Yandex
22 Mart 2025 Cumartesi
İstanbul 11°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sarıklı amiral, amiraller bildirisi, kılıçlı yemin

Halil Özsaraç

Halil Özsaraç

Gazete Yazarı

A+ A-

Kamuoyunda “Sarıklı Amiral” olarak bilinen Mehmet Sarı’nın geçmişi hakkında birçok yayın organında palavra şeyler yazıldı. “Sivil üniversitede eğitimini tamamladıktan sonra mühendis kadrosundan Deniz Kuvvetleri bünyesinde sözleşmeli subay olarak atandığı”nı; “sözleşmeli astsubay iken, 15 Temmuz’dan sonra yürürlüğe giren bir kararname ile subaylığa geçiş yapıp amiralliğe terfi ettiği”ni filan uydurdular… Bugün bile web sitelerinden düzeltmeleri yapılmamış bu uydurma bilgilerin “palavra” olduğunu rahatlıkla yazmamın nedeni; Mehmet Sarı ile, 1983-1991 arası 8 yıllık dönemde, aynı askerî okulda, aynı sınıfta eğitim almış olmamdır. Kamuoyunda “Sarıklı Amiral” olarak bilinen Mehmet Sarı, benim gibi, 1991’de Deniz Harp Okulu’ndan mezun olmuş bir deniz subayıdır. Askerî okulda, “çok çalışkanlar” listesinde olduğunu, yani onunla yüksek not rekabeti içinde olduğumu hatırlıyorum. Aramızda samimiyet olmadığından ve görev alanlarımız kesişmediğinden Harp Okulu mezuniyetinden bugüne geçen 34 yılda bir defa bile yüzünü görmedim. Fakat başarılı bir görev geçmişinin olduğunu duyuyordum. Özetle; 1991-94’te donanmada çalıştıktan sonra, 1994-97’de ABD’de Elektronik ve Bilgisayar Mühendisliği yüksek lisansı yaptı; sonrasında Deniz Kuvvetleri Karargâhı, Askerî Tersaneler, MİLGEM Proje Ofisi, Deniz Harp Okulu ve Tersaneler Genel Müdürlüğü’nde nitelikli görevlerde bulundu. 2017’de Tuğamiralliğe terfi ettirildi ve 2020’ye kadar Tersaneler Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı.

Görev geçmişine bakarak Mehmet Sarı’nın, çalıştırıldığı başta MİLGEM olmak üzere pek çok savunma sanayi projesinde başarılı bir grafik sunduğu için Tuğamiralliğe terfi ettirildiğini varsayıyorum. Varsayımsal fikir belirttim, çünkü birlikte çalışmadığım biri hakkında nesnel performans değerlendirmesi yapmak, yanıltıcı olabilir. Bazı siyasetçiler, Mehmet Sarı’nın kurmay olmadığı hâlde amiralliğe terfi ettirilmesini eleştirdiler ki iyi bilmedikleri bir konuda yorum yapmış oldular. Çünkü kadroları “Tuğamiral/Tümamiral” olan tersane komutanlıkları veya MSB’nin teknik genel müdürlükleri için, tersanelerde çalışmış ve başarılı olmuş yüksek mühendis albaylar amiralliğe terfi ettirilirler. Kanaatime göre, -eğer daha iyisi yok ise ki, 15 Temmuz’un hemen sonrasında başka seçenek kalmamış olabilir- Mehmet Sarı’nın amiralliği liyakati bakımından bir sorun görünmüyor. Bunları yalnızca nesnellikten vazgeçemediğim için yazıyorum; çünkü 34 yıldır görmediğim Mehmet Sarı’nın tarikat bağlantısını, ben de herkes gibi, 25 Mart 2021’de medyaya servis edilen “üniformalı, takkeli ve cüppeli” fotoğraflarından öğrendim.

