Yandex
05 Aralık 2025 Cuma
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Vizyonerliğin iki ucu: Geçmiş ve gelecek

Latif Bolat

Latif Bolat

Gazete Yazarı

A+ A-

50 yıllık siyasi ve sanat hayatımızda gözlemlediğimiz kadarıyla, Türkiye’mizin en büyük probleminin “vizyonsuzluk” olduğunu çok açıkça ve samimiyetle söyleyebiliriz. Bunun, hem de yediden yetmişine, köyünden şehrine, solundan sağına, fakirinden zenginine tüm memleketi zehirleyen bir virüs olduğunu da bilmek gerek.

Vizyon kelimesinin ilk bilinen anlamı “görünüm”dür. Diğer anlamları, daha mecazidir. Vizyon kelimesinin görünüm dışındaki anlamları, “sağgörü ve ileri görüştür”. “Vizyonlu” olarak tabir edilen insanlar, vizyon sahibi yani geleceğe ilişkin bir görüş sahibi insanlardır.

Biz kendi hayat tecrübemizden yola çıkarak, bu geleneksel vizyon tanımına bir küçük ek yaparak, ileri görüşlülük anlamına bir de “geriyi yani geçmişi görmek” boyutunu katmak isteriz. Yani gerek kendi özel hayatımızda gerekse şirket, devlet veya kurumsal anlamda, sadece “ileriyi görebilmek” yeteneğinizin yeterli olmadığını iddia etmek isteriz. Bunu da yarım asırdır üzerinde çalıştığımız ülke ve dünya tarihinin bize öğrettikleri ve gösterdikleri ile belirtmekteyiz.

Vizyonerliğin iki ucu: Geçmiş ve gelecek - Resim : 1

KÖR İMPARATORLAR ÜLKESİ

Daha dün, 49 saat 15 dakika süren bir dinleme ile Cambridge Üniversitesinin yayınladığı “Doğu Roma İmparatorluğu Tarihi” kitabını bitirdik. Tam tamına 1000 senelik bir devletin, bir zamanların o muhteşem imparatorluğunun, “vizyonu bozuk” veya hiç olmayan yöneticiler elinde, nasıl ufalana ufalana 1453 yılında, hem de fazla gürültü çıkarmadan yıkılıp gittiğini izledik, bu binlerce sayfalık tarihte. “Bizans Entrikaları” olarak literatüre ve sözlüklere mal olmuş vizyonsuzluk, sabah erken kalkanın iktidarı ele geçirdiği ve hemen eski imparatorun gözlerini oyup kör ettiği, bir kara-komediye dönüşmüştü sonunda.

Aslında, daha Anadolu’ya gelmeden bozulmaya başlayan Türk harsı da üzerine oturduğu Bizans’ın “vizyonsuzluğundan” zehirlenip, aynen onun akıbetine uğrayacaktı sonunda. Selçuk Bey’in “vizyonerliği” sayesinde, geleceği Batıya göçte gören Türk milleti, büyük bir heyecan ile geldiği Anadolu’daki tarihi macerasında, “vizyonu eksik” yöneticiler elinde, az daha yok olacaktı.

Yukarıda belirttiğimiz “geçmişe ve geleceğe dair vizyon” sahibi bulunan Mustafa Kemal ve arkadaşları, Türk milletine yeni bir hayat hakkı tanıyan bir mücadele ile, Cumhuriyeti kurup bugünlere getirdiler. Eğer geçmişi doğru anlayıp, geleceği ona göre planlamazsak, Atatürk’ten sonra zaten “vizyonsuz” sallantılarla geçen zamana yenilmek kaçınılmaz olabilir. Ne de olsa, bölgemizde bir “Kurtlar Sofrasında” oturmaktayız ve bu “survivor” oyununda, vizyonunu kaybedenin hayat hakkı kalmıyor maalesef

