Cengiz Köse

cengiz_aut@outlook.com

Son Yazıları

Sistemin sınırlarını zorlayan filozof

Medyada en çok onun görüşleri merak ediliyor, kitapevlerinde en başta onun kitapları çok satanlar bölümünde yer alıyor. O, arkada kalan felsefe geleneğinin yeni halkalarından biridir.

Çeşitli eserleriyle karanlığa ışık tutuyor. Derin analizleri ve düşünce dünyası artık ‘sistemin’ kabuğuna ve Almanya’ya sığmaz oldu. Güçlü kalemiyle ve fikirleriyle çağın sorunlarına yanıt veriyor ve ilerisini görüyor. Hakkında şöyle yorumlar da yapılıyor: “Onun bugün yazdığı eserler, üç yüz yıl sonra da okunacak.”

Yazının Devamı

Kutuplaşma ve muhalefetçiliğin Sonu

Parlamenter demokratik sistemlerde siyasi partiler belli sınıfları temsil ederdi. İdeolojiyi esas alan siyaset, çözüm odaklı ve ‘ortada buluşma’ sanatıydı.Bu kapitalizmin serbest rekabet çağı için geçerliydi.Tekelci hegemonya aşamasında durum değişti. Ekonomilerle birlikte partiler de teslim alındı ve ‘sisteme’ bağlandı. Söz konusu sistemin amacı, 1980’lerden itibaren yabancı sermaye ile yerlinin yer değişimiydi. Partiler için artık sınıfların çıkarları değil ‘sistemin’ çıkarı öncelikliydi. Üretici güçlerin sınıfsal dayanışmasını geriletmek için, sınıfların yerine etnik kimlikler, kültürel farklılıklar, cinsiyetler ve aidiyetçilik öne çıkarıldı.Sırayla yer değiştiren ‘iktidar ve muhalefet’ partileri, zamanla aynı sistemin birer sacayağı oldular.

Peki sistem açısından bugün “muhalefete” ihtiyaç var mı?Sistem muhalefetinin biricik varlık sebebi ‘ben bu sisteme daha iyi uşaklık edebilirim’ amacıyla hareket etmesiydi. Muhalefet sadece yapıcı öneriler sunar ve iktidar sonunda bunu dikkate alır. Muhalefet bu tutarlığını sürdürdükçe sistemin çarkı dönmeye devam ederdi.Ancak 21. yüzyılda çark tersine dönmeye başlıyor, çünkü sistemi besleyen kaynaklar tükenmek üzere.Diğer taraftan insan, toplum, doğa, teknoloji ve dünya hızla değişmektedir.

Yazının Devamı

Kürt iltica başvuruları askıya mı alınıyor?

Almanya’da Kürt adıyla sığınma başvurusu yapanların sayısında, hızla düşüş yaşanıyor ve iltica başvuruları büyük oranda reddediliyor. Sınır dışı uygulamaların da olduğu ayrıca gelen haberler arasında.Bu gelişme hangi sürecin sonucudur?Nedeni AB’nin yeni iltica yasası mı, Almanya’nın tüm sınırlarında güvenliği arttırması mı, yoksa Türkiye’deki nesnel durumdan mı kaynaklanıyor?Bu denklem içerisinde Öcalan’ın çağrısının etkili olup olmadığı, ayrıca değerlendirilebilir.Bir bütün olarak süreci, gelişmeleri ve etkilerini ele almak lazım.

1990’lardan bu yana Almanya’da Kürt adıyla iltica başvuru sayısı, zaman zaman zirveye ulaştı. Yakın döneme kadar onbinlerce insan Türkiye’den ayrılarak Almanya’ya sığınıyordu. 2023 yılında yine büyük bir artış vardı. Deutsche Welle’nin (DW) paylaştığı verilerde, iltica edenlerin %80’den fazlasının Kürtlerden oluştuğu bildirilmişti. ‘Statista.com’un verilerine göre, 2023’de Türkiye’den gelen ilticacıların başvuru sayısı, 63000 civarındaydı. BAMF(göç ve mülteci dairesi) kaynaklarında, bu oranlar içerisinde son 10 yıldaki verilerin %90’nının, kendilerini Kürt olarak tanımlayan insanlardan oluştuğu belirtiliyor. 2025’in ilk aylarında ise sert bir düşüşün olduğu ortaya çıkıyor. Türkiye’den Almanya’ya gelen iltica başvuru sayısı 6400’lere geriledi. Yani 2 yıl aradan sonra yüzde 90 oranında azalma var.

