02 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

'Seni başkan seçtireceğiz'

Rahmi Pınar

Rahmi Pınar

Eski Yazar

A+ A-

Geçen hafta başladığım “Kentlerin Gelişmesi ve Kötü Bir Örnek İzmir (1)” yazımı bir hafta erteleyeceğim. Bazıları tarafından gelişmiş (?) bir ülke olarak sözü edilen Türkiye’den, RT Erdoğan’ın söyledikleri, bu gün, konumuzu oluşturacak.

Yaşamının başından günümüze kadar ideolojisi, hedefleri belli olan bir kişiden söz ediyoruz. İdeolojisi nedeniyle seçilmiştir. Başbakan, cumhurbaşkanı olmuştur. Belki ilk partili cumhurbaşkanı olacak. Türkiye’de, Atatürk’ün kurduğu demokrasiyi, çağdaş uygarlığa ulaşma hedeflerini, cumhuriyet rejimini değiştirecek. Bilmediğimiz bir ülkeye, bir idare biçimine dönüştürecek. Çağdaşlıktan, uygarlıktan, demokrasiden, kısacası ÖZGÜRLÜKTEN kolaylıkla vazgeçebilecek miyiz? Demokrasi tramvayına istediği durakta binip istediği durakta inebileceğini söyleyen bir cumhurbaşkanımız var. Cuma günü yaptığı konuşmada Rabia işareti yapmayı sürdüren, bu yolla tabanına sinyal göndererek siyaset yapan bir kişilik. Konuşmayı dinleyen topluluğun içine, aynı işareti yaparak karşılık veren kadınlara ne demeli? Sanırım geleceklerini Suudi kadınlar gibi yaşamak istiyorlar. Yalnızca kendilerinin değil kızlarının ve torunlarının da geleceklerine karar veriyorlar. Evlerine kapanacaklar, hiçbir zaman bir erkekle eşit olmayacaklar. Kadınlar için böyle bir yaşamı, erkek istese, belki bir neden gösterebilir. Ya, kadınlar? Nerden nereye, kurtuluş savaşında erkeğin yanında savaşan, ona cephane taşıyan kadından, Rabia işareti yapan, olasılıkla, çok farklı bir yaşam isteği olan kadına. Toplum bilimcilerin incelemesi gereken bir konu.

15 Temmuz sürecinde, Atatürk’ün sözlerini kullanmasına kanmayın. Zorda kalmış, bir kişinin zor anlarındaki sözleri olarak algılayın. Hiçbir zaman içten değil. Bu sözler inanarak ağızdan çıkarsa, Rabia işareti yapamazsın. İki davranış biçimi, tam bir çelişki oluşturuyor.

Aydın, Kemalist arkadaşlar; 2. Cumhuriyetçilerin, entellerin, “yetmez ama evet” diyenlerin işleri bittiğinde bir buruşuk kağıt gibi çöpe atıldıklarını unutmayın. Bu gün Amerika’ya kafa tutar gibi görüntü vermesine aldanmayın. Kaddafi’ye yakınlığı nedeniyle, Libya harekatı başında NATO’ya (dolayısıyla Amerika) karşı çıkışını, birkaç gün sonra 180 derece dönüşünü unutmayınız. İsrail devletine yapılan hakaretler ve hızlı değişim belleğimizde. Kanmayınız. Geçmişte kananların bu günkü durumlarını görünüz. Gelecekte, kananların “KANDIRILDIK” diyerek sorumluktan kurtulma şansları da yoktur. Esad’ı (Esed!) devirmek için savaşa girdiğini söyleyenin, Moskova’dan gelen telefon üzerine, 48 saat bile geçmeden yaptığı çark, öyle her kes tarafından yapılamaz. Gerçekten takdir edilmelidir. İşte bu davranışlar beni rahatsız ediyor. Cumhurbaşkanı sıfatlı bir kişiden daha nitelikli, kolaylıkla dönmeyen, uluslararası düzeyde saygınlığını koruyan bir davranış biçimi bekliyorum. Dolayısıyla RT Erdoğan’ın hiçbir söylediğine ve yaptığına inanmıyorum. Ne derse desin inanmayacağım.

