10 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Soykırım suçu 1948 sonrası için geçerli

Oktay Ekşi

Oktay Ekşi

Eski Yazar

A+ A-
MUSTAFA İLKER YÜCEL
  • Nasıl bir 23 Nisan yaşadınız? Çevredeki evlerden İstiklal Marşı'na katılım yoğun muydu?

Bu yıl 23 Nisan’ı gönlümün istediği gibi yaşamadım, daha doğrusu yaşayamadım.

Gerçi çocukluk günlerimizde yaşadığımız, Ankara’da Ulus Meydanında yapılan törene götürüldüğümüz ve orada göğsümüzü gere gere “Onuncu Yıl Marşı”nın:

Çıktık açık alınla on yılda her savaştan;

On yılda on beş milyon genç yarattık her yastan.

Basta bütün dünyanın saydığı Başkumandan;

Demir ağlarla ördük Ana yurdu dört bastan.

Türk'üz Cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperi,

Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde Türk ileri. dizelerini haykırdığımız kutlamaları sadece son yıllarda değil uzun zamandır özlüyorum ama, hiçbir 23 Nisan’ın -benim açımdan- bu sonuncu kadar sönük geçtiğine tanık olmadım. Bunda gerçi koronovirüs salgınının hepimizi -özellikle 23 Nisan Bayramı'nın gerçek sahibi olan çocuklarımızı- evlere kapatmış olmasının etkisi çok büyük, ama bu bayramı kendisinin saymayan iktidarların (o bağlamda Adalet Partisi, Anavatan Partisi, Doğru Yol Partisi, Refah Partisi ve Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarlarını sayabilirim) bakış açısıyla da izah edebilirim.

Bu yıl koronavirus’un etkisini sözde silmek için saat o gün saat 21.00‘de halkımızın pencerelerini açarak hep birlikte İstiklal Marşını söylemesi gerekiyordu. Ben, şehrin tam içinde sayılmayacak bir yerinde ve müstakil evde oturduğum için çevrede ne bir İstiklal Marşı sesi duydum ne de bayram coşkusu anlamına gelecek bir etkinliğe rastladım. O akşam şehirde acaba havai fişek atarak bayramın resmen kutlandığını gösteren bir etkinlik var mı diye balkona çıkıp şehre baktım. İstanbul, üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi sessizdi. Televizyonu açtım. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı bazılarının torunları olduğunu sandığım yaklaşık 10 çocukla İstiklâl Marşı söylerken gördüm. Onu da ses uyumu açısından vahim buldum. Bu yılın 23 Nisan'ını böylece kapattım.

  • Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın Ermeni Soykırımı iddialarına karşılık “ortak tarih komisyonu" çağrısına hukuki kazanımı yadsıdığı için tepki gösterdi. Elimizde ülkemiz lehine tapu gibi AİHM kararı varken bunun yok sayılmasının sebebi ne olabilir?

Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın'ın Ermeni soykırımı iddialarına ilişkin "Tarihi gerçeklerden kaçanlar ve siyasi hesap peşinde koşanlar, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın 1915 olaylarını araştırmak için ortak tarih komisyonu kurulması çağrısına cevap vermekten hep kaçtılar” şeklindeki sözüne itirazı son derece yerindedir. Çünkü “soykırım” (Birleşmiş Milletler Teşkilatının 1948 yılında kabul ettiği, 1951’de yürürlüğe giren “Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşme’den itibaren) bir “suç”tur ve onu hükme bağlama yetkisi parlamentolara değil “yargı”ya aittir. Ancak Perinçek’in -veya ülkemizin- elindeki “kapı” gibi AİHM kararı, “soykırım olmamıştır” gibi bir hüküm ifade ediyor değildir. O karar “Soykırım yapılmış mıdır, yapılmamış mıdır konusu serbestçe tartışılmalıdır. Bu ifade özgürlüğü bağlamında herkesin -elbet Doğu Perinçek’in de- hakkıdır. O nedenle Ermeni Soykırımı emperyalist bir yalandır şeklindeki görüşü nedeniyle Perinçek’in İsviçre Mahkemesi tarafından cezalandırılması yanlıştır” demektedir. Kısaca o kararda ne Türkiye ne de Ermenistan lehine bir hüküm vardır. Hüküm sadece Perinçek’in ifade özgürlüğünü koruduğu için onun lehinedir. Hukukun temel ilkelerinden biri “kanunsuz suç olmaz” demektedir. O nedenle “soykırım” suçu, ancak 1948’den sonraki dönem için geçerlidir.

  • CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu Ermeni soykırımı iddiaları yeniden gündeme getirildiği sırada "tarihimizle yüzleşelim" çağrısı yaptı. Nasıl yüzleşeceğiz?

Ben şahsen “Ermeni Soykırımı”na inanan biri değilim. Çünkü o olaylar sırasında hem Ermeniler Türkleri, hem de Türkler Ermenileri öldürmüştür. Yani olanlar bir karşılıklı öldürmeler zinciridir.

Suriye’ye göçe zorlanan Ermeni kafilelerini de Güneydoğu’dan geçerken o yöre halkından oluşan çeteler soymuş ve öldürmüştür. Ancak itiraf edeyim ki 25 Nisan 1915’te devlet tarafından evlerinden toplanıp götürülenler konusunda ben bugüne kadar hiçbir resmi açıklama görmedim ve okumadım.

AYDINLIK'IN NOTU

AİHM kararının en önemli kazanımlarından birisi şöyledir: 1915 olayları “Holocaust” diye anılan Yahudi soykırımından farklıdır, aynı sınıflamaya konamaz. Bilindiği gibi Yahudi Soykırımı, yetkili mahkeme kararıyla hükme bağlanmış tek soykırım suçudur. Oysa 1915 olayları hakkında bir yargı kararı bulunmuyor.