Yandex
10 Temmuz 2025 Perşembe
İstanbul 26°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Eyyam yüklü bulutlar

Selenga Artar Yağcı

Selenga Artar Yağcı

Gazete Yazarı

A+ A-

DİLİMİZE Arapçadan yerleşmiş ilginç bir kelime “eyyam.” En basit haliyle günler, devirler anlamına gelir. İkinci olarak güç, iktidar, nüfuz demektir. İlginçliği yanına aldığı kelimeler ve eklerle belirginleşir. “Eyyam sürmek” mutlu zamanlar yaşamak anlamında, “eyyamcı” gününü gün eden veya günün koşullarına göre davranan kimse, “eyyam efendisi” her durum ve zamanda fırsat kollayarak nüfuz sahiplerine yaranan kimse için kullanılır mesela.

Eyyamcılık bir çeşit sahteciliktir aslında, öyle büyük adamlara gitmeye gerek yok, hepimiz her gün baktığımız aynada, her gün önümüze gelen haberlerde, konuşmalarımızda, düşüncelerimizde kendi eyyamcılığımızı yaşarız, bilerek ya da bilmeyerek.

EYYAMCILIĞIMIZA SAĞLIK ÖRNEKLER

Gazze’de örneğin, öldürülen çocuklara hiç aldırış etmeyiz. Aldırış edenleri şovenlikle suçlar, “benim sorunum değil, çok isteyen gitsin savaşsın” bile deriz. Mazlum bir milletin zalimlere karşı savaşının ön cephesi olarak görmeyiz orayı. Gazze’yi anlamak hakikati tanımlamaktır, bilmeyiz. Bu savaşın dün başlamadığını, yarın da bitmeyeceğini, evimizin içine geldiğindeyse bizim için çok geç olacağını hesap etmeyiz.

Başka bir örnekte, PKK liderinin toplumla ve devletle bütünleşme amacıyla yaptığı çağrıyı doğru okumayız. Konuyu sadece silah bırakma olarak, “Terörsüz Türkiye” sloganıyla değerlendiririz. Oradaki çocuklara da aldırış etmeyiz. O çocukların Türk devleti ve milletiyle bütünleşme iradesini ve idealini hiç düşünmeyiz. Yanlış değerlendirdiğimiz süreci doğal olarak elimize yüzümüze bulaştırırız. Hâlbuki Diyarbakır Annelerine sorsak, meselenin özünü en güzel onlar anlatır, dinlemeyiz.

DEZENFORMASYONLA MÜCADELE, ÖYLE Mİ?

İşte Dedeağaç, burnumuzun dibi, NATO ve ABD sınırımızın 30 km ötesinde, hedefi resmen ve fiilen Türkiye, Türk sınırları olan savaş tatbikatı yapıyor, bizimkiler tatbikatı ve tehdidi görmezden geliyor. DMM (Dezenformasyonla Mücadele Merkezi) ve MSB (Milli Savunma Bakanlığı) kaynakları “ülkemiz adına aleyhte bir kurgu söz konusu değildir” açıklamaları yapıyor. Ulusal medyamızda açılan papatya falında “Trump bizi seviyor” yaygarası koparılarak gerçekler, milletin gözünden kaçırılmaya çalışılıyor.

Hükümet medyasında durum böyle, peki muhalefet ne yapıyor? Orada hava iyice umutsuz, bu konular gündeme bile alınmıyor. Varsa yoksa “İmamoğlu’na özgürlük”, ki o özgürlüğün de İngilizin dilinden, elinden, elçisinden, parasından, partisinden, hükümetinden beklendiği bir anlayış…Tarihten, hayattan, ilimden, tecrübelerden, özdeyişlerden hiç ders alınmamış.

ATATÜRK NE DİYOR?

“Vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Hâlbuki hangi istiklal vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin plânlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir!”

1453’te, Konstantinopol kuşatıldığı sırada Bizans’ın rahipleri kilisede hararetle meleklerin cinsiyetini tartışmaktalarmış. Kurtuluş Savaşımız yıllarında, mütareke basını İstanbul gazetelerinde Kuvayı Milliye ve Atatürk’ün öldüğünü, bittiğini anlata anlata bitiremezlermiş. Şimdilerdeyse gerek iktidar gerek muhalefet adına koca koca bilim insanları, yazarlar, siyasetçiler, gazeteciler medyada yarattıkları sahte gündemlerle en çok eyyamcılığa hizmet ediyorlar.

Ama bir şeyi atlıyorlar. Eyyam yüklü bulutlar ne kadar yoğun olursa olsun hayatlarımızı karartamazlar. Hakikatin güneşi, parlak ışıklarını o bulutların arasından eninde sonunda bize ulaştırır. Ve hakikat eyyamcı ruhları boğar. Tarih böyle hadiseleri kaydede kaydede gelmiştir.

Gazze PKK Türkiye
Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları