Kosova’da Türk ajanlar
Eski Yugoslavya coğrafyasındaki tamamlayıcı parçalardan biri olan Kosova’nın, 1999’dan sonra Sırbistan’dan kopmasıyla birlikte tam bir barut fıçısı haline geldiği biliniyor. Yugoslavya’nın Batılı ülkelerce parçalanması, sosyalizm döneminin sona ermesiyle savaş ve çatışmaların eksik olmadığı bölge, Türkiye’nin de dahil olduğu süreçte Kosovalılar, Sırplar, Arnavutlar ve NATO’nun hamleler yaptığı bir satranç tahtasına dönüştü. Bu küçük ülke, gerginliğin eksik olmadığı Balkanlarda birileri tarafından sürekli kaşınan bir yara niteliğinde.
Yönetmen Isa Qosja, Kosova’nın Oscar aday adayı olan 2014 yapımı “Three Windows and a Hanging”le savaşın trajedisini küçük bir köye yansıtmış ve Kosova savaşının beyazperdedeki ilk temsilini gerçekleştirmişti. İngiliz yönetmen Jamie Donoghue de 2015’te çektiği 21 dakikalık, Oscar adaylığı bulunan kısa filmi “Arkadaş” (Shok) ile iki çocuğun öyküsü etrafında Kosova savaşı trajedisini anlatmış, epeyce yankı yaratmıştı. Şimdi listeye bizden bir film, Haktan Özkan’ın imzasını taşıyan “Güneşin Karanlığında Kosova” da eklenmiş durumda.
‘AVANTÜR’ FİLM TADINDA
Haktan Özkan’ın 2021’de Gökhan Tunalıgil’le birlikte çektiği “Saklı Yüzler: Bosna”nın bir tür devamı niteliğindeki “Güneşin Karanlığında Kosova”, Yeşilçam döneminin “avantür” filmlerini akla getiren tipik bir “Türk işi aksiyon denemesi” kıvamında. İlk filmde Bosna savaşı sırasında işlenen savaş suçlarının peşine düşen kahraman ajanlar Mirsad ve Haris, Türk istihbaratının gizli görevlileri olarak bu kez Kosova’yı ve giderek tüm Balkanları tehdit eden Sırp Çetniklerle, iç ve dış düşmanlarla mücadele ediyor, bu arada kişisel intikamlarını almaya, dramatik aile meselelerini çözmeye çalışıyorlar. Karşılarında uluslararası yardım kuruluşu adı altında karanlık işler çevirenler, Kosova’da kanlı bir iç savaş çıkarmak isteyen Sırp çeteciler var. Kosova istihbarat örgütünün iki kadın görevlisi de hem kalplerinde yer alıyor, hem de onlarla birlikte kurşun atıp kurşun yiyor.
OYUNCULUK AMATÖR DÜZEYDE
Saçı sakalı birbirine karışmış, kötülük timsali Sırpların ister birilerine işkence ederken, ister içki yudumlarken ya da dayak yerken sürekli ölümcül kahkahalar attığı, tam sayamadım ama en az 80-90 kişinin hep aynı “Iıahh…” sesini çıkartarak öldüğü, geçmişin sırlarıyla ilgili sürpriz üstüne sürprizlerin yaşandığı, iyi adamların içindeki işbirlikçinin de fazlasıyla gevşek senaryoya tuz biber ektiği bir film var karşımızda. Gökhan Tunalıgil, Ayhan Krüezi, Ebru Taşçı, Müge Ulusoy, Bora Sivri, Ali Düşenkalkar gibi isimlerden oluşan oyuncu kadrosu, ne yazık ki amatör düzeyde. Bol bol silahlı çatışma ve yakın dövüş sahnesi izliyoruz ama koreografi çok yetersiz. Aksiyon-dram-politik gerilim iddiasındaki filmin üç ayağı da yere sağlam basmıyor ve karakter sayısının da fazlalılığı nedeniyle seyirci çoğu sahnede ne olup bittiğini anlamakta zorlanıyor. Kayıp anneler, kaçırılan çocuklar, baba katli vb. “Güneşin Karanlığında Kosova”nın duygusal boyutunu zenginleştirmekten çok yama gibi duruyorlar.
Çoğu sahnesi Bursa’da çekilen film, senaryo bu denli şişkin olmasa, örneğin Amerikalı subaylar Türk oyuncular tarafından canlandırılmasa, mekânlar Balkan coğrafyasının derinliğini yansıtabilse, anlatımda evrensel bir dil tutturulabilse, Kosova yarasına bir nebze merhem olabilirmiş. Ama bu haliyle yetersiz, doyurucu olamayan, hiç bilmeyenlere Kosova gerçeğini aksettirmekten uzak bir deneme olmaktan öteye gidemiyor. Yara, biraz daha kaşınmış durumda.