Seyirci kalmayalım: Kıbrıs'ta anahtar Asya işbirliği
Fizikte kutupluluk (polarite), zıt kutuplu yüklerin karşılıklı dağılımıyla tanımlanır. Kutupluluk kavramı; elektrik, manyetizma, dalga fiziği alanlarında olduğu kadar sosyolojik ve jeopolitik gerçekliklerde de kendini gösterir. İyi ile kötü, karanlık ile aydınlık, sıcak ile soğuk gibi zıt kavramlar aynı kaynaktan beslenir ancak farklı kutuplarda tezahür eder. Jeopolitik düzlemde ise, Doğu Akdeniz'deki Kıbrıs Adası’nın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) olarak kutuplaşmasını görürüz. 7 Şubat 2025 tarihli “Jeopolitik kırılma noktası Kıbrıs” başlıklı yazımızda, GKRY'nin ABD, İsrail, İngiltere, AB, NATO tarafından desteklendiğini ve Türkiye'nin buna acilen önlem alması gerektiğini vurgulamıştık. Ancak Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan gibi Türk devletlerinin GKRY'yi tanıyarak Türkiye'yi “işgalci” olarak nitelendirmesi, sürecin olumsuz yönde ilerlediğini gösteriyor.
ABD/İSRAİL GKRY'YE YATIRIM YAPIYOR
Reuters'in 5 Aralık 2024 tarihli haberine göre, GKRY, İsrail'den bir hava savunma sistemi teslim almış ve savunma kabiliyetlerini güçlendirme çabalarını artırmıştır. GKRY Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, “Kıbrıs'ın caydırıcı gücünü güçlendirmek için gereken her şeyi yapacağız.” açıklamasında bulunmuştur.
31 Mart 2025 tarihinde ABD Temsilciler Meclisine sunulan bir yasa tasarısı ise, “ABD, İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti arasındaki '3+1' yapısı çerçevesinde terörle mücadele ve deniz güvenliği işbirliğini artırma” önerisini içermektedir. Bu gelişmeler, ABD'nin bölgedeki konumunu güçlendirme çabalarını yansıtmaktadır. Karşı kutup açıklıkla kendini gösterirken Türkiye cephesinde sessizlik devam ediyor. Güçlü bir orduya ve deniz kuvvetlerine sahip olan, diplomatik kabiliyetleri kuvvetli ve Asya cephesinin liderlerinden Türkiye'nin bu sürece tepkisiz kalması düşündürücüdür.
NELER ÖNERMİŞTİK?
Eğer Türkiye, önerdiğimiz stratejileri hayata geçirseydi, bugün çok daha güçlü bir konumda olabilirdi. Örneğin: Çin ve Rusya ile KKTC üzerinden stratejik işbirliği kurularak, Türkiye'nin Asya'daki güvenlik ve ekonomik sorunları hafifletilebilirdi. Çin'in yatırımları sayesinde Türkiye, KKTC ve Türk Cumhuriyetleri ekonomik olarak canlanabilirdi. Karşılıklı askeri üs anlaşmalarıyla Türkiye, uluslararası denizlerde daha etkin bir rol oynayabilirdi. Doğu Akdeniz, Avrasya'nın KKTC üzerinden çip, yarıiletken ve sensör merkezi haline getirilebilirdi. Bu adımlarla, KKTC'nin tanınma sorunu büyük ölçüde çözülebilir ve Türkiye'nin bölgedeki etkisi artırılabilirdi. Türk hükümeti, Asya cephesinin getirdiği fırsatları değerlendirmek yerine ABD, İsrail, İngiltere ve AB'nin GKRY'ye desteğini seyretmekle yetindi. En azından şu an itibariyle görünen tablo budur. Bugün itibariyle, Türkiye'nin KKTC'ye daha fazla destek vermesi ve bölgedeki varlığını güçlendirmesi hayati önem taşıyor. Bunu da ancak Asya kaynaklı iş birlikleriyle sağlayabilir. Aksi takdirde, Kıbrıs'ta jeopolitik dengeler Türkiye aleyhine kötüleşebilir. Bunun üzerine, Doğu Akdeniz için en önemli ülkelerden olan Suriye'nin sorunları eklendiğinde, Türkiye için zorluğun artacağı görülecektir.
Sonuç olarak; Türkiye, KKTC'nin tanınması ve bölgedeki varlığının güçlendirilmesi için acilen somut adımlar atmalıdır. Çin ve Rusya ile stratejik işbirlikleri, ekonomik yatırımlar ve askeri anlaşmalar bu süreçte kritik rol oynayacaktır.