Yandex
05 Aralık 2025 Cuma
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

6 bin yıllık zenginlik

Cem Zeren

Cem Zeren

Gazete Yazarı

A+ A-

FIFA, 2026 Dünya Kupası’nı düzenleyecek olan 3 ülkeden (ABD, Kanada ve Meksika) Dünya Kupası’na katılmaya hak kazan hiçbir ülkeye vize uygulamayacağına dair söz aldığını açıkladı. Bu açıklamanın üzerinden bir ay geçmedi, ABD vizesini uyguladı.

5 Aralık günü saat 20.00’de Washington’da 2026 Dünya Kupası kuraları çekilecek. Dünya Kupası’na katılmaya hak kazanan İran’ın kura çekimine gidecek kafilesinde yer alan İran Futbol Federasyonu Başkanı Mehdi Taj ve Federasyon’un en yetkili yöneticisi Mehdi Kharati’ye ABD vize vermediğini açıkladı. Bunun üzerine; İran kura çekimine temsilci göndermeme kararı aldı. FIFA’nın bu duruma tepkisinin ne olması gerekir? ABD’ye verdiği sözü tutması konusunda uyarması gerekmez mi? FIFA ne yaptı? İran’ın kura çekimine katılmamasına şaşırdığını ve üzüldüğünü açıkladı. FIFA’nın bu zavallı durumuna ben şaşırmadım, ama üzüldüm.

Haziran ayında Trump, İran ve Haiti’nin de içinde bulunduğu ülkelerin vatandaşlarına vize vermeyeceklerini açıklamıştı. Bu 2 ülke de Dünya Kupası’na katılmaya hak kazandı. Bir tarafta Trump’ın vize tehdidi diğer tarafta FIFA Asbaşkanı Victor Montagliani’nin ABD’den vize konusunda aldığı iddia edilen güvence; sonuç ise, ABD’nin daha işin başında uyguladığı vize.

FIFA; ikiyüzlülüğü bırakıp, ABD’ye bir ülkenin bir sporcusuna, teknik heyetine ya da yöneticisine vize vermediği takdirde; organizasyonun ABD’den alınacağını açıklamalıdır. 1986 Dünya Kupası’na 3 yıl kala; nasıl ev sahipliği Kolombiya’dan alınıp Meksika’ya verilmişse; 2025’in teknolojik koşullarında; organizasyon ABD’den alınıp diğer iki ev sahibi Meksika ve Kanada’ya verilebilir. Kura çekimi öncesi yaşananlar, önümüzdeki yıl yaşayacaklarımızın habercisidir.

SPORDA DA KÜSTAH, TİCARETTE DE SANATTA DA

Atlantik dünyasının bu küstah tavrını her yerde görüyoruz. Mesela, ticarette görüyoruz. Bir taraftan mülkiyet hakkından bahsederler ama bankalarındaki Rus malvarlıklarına el koyarlar, faizini Ukrayna’ya verecek kadar adileşirler. Hırsızlığın bile daha adisini yaparlar.

Mesela sanatta yaparlar. Nuri Bilge Ceylan’a İran’da Fajr Film Festivali’ne jüri üyesi olarak gitti diye saldırırlar. Nitekim, Ceylan filmlerinde verdiği iletilere uygun şekilde bilge tavırla bu küstah saldırılara gerekli yanıtı verdi.

İran sineması çok özeldir. Şiddetin ve basitliğin kirletmediği insani birçok değeri taşıyan bir sinemadır. Hollywood’un basit senaryolarının hepsi bir araya gelse; herhangi bir İran filminin verdiği lezzeti alamazsınız. İran sinemasında insan vardır; binlerce yıllık kültürün kazanımları vardır.

Senaryolarından en fazla etkilendiğim İranlı yönetmen Asgar Ferhadi’dir. Satıcı ders niteliğindedir. Bu filmin sonundaki duygularım; gerek verdiği ders gerek anlatım diliyle Lars Von Trier’in tamamlanmayan Amerika üçlemesinin ilk filmi Dogville sonrasında hissettiklerimle aynıydı. Amerikan sinemasının bilincimize dayattığı; kötü gösterileni yok etmek üzerinedir. Bu dayatma, o kadar acımasızdır ki, insanlığınızdan çıkarsınız. Kötü olan ölmeli, ama önce acı çekmeli, ona söz hakkı verilmemeli. Amaç; turuncu darbelerinde, Amerikan piyonluğuna hazır duygusuz makineler yaratmaktır. O aşağılık grup Çavuşesku ve eşini sorgulamadan kurşuna dizer, Kaddafi’ye kalleşçe tecavüz eder, Saddam’ı gözünü kırpmadan asar. Atlantik’in yarattığı algı, insanı insanlığından çıkarmak üzerinedir. Dogville’deki ve Satıcı’daki izleyiciye pişmanlık yaşatan intikam duygusu; batıcı algının eseridir. Atatürk’ün vefatından sonra Amerikancı Adıvarların eğitimimize bulaştırdığı Batı’nın çocuk masallarındaki intikam ve şiddetin amacı da; bu linç kültürünü benimsememizdir. Film bittikten sonra, sinema koltuğundan kalkamazsınız bazen; “ben ne yaptım?” dersiniz, kendinizi sorgularsınız. Batı kültürünün tasarladığı insanı sorgularsınız, o an. İşte bu yüzden; Batılılar ve Batı’nın uşağı olmuş tetikçiler; İran Sineması’nın tanınmasını istemez. İşte, bu yüzden, içinde sadece insan olan İran Sineması’nın izlenmesini istemez.

Ferhadi’nin bir diğer çarpıcı filmi de Kahraman’dır. Filmdeki kahramandan hayatımızda çok vardır. Hiç de hakketmeden kazanılan bu unvan hoşuna gider, insanın. Gerçekler, kahramanlığın verdiği rahatlığın arkasında kaybolur. Sahtekarın kendisi bile kahraman olduğuna inanır bazen.

Ferhadi’nin filmlerinde, batılıların ahlaki açıdan zorlayıcı buldukları birçok öğeyi bulursunuz. Ahlak, zaten kişisel çıkarların zorlanması demek değil midir? Bir Ayrılık’da da Elly Hakkında’da da aynı ikilemde bulursunuz kendinizi. Sağ olsun TRT-2; bu şaheserlerle tanıştırdı hepimizi.

Ferhadi’nin hoşlanamadığım tek filmi “Herken Biliyor”dur. İspanyolca çekilen, Javier Bardem ve Penelope Cruz’un oynadığı film Ferhadi filminde çok Almodovar filmine benzerdi; içince birkaç homoseksüel de olsaydı. Doğunun öyküleri batının sahnesinde aynı tadı vermiyor.

Mecid Mecidi’nin Cennetin Çocukları, Bahram Ghobadi’nin Sarhoş Atlar Zamanı, Gariush Mehrjui’nin İnek filmleri de içinde binlerce yıllık doğu kültürünün zenginliğinin yarattığı insanı bulabileceğiniz filmlerdir.

Filmlerinin bir parçası olup kendinizi İran sokaklarında bulacağınız Abbas Kiyarüstemi’nin filmlerinin tadı da başkadır.

Umarım bu zenginliğin keyfini Ulusal Kanal ekranlarında da yaşarız…

FİFA