İktidara yakın yayın organları, “Arkadaşının evinde takke ve cübbe giyerek ibadet yaparken gizlice fotoğrafı çekilip basına sızdırılmış; ne var bunda?” havasındaki yayınları ile Mehmet Sarı’yı savunurken; ana muhalefete yakın yayın organlarına göre “Mehmet Sarı, üniformasının üzerine giydiği dinî kisve ve sarık ile tarikat evinde zikir yapmamalı, bunun için devletin makam aracını kullanmamalı.” idi. Aslında askerlerin bir bölümü, üniforma ve takke ile camilerde namaz kılar, kimse karışmaz ve disiplinsizlik filan değildir. Fakat üniformalı olarak sarık ve cüppe fotoğrafları ile zikir söylentileri, gerçekten de, aydınlatılmaya muhtaç konular idi. Yine de, siyasetçileri ilgilendirmiyordu ve TSK’nın konuyu kendi içinde sessizce soruşturmasına izin verilmeliydi; disipline aykırı bir durum var ise, cezasının ne olacağına kamuoyu etiketli siyasi baskı yapılmamalıydı. Ancak, o dönemde TSK’nın arzu ettiği “sükûnet” bir türlü sağlanamadı ve ana muhalefetin “Sarıklı Amiral” propagandası bitmek bilmedi.

ALGI OYUNUNA KURBAN EDİLEN EMEKLİ AMİRALLER BİLDİRİSİ

Tartışmaya emekli amiraller de yüzeysel bir eleştiri ile katıldılar. 4 Nisan 2021’de, 103 (veya 104) emekli amiral, Hükûmet’in Montrö Sözleşmesi’ni feshetme eğilimine girdiğini düşünerek bir eleştiri yazısı kaleme alıp bu metnin bir bölümüne Mehmet Sarı’yı kastederek basında ve sosyal medyada yer alan görüntülerden üzüntü duyduklarını sıkıştırıvermişlerdi. Fikir hürriyeti kapsamında eleştirel bir yazı olduğunu düşündüğüm bu bildiri, gece yarısı servis edildiği ve üslup olarak geçmiş dönemde yazılmış darbe muhtıralarını andırdığı gerekçesi ile adli soruşturma ve kovuşturmaya tabi tutuldu. Türkiye’de “Sarıklı Amiral” gündemi, bir anda “Amiraller Bildirisi”ne evrilmişti. “Sarıklı Amiral” baskısından kurtulan iktidar partisinin siyasetçileri, fikir özgürlüğü kapsamında yazılmış, siyasi olmayan, basit bir eleştiri metnine aylarca “darbe bildirisi” muamelesi yapmıştı. Bildirinin imzacı emekli amiralleri, “devletin güvenliğine ve anayasal düzene karşı suç işlemek için anlaşma” suçlamasıyla 3-12 yıl hapis istemiyle yargılandıktan sonra mahkeme tarafından haklı bulundular ve beraat ettiler. Sonuçta, o güne dek basında eleştiri haklarını özgürce ve sıklıkla kullanan 104 emekli amiral, “yıldırıldıkları için”, artık basın-yayın organlarında nadir görünür oldular. “Nitelikli aklın şu veya bu şekilde susturulmuş olması”ndan Türkiye kazançlı mı yoksa zararlı mı çıktı? Cevabı siz verin.

Tekrar Mehmet Sarı’ya dönersek; ana muhalefetin “Sarıklı Amiral” propagandasını sürdürmesi üzerine; 29 Temmuz 2021’de MSB, Mehmet Sarı’nın Deniz İkmal Merkezi Komutanlığı görevinden alındığını (açığa alınma değil, karıştırılmasın) ve Yüksek Disiplin Kurulu işlemlerinin başlatıldığını kamuoyuna duyurdu. Birkaç hafta sonra ise, sarık, cüppe ve zikir meselesinin ne olduğu aydınlatılamadan Tuğamirallikte 4. yılını dolduran Mehmet Sarı, Ağustos 2021 ayında, YAŞ kararı ile emekli edildi. Peki, Yüksek Disiplin Kurulu süreci ne oldu? Bilmiyoruz, ama yasal mevzuata göre, 25 Mart 2023’te, Emekli Tuğamiral Mehmet Sarı’nın TSK’dan ihraç edilme olasılığı kalmadı; çünkü “2 yıl ile sınırlı olan disiplin cezası verme yetkisi” zaman aşımına girdi. YAŞ’ın Mehmet Sarı’yı “gönülsüzce” emekli ettiğini, Yüksek Disiplin Kurulu sürecinin sonuçlanmamasından anlamak mümkün… Sormadan geçemeyeceğim: “Ana muhalefetin baskısı ile emekli edilen Mehmet Sarı’nın savunma sanayi projelerine verebileceği ilave katkılar var mıydı?” Var idiyse, bu işin kaybedeni, yine Türkiye oldu demektir…

