07 Ekim 2024 Pazartesi
İstanbul 22°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Uzaya Açılan Kapı: 2001 ve Ötesi

Bahri Doğukan Şahin

Bahri Doğukan Şahin

Site Yazarı

A+ A-

Uzaya Açılan Kapı: 2001 ve Ötesi - Resim : 1

1989 yılında, Şükran Yurdagül tarafından derlenip Türkçeleştirilen, 5 yazarlı ve toplamda 9 öyküden oluşan, Engin Yayıncılık’ın yayımladığı bir kitap 2001 ve Ötesi. Zaman yolculuğundan uzay operasına, bilimsel araştırmalardan galaksiye yayılan insanlığa dek geniş bir yelpazeye sahip bu öykülerin her birinin kendi içinde başarılı yanlarının bulunduğunu söylemek mümkün. Alanında en büyük isimlerin toplandığı bu kitabı günümüzde bulmak bir hayli zor olsa da, içindeki öykülerin her bilimkurgu severi tatmin edeceğini rahatlıkla söyleyebilirim.

Kitabın isminin “2001 ve Ötesi” olması, 2001’den sonraki yıllar içinde insanlığın atacağı adımların çok daha uzun olacağının düşünülmesinden kaynaklanıyor büyük ihtimalle. Fakat şu an görüldüğü üzere, bu kitapta yer alan öykülerdeki kurguları gerçekleştirebilmemiz ne yazık ki mümkün değil. Rakamlarda biraz oynama yaparsak eğer, 2100 ve ötesinde dünyanın çok daha başka bir yer haline geleceğini hayal edebiliriz.

Biraz da öykülerden bahsedelim.

Otuz Saniye Otuz Gün – Arthur C. Clarke

2001: Bir Uzay Macerası ve Rama gibi serilerin usta kalemi Arthur C. Clarke’tan finaliyle şaşırtan, dokunaklı bir uzay operası.

Dünya’dan Venüs’e gitmek üzere yola çıkan Yıldız Kraliçesi isimli gemide yer alan iki astronotun başına talihsiz bir kaza gelir ve yedek oksijen tüplerindeki hava uçup gider. McNeil ve Grant bu dakikadan sonra günlerini endişe içinde geçirmeye başlarlar. Kalan oksijenle Venüs’e sadece biri varabilecektir. Her iki gezegende de seferberlik başlar. Yapılacak en iyi şey ise, içlerinden birinin ölümü kabullenmesidir.

Casus Öyküsü – Robert Sheckley

Öyküleriyle bilimkurgu edebiyatında kendine hatırı sayılır bir yer edinmeyi başaran usta bilimkurgu yazarı Sheckley’nin bu öyküsünde yer yer mizah öğeleri göze çarpıyor. Satır aralarında insanlığa dair birkaç eleştiri görmek de mümkün.

Gelecekte insanlık uzaya yayılmış ve ülkeler uzayı kendi aralarında paylaşmışlardır. Uzaygemisi Fabrikası’nda işe giren bir sanat mezunu kişi ise, devlet tarafından kendisine yeterli önem verilmediği gerekçesiyle, başka bir yerde hayatını devam ettirmek adına, anlık bir karar alarak uzaya doğru yola çıkacaktır.

Tilki Ormanda – Ray Bradbury

Bradbury’den alışık olmadığımız tarzda, 2115’ten 1938’e dek uzanan bir zamanda yolculuk öyküsü.

Geleceğin dünyası tamamen savaşa endeksli bir toplum yaratmıştır ve insanlar artık bu durumu kanıksamıştır. Durumdan rahatsızlık duyanlar ise, geri dönmek kaydıyla “zaman içinde gezi” düzenleme ve bir nebze de olsa dinlenebilme hakkına sahiptir. Geçmişte istenilen yıla gitmek serbesttir fakat oradan geri dönülmediği taktirde ise, “Arayıcılar” devreye girmekte ve zaman yolcularını bulup tekrar Gelecek Devleti’ne geri götürmektedirler. Susan ve Travis çiftinin gitmeye karar verdikleri yıl ise 1938’dir.

Uykudan Uyanış – Arthur C. Clarke

Clarke’ın bu derlemedeki ikinci öyküsünde de uzay gemisiyle seyahate çıkan bir insanın hayatına konuk oluyoruz.

Yaşadığı toplumdan hoşlanmayan Marlan, uzay gemisiyle evrenin farklı bir köşesine gitmeye karar verir. Sandrak isimli robotunun da yardımıyla bu hayalini gerçekleştirmek üzere hazırlanan Marlan, ulaştığı yerde umduğunu bulabilecek midir?

