Yandex
05 Aralık 2025 Cuma
İstanbul 15°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hürmüz Boğazı: Küresel ticaretin boğazında bir düğüm

Doğan Akdeniz

Doğan Akdeniz

Gazete Yazarı

A+ A-

İran ile İsrail arasında süregelen ve giderek tırmanan gerilim, Orta Doğu’da yeni bir sıcak çatışmanın eşiğine gelindiğinin değil, fiilen içine girildiğinin en somut kanıtıdır. Nitekim 12 gün süren karşılıklı askeri müdahaleler bölgeyi resmen savaş alanına çevirdi. İran’ın füze yağmuru ve İsrail’in hava saldırıları, Basra Körfezi’ni ve Hürmüz Boğazı’nı her an kapanabilecek bir enerji koridoruna dönüştürdü.

Bu gerilim dalgasının ve ABD Başkanı Trump’un ateşkese yönelik açıklamaları ardından oluşan geçici durgunluk ve bu durgunluğun kalıcılığına dair beklentiler son derece düşük. ABD ve İsrail; İran’ın nükleer tesislerini vurarak ellerindeki zenginleştirilmiş uranyumu yok ettiklerini ilan etti ve “amacımıza ulaştık” mesajı verdiler. Fakat İran, nükleer uranyumun önemli bir bölümünü başka bir tesise taşımayı başardığını ve üretimin her zamankinden daha hızlı süreceğini duyurdu. Dahası, askeri ve siyasi kapasitesinin ayakta kaldığını göstermek için Hürmüz’deki deniz trafiğini sadece ulusal çıkarları için değil karşılıklı fayda odaklı yeni adil dünya düzeni için, Batı Asya Birliği’nin inşası için de yeniden tehdit etmeye başladı.

Peki, İran bu boğazı ne kadar süre kapalı tutabilir? Geçmiş krizlere bakıldığında İran’ın mayınlama, füze saldırısı ve deniz kuvvetleri unsurlarıyla geçişleri haftalarca ve daha fazla sekteye uğratabileceği biliniyor. Boğazı tamamen ve uzun süre kapalı tutmak, dünya ekonomisine ekonomik ve siyasi maliyet yaratır. Petrol gelirine bağımlı bir dünya ekonomisinde ihracat damarlarının kesilmesi özellikle Batı için sürdürülebilir bir durum değildir. Bu nedenle, nükleer tesislerine saldırıldığı bu yeni dönemde, İran’ın artık “sınırlı blokaj taktiğini” daha uzun süreli bir koz olarak devreye sokacağı çok net!

UZUN SÜRE AKSAMA ŞOK DALGALARI YARATIR

Hürmüz Boğazı’na komşu ülkeler, böylesi bir senaryoda ağır bedeller öder. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin günlük milyonlarca varil petrol ihracatı aksar, tanker sigortaları astronomik fiyatlara çıkar, liman kapasiteleri felce uğrar. Körfez monarşileri bir yandan ABD’nin askeri desteğine daha fazla ihtiyaç duyarken, bir yandan da uzun vadede kara boru hatları ve alternatif güzergâhlara yatırımını hızlandırmak zorunda kalır. Bu da Kuveyt’ten Katar’a kadar tüm ekonomilerin kırılganlığını gözler önüne serer.

ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri açısından Hürmüz Boğazı’ndaki uzun süreli bir aksama, ekonomiler üzerinde şok dalgaları yaratır. Avrupa’nın günlük ham petrol ithalatının yaklaşık yüzde 20’si Basra Körfezi kaynaklıdır; sadece Almanya, Fransa, İtalya gibi büyük ekonomiler yılda 100 milyon ton civarında ham petrolü bu bölgeden tedarik etmektedir. Hürmüz’deki ticaretin kesintiye uğraması, Brent petrol fiyatını kısa sürede varil başına 150 doların üzerine çıkarabilir. Uluslararası Enerji Ajansı’na göre, bu fiyat seviyesi AB ülkelerinde yıllık enflasyona en az 2,5 puan ek baskı yapar. ABD ise bir yandan kendi kaya gazı ve petrol üretimi sayesinde kısmi tampon oluşturur, ancak küresel fiyat artışının iç piyasadaki akaryakıt ve gıda taşımacılığı maliyetlerini yüzde 25-30 oranında yükseltmesi beklenir. Atlantik bloğunun lojistik ve sigorta şirketleri de yüz milyonlarca dolarlık ek maliyetle karşı karşıya kalır.

