10 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Stratejik hizmetler devlette kalmalı

Oktay Ekşi

Oktay Ekşi

Eski Yazar

A+ A-
MUSTAFA İLKER YÜCEL

1- Virüsle mücadelede vaka sayısı iki binin altına düştü. Ramazan bayramının ardından bazı önlemlerin gevşemesi bekleniyor. İlk neyi yapmayı planlıyorsunuz?

Açıklanan günlük vaka sayısının giderek düşmesi herkes gibi beni de memnun ediyor. Ancak Bayramın hemen ardından önlemlerin bizlere serbestçe istediğimizi yapma olanağı verecek kadar gevşeyeceğini sanmıyorum.

Çünkü önümüzde -sadece sizi, beni değil- tüm dünyayı çok ama çok dikkatli yaşamaya zorlayacak bir dönem olduğuna/olacağına inanıyorum. Aksini düşünebilmek için koronavirüse (Covid-19’a) karşı etkin bir aşının bulunması, hemen hepimizin aşı olması ve yakalananları tam ve isabetle tedavi edecek ilacın üretilmesi lazım. Onun için de -yetkililerin tahminine göre- en az 6-7 aylık bir zamana ihtiyaç var.

Bu durumda itiraf edeyim ki hemen Bayram ardından ev dışında uygulanacak bir plana sahip değilim. Eğer öyle bir şansım olsaydı ilk olarak, sevgili eşimi kaybedişimizin 5’inci yıldönümü olan bu ayın 14’ünde Mesudiye’ye gider kabrini ziyaret eder ve her yıl yaptığım gibi evimizin bahçesinden derlediğim bir demet çiçeği kabrine bırakırdım. Üzgünüm ki ilk defa bu yıl o görevi yerine getiremeyeceğim.

Bu durumda ister önlemler gevşesin, ister gevşemesin şu anda beni meşgul eden uğraşa yani evimdeki kitapları numaralayıp bilgisayar ortamında kayda geçirmeye devam edeceğim. O da -yanlış tahmin etmiyorsam- önümüzdeki bir ayımı dolduracak. O dönemde ve sonrasında vaktimi evimin bahçesinde dolaşarak ve ziyarete gelebilecek dostlarımı balkonda ağırlayıp Boğazı seyrederek geçireceğim.

Bir de yazıp tamamladığım dört kitap ile bir uzun makaleyi yayınlayacak bir kitabevi arayacağım.

2- İyi Parti Genel Başkanı daha önce "Kürt siyasi hareketinin temsilcisi" olarak tanımladığı HDP'yi bu kez "Terör örgütü PKK'nın uzantısı" diye niteledi. Bu net tanım yeni bir pozisyonu mu haber veriyor?

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, aynen dediğiniz gibi HDP’yi önce “Kürt siyasi hareketinin temsilcisi” diye tanımlaması, daha sonra da bu sözlerini unutup -veya yok sayıp- “PKK terör örgütünün yanında” konumlandırması açık bir çelişkidir. Dahası, bu sözünü “Her zaman söylediğimiz gibi” diyerek pekiştirmesi -kanımca parti içi baskılar sonucu- çok ciddi bir kanaat değişikliğine uğradığını göstermektedir. Bu net tanım, kanımca İyi Parti’nin HDP konusunda “yeni bir pozisyonu” benimsediğinin kanıtıdır.

3- Önceleri sesini sıkça duyduğumuz serbest piyasa övgücüleri bir anda piyasadan kayboldu. Kamuculuğun önemi herkesin dilinde. Hükümete yakın gazetelerin çoğunda "dış borcla siyasi rehine olmayalım" fikri öne çıkarken bazı muhalif isimler IMF'yi işaret etmeye başladı. Bu yeni durumdan hangi dersler çıkarılmalı?

Koronavirüsün defolup gitmesi ardından dünyanın yepyeni bir düzene kavuşacağı iddialarını çok duyuyoruz. Bunlardan sesi en güçlü olan iddia, dediğiniz gibi Koronavirüsün liberal -aslında başta neo-liebaral- ekonomileri çökerteceği onun yerine ekonomilere “kamu sahipliğinin” damga vuracağı şeklindedir.

Şimdi içinde bulunduğumuz konjonktüre bakınca bu iddia akla çok yakın gelmektedir çünkü koronavirüs yüzünden atıl hale gelen -veya kapısına kilit vuran- pek çok işletme el değiştirmeye -kamu tarafından sahiplenilmeye- mecbur olacakmış gibi görünmektedir.

Ancak bu görüşün yaşama geçmesini önlemek için özellikle gelişmiş Batı ekonomilerinde devletin özel işletmeleri ayakta tutma amaçlı çok bonkör kaynaklar ayırdığını unutmamamız lazım. O nedenle “kamu sahipliği” ihtimali henüz yeterince gelişmemiş o nedenle maliyesi zayıf ülkelerde yaşama geçmesi mümkün bir ihtimal olarak görünmektedir. Bir başka deyişle zengin ülkelerin, özel sektörü bu darbeden de sıyırması bana daha makul bir durum gibi görünüyor.

Aslında her şeyin özel sektör eline geçmesini hazzetmediğim için kamu sahipliğinin tekrar yaşamımızda yer almasına sevinirim. Özellikle stratejik ürün üretiminin ve stratejik öneme sahip hizmetlerin devlet elinde kalması koronavirüs sayesinde gerçekleşirse “bu belanın yol açtığı hayırlı bir sonuç” görürüz diye düşünüyorum.