Yandex
07 Temmuz 2025 Pazartesi
İstanbul 25°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Doğu’nun Batı’ya karşı Direniş Manifestosu!

Doğan Akdeniz

Doğan Akdeniz

Gazete Yazarı

A+ A-

Ortadoğu, yeni bir hesaplaşmanın tam ortasında. İsrail’in İran’a karşı başlattığı saldırılar sadece bir savaş değil, yeni bir küresel düzenin inşa çabasıdır. Ancak bu kez, sahadaki karşılık net: İran, tüm ambargolara, baskılara ve kuşatmalara rağmen tarihsel bir duruş sergiliyor.

Zengin petrol ve doğalgaz rezervlerine sahip olması nedeniyle Batılı güçleri cezbeden İran’a yönelik 1951’de Başbakan Musaddık’ın petrolü millîleştirme hamlesiyle başlayan süreç, bugün İsrail’in ve Batı’nın karşısında direnen İran’a evrildi. ABD ve İngiltere destekli darbelerle bastırılmak istenen irade, onlarca yıllık yaptırımlara rağmen sarsılmadı. İran, baskılara boyun eğmedi, eğmiyor. Günümüzde 100 milyar doları aşkın mal varlığı dondurulmuş, ekonomisi adım adım kuşatılmış olsa da direnen, dik duran ve mukabele eden bir İran var!

Uluslararası Atom Enerji Kurumu (IAEA)’nun son raporu, İran’ın nükleer yükümlülükleri ihlal ettiği yönünde. Fakat, Dünya bunu konuşmadan önce, şu soruyu sormalı: 1945 yılında ilk nükleer silah testini gerçekleştiren ABD’nin başı çektiği nükleer silaha sahip dokuz ülkeyle dolu bir dünyada neden sadece İran sorgulanıyor? Yanıt basit: Emperyal düzen yalnızca kendi belirlediği kurallarla dünyayı yönetmek ve şekillendirmek istiyor.

İSRAİL ABD’Yİ AÇIK CEPHEYE SÜRÜKLÜYOR

Nükleer silahlanmayı kendi adına büyük bir tehdit olarak gören Batı; siyasi, ekonomik, askeri yaptırımlarına karşı diğer ülkelere kendilerini savunabilecek bir alan bırakmamakta, dünya üzerinde tek karar verici ve dünya nimetlerinden tek yararlanabilme hakkını kendine reva görmeye devam ediyor. Öyle ki, nükleer santrallerin oluşumunun sivil halkların yararına enerji üretme potansiyelini görmezden gelerek nükleer silahlanmaya giden ve kendileri için gelecekte potansiyel bir tehdit olarak gören korkakça bir anlayışa da sahipler… Bu anlayış; sözde çevre duyarlılığı, eko sistemin korunması, insan hakları, barış gibi kendileri ile çok tezatlık oluşturan önermeleri de içeriyor!

Dahası, IAEA; İran'ın nükleer silahların yayılmasının önlenmesine yönelik yükümlülüklerini ihlal ettiğini ve böyle bir ihlalin 20 yıldan sonra ilk defa gerçekleştiğini beyan etti. IAEA Kurumun yöneticilerinin aldığı karara göre bu yükümlülüklerin ihlalinin devamı halinde İran Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne şikayet konusu olacağı da ifade edildi. IAEA Kurulunda yer alan 35 ülkenin 19'u bu kararı desteklerken; Rusya, Çin ve Burkina Faso karşı yönde oy kullanmış, 11 ülke çekimser kalırken iki ülke ise oylamaya katılmamıştır.

İsrail, ABD’yi de açık cepheye sürüklemek için her yolu deniyor. Trump dönemindeki politik gelgitlerin gerisinde ise herkesin bildiği ama dillendirmekte zorlandığı derin odaklar yatıyor. Gerçekte konuşulması gereken konu bu savaşın aktörleri değil, yazılmak istenen senaryodur.

Bu yüzden artık konuşmanın değil, birleşmenin zamanıdır. Batı Asya Birliği, yalnızca bölgesel çıkar değil, küresel adalet için hayati bir zorunluluktur. İran ve Türkiye, sadece aynı coğrafyada değil, aynı tehdidin hedefindedir. Bu gerçeklikten kaçmak, tarihi yanlış okumaktır.

GÜÇLÜ İTTİFAKLAR CESARETİN SES BULDUĞU ANLARDA KURULUR

Sadece politik değil; jeostratejik, teolojik ve enerji eksenli bir saldırı ile karşı karşıyayız. Arz-ı Mev’ud gibi tarihî safsatalar üzerinden Ortadoğu’yu dizayn etmeye kalkan akıl, bölge halklarına sadece kan ve yıkım vadetmektedir. Bu akıma karşı ancak ortak dirençle, ortak stratejiyle mücadele edilebilir.

Michael Rubin gibi eski Pentagon figürlerinin, İran-İsrail savaşının Türkiye-İsrail savaşının provası olduğu yönündeki iddiaları, bu kirli senaryonun açık ifşasıdır. Eğer biz bugün birlik olmazsak, yarının muhatabı bir diğer bölge ülkesi olacaktır.

Artık mesele taraf seçmek değil; varoluşun kaderini tayin etmektir.

Türkiye ve İran’ın “aynı gemide” olduğu artık inkâr edilemez bir gerçektir. Bu gemi ya birlikte ayakta kalacak ya da ayrık durmanın faturasını her ülke ayrı ayrı ödeyecektir. Bu yüzden “şucu-bucu” kısır döngüsünden sıyrılmalı, gerçek tehdide odaklanmalıyız.

Ve unutulmamalıdır: güçlü ittifaklar, sadece zor zamanlarda değil; cesaretin ses bulduğu anlarda kurulur. Şimdi tam zamanı!İ İsrail-İran savaşı, Batı Asya’nın kendi kaderini belirleme iradesini test eden tarihi bir eşiktir!

İran İsrail Doğalgaz Petrol