Yazının Devamı

BSW’yi istihbarat mı izliyor?

2024’de ilan edilen BSW partisi (Birlik Sahra Wagenknecht), iyi bir başlangıç için ‘ajan sızmalarına’ karşı, üye alımlarında sıkı denetim uyguladı. Buna rağmen partiye ait destekçi listeleri içeren 70 bin veri, dijital ortamda çalındı. BSW, 2025 genel seçiminde % 4,981 oy oranıyla baraja takıldı. İhtiyaç olan ‘kayıp’ oylar henüz ortaya çıkmadı, yeni sayımın yapılması için mücadele devam ediyor, Federal Meclis’in yetkili komisyonundan yanıt bekleniyor. Parti muhalefet görevinden ‘sistemin’ dışına itiliyor. BSW’nin AfD’nin NATO karşıtı kanadıyla olası ‘dirsek teması’ ve Federal Meclis’e girmesi önlenmeye çalışılıyor.

Son olarak ‘Der Spiegel’ dergisi “siyasetçiler BSW’nin anayasayı koruma teşkilatı tarafından izlenmesini istiyorlar” haberi, yeni bir tartışma başlattı. Diğer yandan eski bir siyasetçinin iddialarına göre, BSW istihbarat tarafından ‘izlenmeye’ alınmış. Siyasi partilerin istihbarat tarafından izlenmesi yeni bir şey değildir. Alman yasalarında gerekçesi ayrıca tarif edilmektedir. Özgürlükçü demokratik temel düzenin kırmızı çizgilerini zorlayan bir parti, mercek altına alınır. İstihbarat genelde ‘aşırı sağcı, aşırı solcu’ ‘radikal’ ve ‘siyasal İslamcı’ diye tanımlanan partileri, örgütleri takibe almaktadır. Özetle yasal sınırlar içinde, anayasaya aykırı ideolojilere sahip siyasi partiler, gizli yöntemlerle izlenebilir. Bazı örnekleri özetle sıralayabiliriz. Mayıs 2025’ten beri AfD (Almanya için Alternatif) partisine şüpheli durum ve şüpheli vaka incelemelerinden sonra, BfV (Anayasayı Koruma Dairesi) tarafından kesin aşırı uç ve aşırı sağcı sınıflandırılmasıyla, gelişmiş gözetim uygulanmaktadır. AfD partisi hakkında şüpheli vaka aşamasında gizli ajan, gizli iletişim, gizli dinleme ve gizli izleme yöntemleriyle, bilgi toplanmıştır. 2010 yılında Federal İdare Mahkemesi, LİNKE (Sol Parti) içindeki bazı aşırı sol gruplar sebebiyle BfV’nin parti genelinde ‘aleni bilgi toplaması’ mümkün olduğunu, ancak gizli teknik yöntemlere başvurulmadığını onaylamıştı. Daha sonraki yıllarda 27 Sol Parti milletvekilinin izlendiği ortaya çıktı. 2000’li yıllarda istihbarat NPD’yi (Almanya Milliyetçi Demokrat Partisi), ırkçı yabancı düşmanı ve Yahudi karşıtı söylemlerinden dolayı takibe aldı. NPD’nin içerisine çok sayıda gizli ajan yerleştirdi. Eyaletler konseyi (Bundesrat) parti hakkında kapatma davası açtı. 2017’de Federal Anayasa Mahkemesi “evet, NPD anayasa düşmanı bir parti, ancak bu haliyle devlet düzenine gerçek bir tehdit oluşturmamaktadır” tespitinde bulundu.

