04 Mayıs 2024 Cumartesi
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Nefret değil sevgi

Cem Zeren

Cem Zeren

Gazete Yazarı

A+ A-

PAZAR günü İzmir’de Büyük Aile Buluşması yapıldı. Dünya görüşleri farklı olsa da yüzlerce kişi Batı emperyalizminin LGBTi+ dayatmasına karşı birleşti. Mitingdeki hem konuşmacılar hem izleyiciler herkesi kucaklayan bir tavır aldılar. LGBTi+’nın yayın organında iddia edildiğinin aksine, kişilerin tercihine dair en küçük bir eleştiri yapılmadı. Miting alanında nefret değil sevgi vardı. Konak Meydanı’nda, emperyalizmin köklü doğu toplumlarına kendi tercihlerini özendirme girişimine karşı kararlılık vardı.

40 yıl önce ailemizle yemek masasında sağlıklı öğünler tüketen bir milletken, bugün üç öğün pizza ve hamburger tüketen bir toplum olduk. 40 yıl önce yıllarca dillerden düşmeyen şarkılar söyleyen bir milletken, bugün ömrü birkaç ayı geçmeyen, hepsi aynı makamda ve Ramazan davulcusunun manisindeki yaratıcılığa dahi ulaşamayan sözlerden oluşan şarkıları tüketen bir toplum olduk. Nerede hepimizin saygısını ve sevgisini kazanan ve hiçbirimizin nefret edemeyeceği Zeki Müren’den dinlediğimiz şarkılar? Emperyalizmin toplumumuzu etkileme gücünü hafife almayın. LGBTi+’nın yayın organında Büyük Aile Buluşmaları eleştirilirken, LGBTi+ tercihini kabul etmiş çocukların ailelerinin “Bizim çocuklarımız eşcinsel, biseksüel, trans, interseks, hatta tanımlara sığmayan, gün geçtikçe yenisini öğrendiğimiz cinsel yönelim ve kimliklere sahip.” Açıklaması verilmiş. Toplumun sağlığı için “tanımlara sığmayan”ın ne olduğunu açıklamak gerekir sanırım. Keşke, bu sınır tanımayan yaratıcılığı cinsel tercihler yerine bilimsel araştırmalarda kullanabilecek nitelikte çocuklar yetiştirsek!

KADIN SPORCUYU KAFESE KAPATMAK

Sporda hayatımızın vazgeçilmezi olan bir kelime var; “Fair Play”, Türkçesi “Adil Oyun”. Bu sene UEFA binasının önünde LGBT bayrağı dalgalandı. UEFA, Almanya-Macaristan maçı öncesinde Allianz Arena’nın LGBT bayrağı renklerine dönüşmesine destek verdi. UEFA, tarafını açıkça belli ediyor. IOC de cinsiyet değiştiren sporculara dair 2004’te belirlediği standartları her seferinde kolaylaştırdı. Nihayetinde, ergenlik dönemini erkek olarak tamamlayan ancak daha sonra hormon tedavisi ile testosteron oranını azaltan sporcuların kadınlar kategorisinde yarışmasına izin verildi.

Performansları ile erkekler kategorisinde asla madalya alamayacak Laurel Hubbert gibi bir halterci kıtasında altın madalyalar kazandı, Alain Smith gibi bir kaykaycı Olimpiyat’ta yarı final yaptı. Erkekken derecesi olmayan Lia Thomas kadınlar arasında yüzünce ABD’de yüzme rekorları kırdı. Doping konusunda duyarlı spor federasyonları, konu LGBTi+ olunca erkek doğan sporcuların kadınlarla yarışmasına neden izin verir? Batı emperyalizminin toplumsal cinsiyet dayatmasına destek olmak için, elbette. Bu adaletsizliğe en önce madalyaları çalınan kadın sporcular itiraz etmeli.

ADEM’İN ASİL ÇABASI

Kadın sporcularımız ülkemize madalyalar kazandırmaya devam ediyor. Geçen haftalarda güreş ve boksta gelen madalyalar, bu hafta eskrim ve boccede devam etti. Kadın kılıç takımımız, Kazakistan’da Dünya Gençler Şampiyonu oldu. Eda Sayak da bocce raffa disiplininde Dünya Şampiyonu oldu. Bir diğer Dünya Şampiyonluğu cimnastikte geldi. İbrahim Çolak ile 2019’da kazandığımız halka aletindeki Dünya Şampiyonluğu’nu bu kez Adem Asil ile kazandık. Adem Türkiye’ye geldikten sonra kendini çok geliştirdi. Türkçeyi de kusursuz öğrendi. Adem’in bu asil çabası, şampiyonluğu daha içten sahiplenmemizi sağlıyor. Adem, her tavrı ile milletimizin bir parçası olduğunu gösteriyor. Umarım, 2024 Paris Olimpiyatları’nda halka aletinde kürsüde iki sporcumuz olacak. Yalnız bu sefer, ikisi de esas duruşta İstiklal Marşı’nı söyleyecektir.

GÖRGÜN’ÜN DİLİ ARTIK DOSTLARIDIR

Metin Görgün’e sahip çıkamayan Türkiye, voleybol ülkesi olamaz. Görgün’ün vefatından sonra TVF’nin Efeler Ligi’ne “Metin Görgün Sezonu” adını vermesi çok değerli bir vefa örneğidir, ancak değerlerimizi kaybettikten sonra sahiplendiğimizin de acı örneğidir. Voleybol camiası, Görgün hayattayken neredeydi? Savaş Eskigülek, Aydınlık’taki yazısında Ahmet Gülüm’ün son noktayı koyduğunu yazdı: “O yazılanların hiçbirine inanmayın!” Her yazısına saygı duyduğum Eskigülek’in bu saptamasına katılmıyorum. TVF’nin en değerli eski başkanlarından Gülüm, hangi son noktayı koydu? Metin Görgün’ün en yakın dostlarının sessizliği Görgün’e en büyük kötülüktür. Hayatı boyunca Türk voleyboluna hizmet etmiş, her sözünde nezaket, her tavrında yaşam sevinci olan Metin Görgün bugün neden aramızda değil?

Metin Görgün gibi milli formayı yüze yakın kez giyen, Türkiye Şampiyonlukları kazanan, Türkiye’ye Ordulararası Dünya Şampiyonluğu kazandıran bir spor insanının hayatını vererek Türkiye’ye anlatmak istedikleri özelde kalırsa gerçekler için başka hayatları da harcarız. Görgün’ün bazı yanlışları düzeltmek için seçtiği yöntemin gerekçesine dair bilgisi olup da kamuoyu ile paylaşmayan Görgün’ün dostu olamaz. Değerli yorumlarıyla Türk voleyboluna son nefesine kadar hizmet etmiş Metin Görgün artık aramızda değil; konuşamaz. Son nefesinde bize anlatmak istedikleri olduğu da kesin. Görgün’ün dili, artık dostlarıdır. Bir haftadır görsel ve yazılı basında Görgün’e hak ettiği iltifatları belirten dostlarının görevi, bu tercihin tüm ayrıntılarını ortaya çıkarmaktır. Bunu yapmazlarsa; dostlukları eksik, gözyaşları yalan kalacak. Son nokta; neye inanmayacağımızı söyleyerek değil neyi bileceğimizi söyleyerek konur. Bu zor tercihin gerekçeleri açıkça ortaya çıkana dek, Görgün’ün dostu olduğunu sananlara bu çağrıyı yapacağım. Başarı, nezaket ve onur dolu Görgün’ün hayatının en gerçekçi ve nitelikli şekilde filminin yapılması da TRT’ye yakışacaktır.

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları