Zahmetsiz rahmet olmaz
Altın Portakal’ın ulusal yarışma filmlerinden “Sahibinden Rahmet”, festivalin noktalanmasından sonra sıcağı sıcağına bugün ticari gösterime girdi. 1988 doğumlu, ortaokul yıllarından beri arkadaş olan Emre Sert-Gözde Yetişkin ikilisinin yazıp yönettiği film, Altın Portakal’da en iyi senaryo ve en iyi ilk film ödüllerine değer görüldü. “Sahibinden Rahmet”in, yönetmenlerin ilk uzun metraj çalışması olduğunu da belirteyim.
Dünyaya düşen bir meteorun parçaları, Anadolu’nun yoksul bir köyünde heyecana yol açar. Bilim dünyasının ve koleksiyoncuların büyük ilgi gösterdiği bu taşların en büyüğü zar zor geçinen köylü İrfan’ın elindedir. ABD’den ve Fransa’dan teklifler gelir, ancak taşın daha da değerlenmesini bekleyen İrfan, gökten gelen bu “rahmetin” kıymetini yeterince değerlendiremez. Üstelik yaşamındaki daha değerli şeyleri de kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalır.
GERÇEK OLAYDAN UYARLAMA
Çankırı’nın Yenice Köyü’nde çekilen ve gerçekten yaşanmış bir olaydan uyarlandığı söylenen film, temelde bir yozlaşma ve dereyi görmeden paçayı sıvama öyküsü anlatıyor. Meteorun en büyük parçasını bulan İrfan, piyango biletine ikramiye isabet etmiş gibi zenginlik hayalleri kuruyor, taşın daha da kıymetlenmesi konusunda gerginlik yaşıyor, karısının ısrarlarına rağmen taşı elinde tutuyor, “daha fazlasını” talep ediyor. Film bu süreci, toplumsal eleştiriyi mizahla harmanlayarak sunuyor, dramatik yapısını geçen yıl gene Altın Portakal’da seyrettiğimiz Hikmet Kerem Özcan filmi “Hakkı”yı da çağrıştırarak kurmaya çalışıyor. O film, köydeki evinin bahçesinde define bulan ve daha fazlasını bulmak için canını dişine takan bir adamı anlatıyordu hatırlanacağı üzere.
Senaryo, göktaşı düşmesi gibi alışılmadık bir olay ile başa talih kuşu konması yanılgısını, bildik beyazperde öykülerinden çok farklılaşmadan anlatarak ilerliyor. Öte yandan karakterlerin içsel dünyasının ve toplumsal bağlamın yeterince güçlü tutulmadığını söylemek gerek. Aslında çok tanıdık, seyirciye yabancılık çektirmeyen bir film “Sahibinden Rahmet”. Bu nedenle en iyi senaryo ödülü alması benim için biraz şaşırtıcı oldu. Doğrusu, çok daha parlak, çok daha işlek ve heyecan uyandıran senaryo adayları vardı Altın Portakal’da.
OYUNCULAR DİKKAT ÇEKİYOR
“Anadolu irfanının” nasıl hassas dengeler üzerinde olduğuna parmak basan, hiç zahmetsiz inen bir rahmetin haydan gelip huya gidişini anlatan, göz doymazlığına dikkat çeken, orta karar bir film var karşımızda. Derli toplu, oyunculuk başarısının, yetkin görüntü çalışmasının altını çizmemiz gereken ama ne çok yeni, ne çok cesur bir film “Sahibinden Rahmet”. Tümüyle komedi filmi olarak tasarlansaydı belki başka bir sonuca ulaşılabilirdi, bu haliyle mizah da fazlasıyla gölgede kalmış durumda. Bağımsız bir yapım olarak sınırların zorlandığı, kimi dezavantajların başarıyla aşıldığı görülse de çok güçlü bir film değil ne yazık ki.
Son bir not olarak filmin en büyük artısının iki başrol oyuncusu Cem Yiğit Üzümoğlu ve Aslı İnandık’tan kaynaklandığını söylemem gerek. Tiyatro kökenli, daha çok televizyon dizileriyle tanınan Üzümoğlu, festivalde en iyi erkek oyuncu ödülünü kazansaydı kimse şaşırmazdı. İrfan rolünde gerçekten çok iyi oyunculuk gösteriyor. Oyuncu, komedyen ve müzisyen olarak tanıdığımız Aslı İnandık’ın da rolünün hakkını fazlasıyla verdiği görülüyor. Köy halkını canlandıran çoğu amatör oyuncular da ellerinden geleni yapmışlar.
“Sahibinden Rahmet”, sinemamıza iki genç kuşak yönetmen kazandıran, keşke daha cesur ve yaratıcı olunsaydı dedirten bir film.