İşe bak! Esadı indirmek için Suriye’ye gireceğiz şehitler vereceğiz askerlerimiz tutsak düşecekler, yaralanacaklar. Ülkemiz ekonomik krizde, millet işsiz, 3 kuruş derdindeyken, yapılan bu savaşa milyarlar vereceğiz. Ne için? Esad’ın iktidar olup olmamasından bize ne? Çok istiyorsan, sana oy verenlerden, istekli çıkarsa, bir ordu kur. Esadı devirmeye gönder. Bak bakalım kaç kişiyi buluyorsun? Eminim, ailenden milletvekili, bakan, ATO başkanı çıktığı gibi komutanlar da çıkar. Verdiğin kararları milletin adına aldığını söylüyorsun. Suriye’ye savaş kararını neden millete sormadın? Anayasa değişikliğini yaparken sordun, partili başkanlık için soracaksın. Savaş kararı bunlardan önemsiz mi? Millete sorsan ne çıkacağını hepimiz biliyoruz. Hiçbir ilgimiz olmayan topraklarda savaş ve evlatlarımız tutsak edilsin, şehit olsun. Pes derler. Üstelik kendi toprağın olan “Süleyman Şah” türbe alanını çatışmasız bırak, ilgimiz olmayan bir nedenden ötürü (Esadı devirmek, Emevi caminde namaz kılmak) git savaş. Olacak iş mi? Bu savaş, Süleyman Şah Türbe alanı için çıksa, anlayacağım. Toprak kansız verilmez diyeceğim. Sanırım, tüm ülke halkımız, aklımızı yitirdik. Bunun üzerine birileri de akıllarını yitirenlerle, dalga geçiyor.

Bu gün, HDP’yi PKK nın bir kolu gibi davrandığı için suçlayanların içtenliklerine inanacak mısınız? Kuşkusuz, bu grup hakkında yapılan işlem sonuna kadar desteklenmelidir. Ayıca geç bile kalınmıştır. Davranışları nedeniyle, bu parti, suçlanmayı hak etmiştir. PKK destekçisi olmadıklarını iddia ediyorlarsa, mahkeme önünde kanıtlamak zorundalardır. Buraya kadar tamam, sonuna kadar arkalarındayız.

Bir zamanlar HDP, AKP+RTE ile çok iyi anlaşıyordu. Çözüm süreci, PKK elemanlarının pişmanlık yasasından yararlandırılarak ülkeye zafer kazanmış kuvvetler gibi girmesi, Dolmabahçe açıklamaları, Oslo görüşmeleri, valilerden, PKK’ nın davranışlarının görmemezlikten gelinmesi isteği vb. çok uzak değil. Haziran seçimlerin öncesine gidelim. Eğer Selahattin Demirtaş “Seni Başkan seçtirmeyeceğiz” yerine “SENİ BAŞKAN SEÇTİRECEĞİZ” deseydi ne olurdu? Birlikte düşünelim. Çözüm süreci gündemden düşmezdi. Anayasa, anlaştıkları gibi değişirdi. Anayasamızdaki değiştirilemez hükümlü ilk 4 madde değiştirilmeye çalışılır belki de değiştirilirdi. Öcalan serbest bırakılır mıydı? Bilemem ama ev hapsine çıkartılacak yasalar oluşturulurdu. Değiştirilen anayasaya eyalet sistemi getirilerek, Kürtçe isimler verilen kentler yarı özerk duruma getirilir miydi? Hepsinden öte Başkan veya cumhurbaşkanı, sıfatı ne olacaksa, cumhurbaşkanı yardımcısı Selahattin Demirtaş olur muydu? Merak ediyorum, 15 Temmuz FETÖ kalkışması olur muydu?