Eğer NATO ülkeleri, İran-İsrail savaşının bölgesel boyutunu sınırlamak amacıyla doğrudan müdahale kararı alırsa, Basra Körfezi hava sahasında yoğun çatışmalar kaçınılmaz olur. Böyle bir senaryoda, NATO deniz unsurlarının Körfez’de operasyon yürütmesi, İran’ın daha agresif misillemelerini tetikleyebilir. İran’ın deniz kuvvetleri Hürmüz Boğazı’nda mayınlama ve tanker rehin alma taktiklerini yaygınlaştırarak toplam geçiş hacmini yüzde 80 oranında azaltabilir. Bu durum günde 18-20 milyon varil petrol akışının 3-4 milyon varile düşmesi anlamına gelir. Böyle bir kısıtlama sadece enerji piyasalarını değil, Avrupa savunma sanayisini de vurur; çünkü Körfez’den taşınan ham petrol, AB’nin rafineri kapasitesinin yüzde 35’inin hammaddesini oluşturur. Aynı zamanda Akdeniz’e doğru göç dalgaları ve yeni insani krizler doğurma riski de çok yüksektir.

TAHRAN PSİKOLOJİK OLARAK ÜSTÜNLÜK SAĞLADI

Daha geniş çerçevede bakarsak, Hürmüz Boğazı’nda yaşanacak bir uzun süreli kriz, küresel enflasyonu ve enerji fiyatlarını şok dalgalar halinde yükseltir. Avrupa Birliği, enerji arz güvenliğini daha sert önlemlerle çeşitlendirmeye yönelir. ABD, donanmasını daha fazla Körfez’de konuşlandırmak zorunda kalır. Çin, İran’la kurduğu stratejik ortaklığın devamı için desteğini daha da artırır. Rusya, enerji ihracatında oluşması muhtemelen enerji sorunu nedeniyle en önemli enerji alternatifi haline gelir. Ancak, Rusya’nın enerji ihracatı konusunda Batı’ya karşı tutumunun Ukrayna-Rusya savaşı öncesinde olduğu gibi ılımlı olması beklenemez! Hindistan gibi gelişen ekonomiler ise enerji faturalarıyla boğuşarak ekonomik çıkmaza girebilir.

Bu kriz, Batı ittifakının prestiji açısından da sarsıcı bir sınav anlamına gelmektedir. Ukrayna-Rusya savaşında itibar kaybeden ABD ve Avrupa, bu kez İran karşısında hedeflerine ulaştıklarını iddia etse de sahadaki tablo pek öyle görünmüyor. İran’ın nükleer üretime devam ettiğini kanıtlaması ve askeri kapasitesini büyük oranda koruması, Tahran’a önemli bir psikolojik üstünlük sağladı. Bu nedenle, ateşkesin geçici bir nefeslenme olduğu, İran-İsrail geriliminin daha da şiddetleneceği ve uzun soluklu çatışmaya evrileceği güçlü bir ihtimal olarak duruyor.

Özetle, Hürmüz Boğazı sadece jeopolitik bir dar geçit değil, dünyanın ortak akciğeri gibi çalışan bir enerji atardamarıdır. Bu atardamarın kaderi, yalnızca petrol fiyatlarını değil, küresel güvenlik mimarisinin geleceğini de belirleyecek. İran-İsrail savaşının yeni aşamasında, Hürmüz Boğazı belki de tarihte hiç olmadığı kadar kritik bir kırılma noktası olacak.

İran İsrail Hürmüz Boğazı