DİSİPLİNE AYKIRI EYLEM, DURUM VE OLAY

Gelelim geçen haftaya… Biri okul birincisi olan 5 Teğmene ve onları yetiştiren 3 disiplin amirine “ihraç” cezası verildiğini açıklayan MSB, “TSK’da; disipline aykırı hiçbir eylem, olay ve duruma müsamaha gösterilmeyeceğinden en ufak bir şüphe duyulmamalıdır.” açıklamasına da yer vermeyi ihmal etmemiş… 38 yıllık askerlik hayatımda şahit olduğum disiplinsizlikleri yazsam kitap olur. Basit cezalar ile sorunlar kolayca çözüldü, ama ihraç edilen olmadı. Emir-komuta zincirini robotların değil, duyguları olan insanların oluşturduğu TSK, masum duygu çalkalanmaları ile zaman zaman ortaya çıkabilen bu tür küçük disiplinsizlikleri, “yıkıcı olmayan” yöntemler ile çözmesini bilir. Yeter ki, disiplin amirlerine, -kamuoyu soslu- siyasi müdahaleler yapılmasın.

Mezuniyet sevinciyle ortaya çıkmış olan “ilk kez, kısa süreli ve tekrarlanmayan böylesi basit bir disiplinsizlik” olayına, “uyarı veya kınama”dan, hırslı bir zorlama yaparsak “kısa hapis”ten daha yüksek bir disiplin cezasının verilmiş olmasına, 38 yıllık askerlik deneyimim ile mantıklı bir açıklama bulamıyorum. Mehmet Sarı ve emekli Amiraller Bildirisi konularında olduğu gibi mezuniyet töreni sonrasında Kılıçlı Yemin gösterisi yapan Teğmenler meselesi de, son 6 aydır hem iktidar hem de muhalefetin arasındaki saçma propaganda savaşlarının görkemli bir malzemesi oldu ve olmaya devam edecek gibi görünüyor… Türkiye’deki tüm medya organlarında, -başka konu yokmuş gibi- aylarca “Mehmet Sarı”, aylarca “emekli Amirallerin Bildirisi”, aylarca “Kılıçlı Yemin” konuşuldu...

Sonuç: Türkiye’ye hizmet için yetiştirilmiş nitelikli insanların beklenen hizmeti veremez hâle getirilmeleri… Aşırı bir ceza ile TSK’dan geçen hafta atılan bu nitelikli subaylar, haklarını aramak için mahkemeye başvuracaklardır mutlaka. Bu değerli ve özverili 8 Türk subayının hak arama savaşı, 5 yıl mı, yoksa 10 yıl mı sürer, bilinmez… 5-10 yıllık hak arama süreci sonrasında 8 değerli Türk subayı, meslekî gelişim sürecindeki çok değerli 5-10 yıllık dönemi kaybetmiş olacaklardır. Yani, mahkeme sonrası mesleklerine geri dönseler de deneyime bağımlı gelecek dönem başarıları engellenmiş olacaktır… TSK’daki tüm disiplin meselelerinin, siyasi müdahaleye kapatılması, yalnızca kurum içi nesnellik üzerinden yürütülmesi gerektiğini düşünüyorum. Sonuç olarak: “Asıl meselemiz; siyasetçilerin TSK’daki disiplin konularına karışmaktan kendilerini alıkoyamama” disiplinsizliğinden başka bir şey değildir. Herkes, kendi işine bakmalı…

teğmen Amiral