04 Mayıs 2024 Cumartesi
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

FETÖ: İlahiyatlarda bir musibet, çok sonuç

Rafet Ballı

Rafet Ballı

Gazete Yazarı

A+ A-

Alİ Bulaç. İslamcılığın etkili aydınlarındandı.
Şimdi FETÖ davasından hapiste.
1980’lerin ortalarından beri tanışırız.
Galiba 1987 yılıydı.
Che Guevara’nın 20. ölüm yıldönümü.
Telefon etti. Zaman’daki o günkü yazısını okumamı istedi.
Coşkulu... Romantik bir saygı duruşundaydı.
Özeti: Latin Amerika’nın bu asi evladı... Mazlumlar için ölmesini bilmişti.
***
Zaman zaman görüşürdük.
Kanaatimce, FETÖ’cü değil.
Nedense, 15 Temmuz gecesine kadar kendini ayırmadı.
Sanıyorum: Küreselleşmeci liberalizmin rüzgarına kapılmıştı.
Temennim: Tez zamanda aklanır.
***
1970’lerin ortaları...
Mevdudi ve Seyid Kutup: Tercüme İslamın iki yıldızı.
Muhafazakar gençlikte etkilerinin büyüdüğü yıllar.
Artı: İran devriminin başlangıç dalgalarının Tükiye’ye ulaştığı dönem.
Ali Bulaç gibi genç İslamcılar öne çıkmaya başlar.
***
12 Eylül (1980): Bir Amerikan projesi.
Türkiye: Küreselleşmenin ihtiyacına göre yeniden yapılandırılır.
Solcu ve ülkücü gençlik hapislere atılır. Radikalleştiler diye.
Gerçekte: Radikalizm rüzgarı asıl İslamcı cenahtadır. Özellikle gençlikte.
Tuhaftır: Onların önleri açılır.
***
1980’lerin sonlarına doğru...
İslamcı cenahta özgüven yükselmiştir.
Hedef: Hayatın her alanını dincileştirmektir.
“Bilginin İslamileştirilmesi” de dahildir buna.
***
Ali Bulaç gibi İslamcı aydınlar...
Uzun süre... Bilginin, kavramların İslamileştirilmesini konuştular.
Makaleler, kitaplar yazıldı.
***
1990’ların sonları...
Bilginin İslamileştirilmesi gibi iddialı başlıklar tavsadı.
İslamcı aydınların çoğu geleneksel dillerini bile terkettiler.
Küreselleşminin kavramlarıyla konuşmaya başladılar.
***
“Medine Vesikası”nı bölme projelerinin emrine verdiler.
“Demokrasi”, yeni kutsalları oldu.
“Vesayet”i yıkıyoruz diye küreselleşme için mıntıka temizliği yaptılar.
“İslamilik” diye “ulus devlet” yıkıcılığı... “Ümmet” diye “millet” bölücülüğü yaptılar.
“Tarikat”ları meşrulaştırmak için bile “sivil toplum”a sığındılar.
Özet: “İslamileştirme”yle başladılar... Küreselleşmeyle bitirdiler.
***
Bugün: İslamcı cenahta “yeni” gelişmeler var.
Hafta sonunda bir kongre izledim: Uluslararası yüksek din öğretimi kongresi.
Ensar Vakfı düzenlemişti.
***
Konuşmacıların hemen tamamı ilahiyatçı.
İlahiyat fakültesi dekanları da var.
Dinleyiciler de ilahiyat camiasındandı.
“Hariç”ten: Benim gibi iki-üç meraklı.
***
Program: Yoğun. Üç günde, 20 oturum.
İlgi: Fazla değil.
Koltukların en fazla beşte biri dolu.
***
Katılım: Yine kadınlar önde.
Üç dinleyiciden ikisi. Hemen hepsi başörtülü.
Son 3-4 yıldaki genel duruma uygun.
Katıldığım bütün İslamcı toplantılarda gördüğüm şu:
Bir: Gençliğin ilgisi düşük.
İki: Erkekler sahayı kadınlara terketmekte.
***
Hocalara sebebini sordum
“Doğal” dediler.
İlahiyatlarda öğrenci dağılımına uygunmuş.
Erkeklerin oranı yüzde 20-25’e kadar düşmüş.
***
İlahiyatçı Prof. Dr. Celal Türer. Şimdiden uyardı.
Söylediği: Öğrenci dağılımındaki kadın ağırlığı...
Giderek akademik kadroya da yansıyacak.
Uzak olmayacak bir gelecekte... Çoğunluk kadınlarda olacak.
Yani ilahiyat bilgisine “kadın eli” değecek.
Ve... bunun sonuçları olacak.
Dinde “erkek” yorumlarının yerini “kadın” yorumları alacak.
Önemli buldum.
***
Bir diğer olgu: İlahiyatlarda karma eğitim meselesi.
Son yıllarda “karma” sınıflar azaltılıyormuş.
Yani sınıflar “kadın-erkek” diye ayrılıyormuş.
Yard. Doç. Muhammet Esat Altıntaş (Erciyes) bir tebliğ sundu.
Binden fazla ilahiyat öğrencisine sormuş. Size göre nasıl olmalı diye.
Sonuç: Yüzde 42’si “karma”dan yana.
Hiç de az değil.
***
Bir işaret.
İki kadın asistanla konuştum.
İkisi de başörtülü. Biri Marmara’dan, diğeri Erciyes’ten.
Sordum: Karma sınıflar, ayrık sınıflar... Hangisi doğruydu?
Kafaları netti. “Ayrık”ı savunanları fazla “geri” buluyorlardı.
***
Asıl dikkatimi çekenler başkaydı.
Bugün ikisini aktarayım.
Birincisi: Bilgi teorisiyle ilgili.
Yazının girişinde aktardım.
1980’lerde İslamcıların gündemi: Bilginin İslamileştirilmesiydi.
Kongrede tanık olduğum kadarıyla söyleyeyim.
Şimdi konuşulan: Bilginin bilimselleştirilmesi.
Bazı akademisyenler hem kürsüde...
Hem de özel sohbetlerde ısrarla bunu vurguladılar.
***
Nasıl anlamak lazım bunu?
Bir süreç tersine dönmüş görünüyor...
Küreselleşme kontrolündeki dincileştirme sürecini kastediyorum.
***
Dahası var.
Bir başka ilahiyatçı...Tebliği iddialıydı.
Söylediğinin özeti.
Türkiye’de yüksek din eğitimi... 1940’ların sonunda yeniden başlatıldı.
Eğitimin muhtevası soğuk savaşın ihtiyaçlarına göre belirlendi.
Yani: Din eğitimi anti-komünizmin emrine verildi.
***
Bugünü iki başka gözlemle bitirelim.
İkisi de İslamcı camianın düşünen isimleri.
İlkine göre: İlahiyatçı akademisyenler 3-4 yıldır kıpırdanıyor.
Arayış... Tartışma... Sorgulama başladı.
Önerisi: Bunların önünü açmak lazım.
***
İkincisi, “niye şimdi”nin sebebini işaretledi.
Söylediği: İlahiyat camiası FETÖ baskı altındaydı...
FETÖ tasfiyesiyle ilahiyatçıların dili çözüldü.
Devam edeceğim...