete geçirdi. Asya ülkeleri ile arası açılmaya başlayan Hindistan, daha yeni Pakistan ile çatışma yaşayıp, Çin ile bir “hırlaşma” dönemi yaşasa da bu eğilim birdenbire ŞİÖ toplantısı ile birlikte tersine döndü. Hindistan ve Çin liderleri dostane pozlar verdi. Hindistan ve Rusya aralarındaki ilişkileri teyit ettiler. Hindistan bir özgüven artışı yaşadı.
Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ŞİÖ toplantısına şeref konuğu olarak katıldı.
Asya ülkeleri içinde Batı ile ilişkileri sıkı tutmaya çalışan ülkeler de bu iklimden etkilendi.
BRICS ekonomik konularda daha etkin iken, ŞİÖ daha fazla siyasi ve güvenlik konularında etkin idi. Ancak toplantı sonunda yayınlanan uzun sonuç bildirgesinde çok ciddi ekonomik konulara değinildiği dikkat çekti.
Örneğin; Semerkant’ta 2022’de yapılan toplantıda alınan karar atıf yapılarak milli paraların kullanımında kademeli artış vurgusu yapıldı. “İlgili ŞİÖ üye devletleri tarafından, karşılıklı anlaşmalarda ulusal para birimlerinin payının kademeli olarak artırılmasına ilişkin Yol Haritasının daha fazla uygulanmasının önemini vurguladılar (Semerkand, 16 Eylül 2022).”
Bir başka yerde ise kalkınma bankası kurulacağı bilgisi veriliyordu.
“İlgili üye devletler, bir ŞİÖ Kalkınma Bankası kurulmasının önemini bir kez daha teyit ederek, bu bankayı kurmaya ve bu finans kuruluşunun işleyişiyle ilgili çeşitli konularda istişareleri yoğunlaştırmaya karar verdiler.”
Ayrıca üye ülkeler arasında bir ödeme platformu kurularak hem milli paraların kullanılması teşvik edilecek hem de Atlantik Sistemi ödeme aracı SWIFT dışında bir ağ kurularak Atlantik Sistemi’nin müdahalelerinden bağımsız bir ödeme aracı tesis edilecek.
ŞİÖ’nün 2022 yılında Semerkant toplantısında alınan karara paralel olarak üye ülkeler arasında yapılan ticarette kullanılan milli para tutarı yüzde 40’tan, 2025 yılında yüzde 92 oranına ulaşmış bulunmakta. Bu bilgi de toplantı sırasında paylaşıldı.
Kısacası Atlantik Sistemi’nin yerine geçecek yeni çok kutuplu dünya düzeni hızla kendi kurallarını ve örgütünü oluşturmaktadır.
Atlantik Sistemi’nin dünya hakimiyetinin sonu ile ilgili çok fazla tarih sorulmaktadır. Elbette kamuoyu bu gaddar sistemin ne zaman sona ereceğini merak etmektedir. Ben bu tarihleme ile ilgili bugüne kadar İstanbul depremine tarih vermek nasıl mümkün değilse, Atlantik Sistemi’nin dünya hakimiyetinin sonlanmasına tarih vermek mümkün değil diyordum.
Ancak Atlantik Sistemi içinden böyle tarihleri kendileri telaffuz etmeye başladı. Örneğin “White Paper” adı ile yayınlanan Avrupa Birliği deklarasyonunda 2030 yılı bir dönüm noktası olarak belirtildi. Avrupa’nın 2030 yılına kadar kendi güvenlik örgütünü mutlaka kurması gerektiği vurgulandı.
Daha farklı yerlerde de 2030 yılı telaffuz edildi.
2030 yılı önemli bir yıl olacak gibi.