KCK açıklamasındaki önemli ayrıntı
“Terörsüz Türkiye” adı verilen süreçte kilit rol üstlenen Sırrı Süreyya Önder’in cenaze töreni, bu sürecin Türkiye’yi birleştirme gücünü göstermesi bakımından önemliydi. Önder’in Türk bayrağına sarılı tabutu, DEM Partililerin “şehit namırin” sloganı eşliğinde cenaze aracından indirildi. Önder’in tabutunun karşısında sağcısından solcusuna, iktidarından muhalefetine siyasetçiler, sanatçılar, halkın her kesiminden yurttaşlar safa girmişti.
KCK: ‘İÇ VE DIŞ GÜÇLER’
PKK yönetiminin tavrı sürecin başından beri tartışma konusu. “Örgüt yönetimi, Öcalan’a bağlı olarak hareket edecek mi, Kandil ne yapacak, Avrupa kanadı ne yapar” soruları üzerinde başından beri duruluyor. PKK yönetimi, Abdullah Öcalan’ın çağrısına bağlılığını birden fazla defa ilan etti. Sırrı Süreyya Önder’in hastaneye kaldırılmasından sonra PKK’nın çatı örgütü KCK Yürütme Konseyi’nden yapılan açıklama bu bakımdan dikkat çekici. Önder’in aniden rahatsızlanmasının kuşku verici bulunduğu açıklamada yer alan “Sırrı Süreyya Önder'in de aktif çaba harcadığı barış ve demokratikleşme sürecine karşıt olan iç ve dış güçlerin varlığı” vurgusu önem taşıyor. Açıklamada ayrıca Öcalan’ın da buna işaret ettiği hatırlatılıyor. PKK yönetimi, böylece sürece karşı faaliyet içinde olan iç ve dış unsurlara işaret ediyor.
BÖLGESEL ÖLÇEKTE SAFLAŞMA
Sırrı Süreyya Önder’in TBMM Başkanvekili, DEM Parti Milletvekili ve Abdullah Öcalan ile görüşme heyetinin sözcüsü olarak öncülük ettiği sürecin sadece Türkiye için değil bütün bir bölge için çok önemli bir değişikliği içerdiğini vurguluyoruz. PKK lideri Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat çağrısında ifade ettiği “Kürtlerin devlet ve toplumla bütünleşmesi” sürecinin başarıyla sonuçlanması, silahların konuştuğu 40 yıllık bir devrin kapanmasının ötesinde, emperyalizmin bölgesel projelerini de tarihe gömen çok önemli bir dönüşüm anlamına geliyor.
Bu saflaşma paralel olarak Suriye’de de aynı şekilde karşımıza çıkıyor. Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini sağlamasını, Şam’da güçlü bir merkezi otorite kurulmasını destekleyenler ile Suriye’nin etnik, mezhepsel temelde bölünmesi için çaba gösterenler arasında bir mücadele sürüyor.
KILAVUZU KARGA OLANIN…
Bu nedenle “terörsüz Türkiye” süreci ekseninde, Türkiye içinde olduğu kadar aynı zamanda bölgesel ve küresel ölçekte de bir saflaşma ortaya çıkıyor: PKK’nın feshedilmesine, silahlarını bırakmasına karşı olanlar ile bu süreci destekleyenler. Karşı olanların başını İsrail ve ABD’deki ortakları çekiyor.
Türkiye içinde de bu sürece karşı, gazete köşelerinden ve televizyon ekranlarından “sol, milliyetçi, Atatürkçü” kılıflarla salvo atışları yapılıyor. Hiçbir dayanağı olmayan iddialar tedavüle sokuluyor, “milliyetçi” görünümlü duygu sömürüleri yapılıyor. BOP görevlisi Henri Barkey gibiler bu sürece karşı çıkıyor. Emperyalist işbirlikçisi siyaset erbabı olduğu bilinen kimi şahısların, anti emperyalist pozlarda arz-ı endam ettiği bir tiyatro sahneleniyor. “Muhalefetçilik” hastalığına tutulmuş aydınlarımız da bunların arkasından koşturuyor.