Yazının Devamı

‘SPD’nin Solu’ndan meydan okuma

Alman hükümetlerinde son beş yıldır Rusya bahanesiyle yaptırım, güvenlik, savunma ve savaşgündemden düşmüyor. CDU-SPD hükümet protokolünde “Ukrayna’ya yönelik Rus saldırı savaşıbizim de güvenliğimizi tehdit ediyor” cümlesi yer alıyor.Hükümet, sermaye çevreleri, ağır sanayi şirketleri ve ana akım medya savaş retoriğini vepropagandasını kullanarak, ‘korkuyu’ örgütlüyor ve küreselci kitleleri gösterilerle arkasına alıyor.Ancak gelinen noktada militarist sinir merkezlerine dokunan ve ezber bozan bir ilk yaşandı.Hükümet sıralarında ‘savaşa hayır, diplomasiye evet’ tepkileri patlak verdi.İktidar ortağı SPD’nin “sol kanadından” 5 milletvekili ve çok sayıda partili ‘barış manifestosu’ konulubildiri imzalayarak kamuoyuyla paylaştılar.SPD’nin solu; kulağını toplum vicdanına, barışa, diplomasiye ve diyaloğa vermesi, olağanüstü önemdeve dikkate alınmalı. Çünkü bildirinin içeriği mevcut ‘sistem siyasetine’ adeta meydan okuyor.Bu olumlu gelişmeyi destekleyenler kadar, karşı çıkanlarda var.Koalisyon ortaklarından, şansölye Merz’ten, savunma bakanından ve SPD’li yetkililerden eleştirigelirken, Federal Meclis’te grubu bulunan AfD ve Linke partileri bildiriyi alkışladılar.

Altı sayfalık bildiri SPD tarihinde barış ve adaletin sesi ve simgesi olan ve 2019’da yaşama veda eden,Erhard Eppler grubu ve 9 organizasyondan meydana gelen, SPD Friedenskreise (barış danışma-komitesi) tarafından kaleme alınmış. 12 Haziranda duyurulan manifesto, başta SPD milletvekilleriRalf Stegner, Rolf Mützenich, Nina Scheer, Maja Wallstein ve Sanae Abdi olmak üzere, aralarındaeski bakanlar ve vekillerinde bulunduğu 100’den fazla yetkili tarafından imzalanmış.Yapılan açıklamada özetle; Almanya’yı Rusya’yla karşı karşıya getirecek siyasete hayır, tekraryakınlaştıracak politikalara evet deniliyor. Hitler faşizminden, 2.Dünya Savaşı’ndan ve SoğukSavaş’tan bu yana tarihsel süreç ele alınıyor ve Avrupa barışının yeniden tehdit altında olduğu analizediliyor. Geçmişte barışı sağlayan tecrübelerden ders alınması önemle tavsiye ediliyor. ABD’ninAlmanya’ya uzun menzili silahların konuşlandırılması reddediliyor ve güvenlik politikasıylaörtüşmediği belirtiliyor. Alman dış politikasında güvenlik ve savunmayı kapsayan temel değişikliktalep ediliyor. Rusya ve Ukrayna savaşına atıfta bulunarak,Avrupa devletlerine çağrı yapılıyor vedevamla tırmanan gerilim ve silahlanma yerine,barışı hedefleyen normalleşme diplomasi ve müzakereçözümü öne çıkarılıyor.Ayrıca ABD’den bağımsız olarak Avrupa’nın kendi savunma stratejisibenimseniyor. Alman bütçesinin %5’nin silahlanmaya değil, yoksullukla mücadeleye harcanmasıisteniyor. Almanya’nın ve AB’nin Güney Doğu Asya’da askeri müdahalelere dahil olmasına karşıçıkılıyor.

Yazının Devamı

Bölünen Alman siyaseti, güçlendirilen silah sanayi

Alman toplumunun çoğunluğu, savaş çığırtkanlığı yapan bir önceki hükümeti sandıkta cezalandırdı.

SPD-Yeşiller’in yenilgisiyle birlikte emperyalizmin ‘solu’ da Almanya’da zayıflamış oldu. Ancak toplum yağmurdan kaçarken doluya yakalandı. Göreve başlayan yeni CDU/CSU (Hıristiyan Demokrat/Sosyal Birliği)-SPD (Sosyal Demokrat Parti) koalisyon hükümeti savunma ve savaş stratejisini merkezine aldı. Bir savaş hükümeti sadece cılız kalan SPD ile kurulamazdı, dolaysıyla emperyalizmin sağına da ihtiyaç var.

Yazının Devamı

Merkeziyetsiz dünya mümkün mü?

İnsanlar ve toplumlar tarihsel olarak merkezi yapılar etrafında örgütlenmişlerdir. Merkezi sistem insanlığın yazılı tarihi kadar eskidir, ancak evrim süreci içerisinde bir nokta kadardır. Merkeziyetsiz dönem ise insanlığın yazılmayan tarihidir.

