02 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bilmek istiyoruz

Rahmi Pınar

Rahmi Pınar

Eski Yazar

A+ A-

Bir ülkenin yeraltı kaynakları, önemli, ekonomik zenginliklerinden bir tanesidir. Maden ve petrol açısından zengin olmak için öncelikle aranması ve bulunması gereklidir. Ulu önderimiz Atatürk, bu eksikliği gidermek amacıyla, 1935 yılında TBMM de kabul edilen bir yasayla, Maden Tetkik Arama Enstitüsü’nü (MTA) kurmuştur. Kurulmasıyla birlikte, çağı yakalayacak bilim adamlarını yetiştirmek için çok sayıda kişiyi, yurt dışına, yüksek lisans ve doktora eğitimine göndermiştir. Eğitim alanlar, ülkemize döndükten sonra MTA’yı enstitü mantığı ile çalışan bir kuruluş biçimine dönüştürmüşlerdir. Enstitü mantığının anlamı, ileri araştırmaların yapılması demektir. Gerçekten, MTA çalışanlarının bilgi birikimi ve özverileri ile çok önemli maden yataklarını bularak ülke ekonomisine katmıştır. Yurt dışında eğitimlerini bitirenlerden bir kısmı üniversitelere geçerek, eğitime önemli katkıları olmuştur.

Meslek yaşantıma MTA’ da başlamak ve arazi çalışmalarına yönelik ilk eğitimlerimi, oradaki büyüklerimden almak bana her zaman gurur vermiştir.

1980'li yıllara kadar KİT’lerin desteklenmesi hükümet politikasıydı. Daha sonra, KİT’lerin kapatılarak yerli sermayenin yabancılara geçirilmesi hükümet politikaları haline geldi. Böylece çok önemli bir kaynak yabancıların tekeline geçti. Oysa bir ülkenin, başkalarının egemenliğine bırakamayacağı alanlar vardır. Örneğin eğitim, savunma bunların başında gelir. Madencilik alanı da böyledir. Başkalarının tekeline bırakılamaz. Başkaları denildiğinde, yalnızca yabancı devletler anlaşılmamalıdır. Maden aranmaları ve işletilmeleri konusunda deneyimi olmayan şirketler, yakın zamanda türemiş veya türetilmiştir. Söz konusu firmalar stratejik kaynaklara yönelmiştir. Bunlardan en önemlisi altındır. Türetilen firmalardan bir tanesi olan “Koza”, günümüzde, FETÖ ilişkisi nedeniyle, iktidar tarafından atanan kayyım yönetimine devredilmiştir. Koza grubunun çıkışı, 2005 yılında Bergama altın yatakları hisselerini ele geçirmesiyle başlar, 15 Temmuz başkaldırısıyla biter. Sürecin nasıl geliştiği, bu güne nasıl gelindiğinin analizi, birçok olaylara ışık tutacaktır.

Soru sorma özgürlüğümüzü kullanarak, soruyoruz. FETÖ'ye yakınlığını bildiğiniz bir kuruluşu neden bu kadar zenginleştirmiştir? Bu işin içinde kimlerin parmağı vardır? Bilmek istiyoruz söz konusu kirli ilişkileri aydınlanacak mı?

Ülkemizin geleceği, çıkarları, saygınlığı için, tek yol olan, Atatürk’ün koyduğu hedeflere, yeniden dönülecek mi? Bilmek istiyoruz? Benim gibi düşünen birçok yurttaş, bilmek istiyor ve yetkililere soruyoruz.