ABD için Suriye’den çekilme zamanı
İngiltere’deki Sussex Üniversitesi'nde Kürt sorunu ve Suriye krizine odaklanan bir gazeteci, analist ve doktora araştırmacısı olan Matt Broomfield, “Trump’ın Suriye’den asker çekmesi için bütün koşullar uygun hale geldi” diyor (Responsible Statecraft, 24 Nisan 2025). Üç yıl boyunca PKK/SDG yönetimindeki bölgede yaşayan ve akıcı Kürtçe konuştuğu belirtilen ve yazısında PKK/SDG yöneticilerinin “ABD’nin çekilmesine hazır olduklarına dair” görüşlerine de yer veren Broomfield’in, bu özellikleriyle, bir anlamda “içeriden biri” olarak konuştuğu söylenebilir. Broomfield, Suriye’de asker bulundurmak için IŞİD ya da “İran tehdidi” gibi Atlantik bahanelerinin ortadan kalktığını kendi terminolojisiyle anlattıktan sonra, Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat çağrısıyla başlayan PKK’nın kendini feshetme sürecinin ve SDG ile Şam arasındaki 10 Mart anlaşmasının, Trump’ın asker çekmesi için uygun koşulları yarattığını vurguluyor.
KÜRT ÖZERK BÖLGESİ VE FEDERASYONUN MADDİ TEMELİ YOK
Broomfield’in görüşleri istisnai bir özellik taşımıyor. Amerikan askeri ve siyasi elitleri arasında, daha önce ABD’nin Suriye’de asker bulundurmasını hararetle savunanların da bulunduğu çok yaygın bir kesimin artık ABD askerlerinin çekilmesi fikrinde birleştiği görülüyor. Zaten Pentagon’un aşamalı olarak asker sayısının binin altına düşürüleceğine yönelik açıklaması, belli bir takvim ile ABD’nin artık Suriye’den çekileceğinin ilanı olarak görüldü. Böylece, PKK/SDG’nin gerçekçi olmayan ayrılıkçı taleplerinin arkasındaki tek dayanağının da sonu geliyor. Hal böyleyken, Suriye’de PKK/SDG’nin “özerk bölge, federasyon” talebiyle geçen hafta yaptığı açıklamaya aşırı bir anlam yüklemek yanlıştır. Her şeyden önce bu talep bütün diğer koşullardan bağımsız olarak maddi temelden yoksundur. Son 10 yılda Suriye’nin kuzeydoğusunda belli bölgeleri Amerikan desteğiyle kontrol ediyor olması tek başına, PKK/SDG’ye bir Kürt özerk bölge yaratma imkanı vermiyor. Çünkü Suriye’de yekpare bir Kürt bölgesinden söz edilemez. Bu bölgenin en kalabalık şehirleri olan Rakka, Deyrizor ve Haseke’de esas nüfus çoğunluğu Arap’tır. Ayn el Arab ve Kamışlı’da ise Arap ve Kürtler birlikte yaşar. Dolayısıyla, Kürtlere dayanan etnik temelli bir özerk ya da federatif bölgenin dayanacağı bir nüfus tabanı yok.
SURİYELİ KÜRTLER ŞAM’A DÖNER
Bölgede yaşayan Araplar, merkezi bir Şam yönetiminin kurulmasını destekliyor ve PKK/SDG’nin ayrılıkçı taleplerine karşı çıkıyor. Çok önemli bir nokta, 1980’lerden beri Suriye’deki Kürt bölgelerinde çalışmasına rağmen PKK’nın yine de yabancı bir güç olması. SDG’yi ağırlıklı olarak Suriyeli Kürtler değil Türkiye kökenli PKK’lılar yönetiyor. Vitrinde değil perde arkasındaki kilit noktalardaki SDG kadrolarının çoğunluğu böyle.
Öte yandan Esad yönetimi döneminde çok uzun bir süre Suriye vatandaşlığı verilmeyen, yıllardır IŞİD ve diğer silahlı gruplarla çatışmalar yüzünden yakınlarını kaybeden, yerlerinden edilen, aynı zamanda son dönemde PKK’nın zorunlu askere alma uygulamalarıyla çocuklarını bu kez ABD hesabına çatışmalara yollamış olan, sözde “demokratik özerk” yönetimin baskıcı politikalarına maruz kalan Suriyeli yerli Kürtlerin çıkarı da, yeni çatışmalara yol açacak olan özerk ya da federatif bölge talebi doğrultusunda değil. Suriyeli Kürtlerin ezici çoğunluğunun, vatandaşlık haklarını kazanarak, Suriye’nin birliği içinde çatışmalardan uzak huzurlu bir yaşamı tercih etmesi bu koşullarda eşyanın tabiatına uygun olandır.
***
Emperyalizmin bölgemizden kovulduğu, Türkler, Kürtler, Araplar ve Farsların barış ve huzur içinde olduğu bir Batı Asya ve bağımsız, halkçı ve kamucu bir Türkiye’ye ulaşma azim ve kararıyla, emekçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs kutlu olsun.