İnsan doğa ve teknoloji arasındaki ilişki, ilkel komünal toplum aşamasından sonra ʺmerkezi otoriteʺyle ilerlemiştir. İlkel dönemde avcı ve toplayıcı faaliyetlerle karnını doyurmak ve geçici barınaklarda hayatta kalmayı başarmak, yaşamın anlamıydı. Hareket halinde olan insan durmaksızın arayıp bulmaya çalışmıştır. Bu bağlamda bir merkezi güce, yöneticiye veya insanüstü yaratıcıya ihtiyaç duyulmamıştır.

Yazının Devamı

Tekellerin gölgesinde erken genel seçim

Alman siyasetinde daha önce görülmemiş gelişmeler yaşanıyor. Geleneksel partiler “merkez”in dışına itilebilir, bunu kısa sürede göreceğiz. Çünkü eski ‘siyasetler’ artık yeni dünyanın sorunlarına yanıt veremiyor.

Gidişat öyle gösteriyor ki, artık sistem partileri kendilerini ulus ötesi tekellerin ağlarına kaptırıyorlar. Elon Musk- Almanya için Alternatif (AfD) ilişkisi ve Black Rock- Hıristiyan Demokrat Birliği (CDU) ilişkisi bunun birer örneğidir.

Yazının Devamı

Her şey karşıtıyla anlamlıdır

Günümüzde Batı dünyasında “doğada iki cinsiyet vardır” ifadesi, neredeyse ‘suç’ sayılmaktadır. Halbuki aynı Batının okulları bize biyolojide iki ana cinsiyetin, yani erkek ve dişinin olduğunu öğretti. Orta öğrenim de nesillere Evrim teorisinin sürekli yeni bulgularla gelişeceğini ve güçleneceğini aktarmıştı. Galileo’nun dünyanın hareket ettiğini ve güneş merkezli evren fikrini savunmasına karşı çıkan gerici güruh, bugün tekrar hortlatıldı. Gündemdeki bir meseleyi konuşmak istediğinizde, nereden başlayacağınıza siz değil onlar karar veriyor. Bütüncül, bağlayıcı ve bilimsel analizlere ‘tahamül’ edilmiyor.

Oysa Avrupa’yı Orta Çağ karanlığından hangi felsefe kurtarmıştı? Tez-antitez-sentez, sebep süreç sonuç, hoşgörü ve tarihsellik gibi düşünceye ışık tutan aydınlanma devrimi değil miydi. 21. yüzyılda bilime savaş açan yobaz ve gerici zihniyete karşı, yine bilimle yanıt verilmeli.

Yazının Devamı

Biyolojik ağ insanın zorla sisteme bağlanması

31 Aralık 1999 insanlık tarihinde önemli bir dönüm noktasıydı. Bir çağın kapanıp diğerinin açılması heyecanla bekleniyordu. Aylar öncesinde ise 1999’dan 2000’ne geçişi, bilgisayar veri işlemleri başarabilir mi tartışması vardı. Milenyum’un ertesi günü dünya dönmeye devam etti ve 21. yüzyılın ilk şafağında güneş yine doğdu. Ancak özellikle batı kamuoyu ‘normal’ olmayan doğaüstü bir şey bekliyordu. Antichrist, Ezoterizim ve yeni Peygamber’den tutun uzaylılara kadar, farklı ‘özlemler’ ve beklentiler vardı. Belki dünya halkları farkında değildi, ama yeni binyıl “biyolojik ağ” çağı olacaktı. Biyolojik ağın ne olduğuna birazdan değineceğiz.

Yazının Devamı

30 yıl sonra yabancı askerler Doğu Almanya'da

Doğu ve Batı Almanya ne zaman gündeme gelse aralarındaki fay hattı da tartışma konusu oluyor. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Batı Almanya’da son 70 yılda küçük, orta ve büyük çapta yaklaşık 25 tane askeri üs inşa etti.