Çiçek Dürbünü – Ray Bradbury

Yakın dönem bilimkurgu sinemasında kendine bir yer edinen Gravity ve birkaç bilimkurgu filmine daha ilham kaynaklığı yapmış olabilir bu öykü. Hüzünlü bir yapıya sahip aynı zamanda.

Parçalanan bir uzay aracından uzay boşluğuna fırlayan bir düzine adamın yaşadıklarını anlatıyor bize Bradbury. Son anda patlamadan canlarını kurtarmayı başaran astronotların derin uzay boşluğunda büyük bir hızla düşerek ölüme gitmelerini anlamaları uzun sürmüyor. Bu andan sonra ise aralarındaki emir komuta zinciri kırılıyor ve herkes eşit bir konuma iniyor. Geçmişte yaşananlara dair bir hesaplaşmaya girişen bilim adamlarının korkuları ise diyaloglarına iyiden iyiye yansımaya başlıyor.

Düğme, Düğme – Richard Matheson

Ben, Efsane isimli başyapıtıyla tanınan bilimkurgu yazarı Richard Matheson’dan insanlığımızı sorgulatacak bir öykü.

Arthur ve Norma adlı evli bir çiftin evine konuk oluyoruz. Steward adlı adam gelip bir düğmeye basmalarını, bunun sonucunda dünyanın herhangi bir yerinde bir kişinin öleceğini ve kendilerine de 50.000 dolar verileceğini söylediğinde, Norma eşini ikna etmeye koyulacaktır. Tanımadığınız bir kişinin ölümüne karşılık yüksek miktarda bir para. “Peki siz ne derdiniz?” diye soruyor Matheson bu öyküsünde okuruna.

Bilardo Topu – Isaac Asimov

Ana karakterleri haricinde üçüncü bir gözden anlattığı bu öyküsünde Asimov, “kurgu” ve “bilim”i bir araya getirmeyi başaran en iyi yazarlardan biri olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.

James Priss ve Edward Bloom, üniversiteden itibaren oldukça yakın iki arkadaştır. Bilim alanında önemli deneylere imza atan Bloom, yakında yerçekimsiz bir ortam yaratılabileceğini kamuoyuyla paylaşmaya hazırlanıyordur. Priss ise kıskançlığın da etkisiyle böyle bir durumun olamayacağı fikrini savunmaktadır. Sonunda amacına ulaşan Bloom, başarının da getirmiş olduğu özgüvenle gazeteciler ve Priss’e bu eşsiz olaya şahit olmaları için davetiyeler gönderir. İki arkadaşın aralarında sıkça yaptığı şeylerden biri ise, bilardo oynamaktır ve bu oyun gerçekleştirilecek bu önemli bilimsel deneyde başrol oynayacaktır.

Gözcü – Arthur C. Clarke

Bu öyküsünde, Dünya’nın uydusu Ay’a insanlı bir yolculuk düzenliyor bilimkurgunun önde gelen yazarlarında Clarke.

Ay’ı araştırmak üzere bir grup bilim insanı bu küçük uyduya yolculuk düzenler. Ay yüzeyi ve geçmişi hakkında bulgular toplamaya başlayan ekipten bir kişinin gözüne uzaklarda yüksek bir yerdeki parlak bir cisim takılır. Arkadaşları bunun boş bir merak olduğunu, bunun altından önemli bir şey çıkmayacağını söyleseler de o, merakının üzerine gidecek ve gördüğü parlak cismin ne olduğunu saptamak için oraya gitmeye karar verecektir. Ekipten bir arkadaşı ise, bu tehlikeli yolculukta biraz da endişeli bir şekilde ona eşlik edecektir…

Eğlenceli Bir Gün – Robert Sheckley – Isaac Asimov

Öncelikle bu öykünün Robert Sheckley’e değil, Isaac Asimov’a ait olduğunu söylemek gerek. 1989’da derlenip yayımlanan bu derlemede ciddi bir hata yapılmış ve öykünün yazarının Robert Sheckley olduğu söylenmiştir.

Asimov’un Cep Kitapları’ndan çıkan “Dünya Hepimize Yeter” isimli öykü derlemesinde “Eski Mutluluklar” adıyla yayımlanmış olan bu kısa öykü, 2157 yılına götürüyor okuru. On bir ve on üç yaşlarındaki Margie ve Tommy geleceğin dünyasında tele ekranlar aracılığıyla evlerinde eğitim görüyor ve tele kitaplar okuyorlardır. Tommy’nin bir gün gerçek bir kitap bulması sonucunda ise, geçmiş çağlardaki insanların öğretmen adı verilen insanlardan ders aldıklarını ve eğitim sistemlerini öğrenirler.

Richard Matheson Ray Bradbury Robert Sheckley Kitap Kitap İncelemesi Bilimkurgu Isaac Asimov Arthur C. Clarke