Doğu Almanya ise on yıllardır Batı hegemonyasının biraz dışında kalmıştı. NATO’nun Doğu’ya genişleme stratejisi, bu bölgeyi de kendi denetimine almasını ‘gerektiriyordu’. Ancak denizden geçen ‘Kuzey Akım 2 Doğal Gaz Boru Hattı’, NATO ‘güvenliğine’ gerek duymadan Rusya ve Almanya’yı birleştiriyordu ve aynı zamanda Almanya’nın enerji ve sanayi altyapısını besliyordu. Bu hatlara yapılan sabotajdan sonra, Alman teknolojisi ile Rusya’nın enerji buluşması da ortadan kaldırıldı. Böylece Batı açısından Baltık Denizi’nde bir ‘boşluk’ oluştu ve yeni ‘güvenliği’ NATO adına Alman donanmasının yapması kararlaştırıldı.

Yazının Devamı

Özel mülkiyete kim müdahale ediyor?

Mülkiyet ilişkilerine ve üretim araçlarına müdahale, devrimle veya karşı devrimle sonuçlanabilir. Devrim, eskinin sömürü sistemini ortadan kaldırarak ilerleyebilir.

Karşı devrimin ayakta kalma şansı ise, mevcutun daha gerisindeki bir sömürü biçimiyle olabilir. Yeni bir toplumun doğması, ancak bir öncekinin üretim biçiminden kat be kat üstün ve ileri olmasıyla mümkündür.

Yazının Devamı

Eyalet seçimlerine ‘dış’ müdahale mi oldu?

Başbakan Scholz'un partisi SPD'nin kalesi olan Brandeburg'ta eyalet meclisi seçimleri yapıldı. SPD kıl payı bir farkla AfD’yi geçerek seçimi kazandı. Diğer eyaletlerde ve ülke genelinde güç kaybeden ve çöküşe doğru giden iktidar partisi SPD, Brandenburg eyaletinde nasıl birinci oldu?

Yazının Devamı

Alman topraklarında savaş mı körükleniyor?

‘Nazi ideolojisi’ 79 yıl aradan sonra askeri üniformasıyla tekrar Avrupa’da. Bu kez ABD’nin onayıyla AB ülkeleri ve İngiltere tarafından ‘dolaylı’ silahlandırılıyor ve Azov Tugayı adıyla Ukrayna’da Rusya’ya karşı savaştırılıyor.

Bu bağlamda 15.07.2024 tarihli günlük ‘Junge Welt’ gazetesi, dikkat çekici bir ayrıntı paylaştı. Konu şöyle; geçtiğimiz temmuz ayında Azov’a bağlı 3. Saldırı Tugayı’nda savaşan bazı askerler, ‘Avrupa turnesine’ çıktılar. Saflarına insan kazanma amacıyla, sahnelerde propaganda yapmayı planlayan Azov askerleri Varşova, Prag, Rotterdam, Brüksel ve Berlin’de boy gösterecekti.Yoğun kamuoyu baskılarından dolayı, Berlin’deki etkinlik iptal edilmişti. Cepheye dışardan eleman kazanmanın yanında, Azov için Almanya’da maddi kampanya desteği de yürütülüyor. Bu faaliyetleri Magdeburg’da izi tespit edilen ‘Centuria’ adlı organizasyon sürdürüyor. Böylesi gelişmeler bir daha gösteriyor ki, Almanya bir ayağıyla savaş entrikalarına bulaşmış.

Yazının Devamı

Almanya’da iktidar partileri çöküyor

Avrupa Parlamentosu (AP) ve Almanya eyalet seçim sonuçları birlikte değerlendirildiğinde, şunlar öne çıkıyor:

Doğu Almanya’da savaş çığırtkanlığına geçit yok!

Yazının Devamı

Avrupa Birliği’ni güden 60 sanayici

Avrupa Birliği’ni (AB) yöneten en üst organ atanmış üyelerden oluşan AB Komisyonu’dur. Peki AB Komisyonu başka bir “irade” tarafından yönetilebilir mi? Eski politikacı Horst Seehofer, atanmışlar ile seçilmişler arasındaki farkı şöyle saptıyor: “Seçimle gelenler karar veremiyor, karar verme yetkisi olanlar ise seçimle gelmiyor.” İşte AB’yi ‘yönlendirenler’ seçimle gelmeyen ancak karar verme iradesine sahip olanlardır. Bu irade rekabet, siyaset, kanun ve demokrasi-üstü kabiliyetini kullanarak, Avrupa sahasında kendi gücünü piyasada nasıl hayata geçiriyor?

Yazının Devamı