‘KÜRT MESELESİNDE’ VİZYONSUZLUK PROBLEMİ

Bunları düşünürken, hatıralarımız bizi 1979 senesine götürüyor. Daha taptaze bir Türk genci olarak, Mardin’in Nusaybin Lisesine Müzik öğretmeni olarak atanmışız. Büyük bir vatana hizmet sevdası ile, ne öğrenmişsek, onu Nusaybin’in gençlerine aktarmaktı görevimiz. Belki de öğrencilerimizden bazlarından, müziğin temellerini öğreterek, yeni birer İbrahim Tatlıses yaratabilecek bir amacımız da var. Elbette her okuldaki gibi, burada da Pazartesi sabahları ve cuma akşamları okulun açılış ve kapanışında, Müzik öğretmeni olarak İstiklal Marşı’nı söyletmek de görevlerimizden birisiydi. Yani Nusaybin’in gençlerine “Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen alsancak” diyerek, hayatları hakkında cesaret verip, vizyonlarını güzel bir geleceğe doğru çevirmek istemekteydik.

Ama o talihsiz 30 Nisan 1979 akşamüstü, vizyonları karmakarışık bir grup Apocu, bizi ölesiye dövüp kendi mesleğimizden toptan vazgeçmemize sebep olmuşlardı. Sonra da herkesin bildiği 40 senelik terör ve karışıklık dönemini başlatmışlardı. Bu kırk senede yaklaşık 500 milyar dolarlık Türk milletinin kıymetli kaynakları ile beraber on binlerce genç insan kaynağı heder edilmiş oldu. Geçmişe yönelik hiçbir vizyonu olmayan ve Türkiye’nin tarihini, bölgenin geçmişini, insanlarının sosyolojisini düzgün tahlil edemeyen liderler, gelecek konusunda “kanlı bir vizyondan” başka bir şey sunamadılar 40 sene boyunca.

Vizyonerliğin iki ucu: Geçmiş ve gelecek - Resim : 2

HAYATIN ZORLADIĞI VİZYON: BÜTÜNLEŞME

Bugün gelinen durumda, belli ki hayat kendisini dayatıp, geleceğe yönelik daha düzgün bir “vizyon” sahibi olmayı zorunlu kıldı ki, Türk devleti ve milleti ile birleşme ve bütünleşme yönünde bir başlangıç yapılabilmekte. Aslında doğrusunu söylemek gerekirse, milletin zaten çok uzun süredir sahip olduğu “beraberlik vizyonuna”, siyasi önderlik yaptıkları belirtenler de sahip olmaya başladılar besbelli.

Mustafa Kemal’in vizyonerliğini zaten yakında bilmekteyiz Türkiye’de, çünkü sonuçlarını bizzat yaşamaktayız. O nedenle, fazla farkına varmadığımız başka liderlerin vizyonerliklerine de bir göz atmak isteriz:

Başka vizyoner liderlerden bahsedersek, Rusya’nın Putin’i çok önemli bir örnek teşkil eder. O, bahsettiğimiz “geriye doğru vizyonundan dolayı”, Rusya’nın ve Sovyetler Birliği’nin son iki yüz senedeki Avrupa ve Batı ile problemlerini çok iyi bildiği için, Ukrayna konusundaki özel siyasetlerini geliştirdi. Moskova’da Hitler’in Alman tanklarını gören Stalin’den ders çıkararak, daha tanklar yola çıkmadan, Ukrayna’nın NATO üyeliği konusunu en önemli mesele yaparak, özel operasyonuna başladı. Bir yanda Putin’in geçmişe ve geleceğe yönelik “vizyonerliği”, bir yanda da Gorbaçov veya Boris Yeltsin gibi çapsız liderlerin vatan hainliğine varan “vizyonsuzluğu”, iki uç örnek teşkil ediyor siyasetçiler için.

Vizyonerliğin iki ucu: Geçmiş ve gelecek - Resim : 3

DEVRİMCİ VİZYONERLİK: MAO’DAN, DENG VE Xİ’YE

Aynı durumu, Çin Halk Cumhuriyeti’nde Mao Zedung, Deng Xiao Ping ve Xi Jinping üçlüsünün geçmiş ve gelecek konusundaki vizyonerliğinde bulabiliriz. Mao Zedung’un teorileri üzerine kurulan yeni Çin, Deng Xiao Ping’in endüstrileşme ve halkı zenginleştirme amaçlı vizyonu sayesinde Jack Ma’ya Alibaba’yı yaratma fırsatı sağladı. Xi Jinping yönetimi altında ise hem ideolojik hem de siyasi sağlamlaştırma atılımları ile, Çin yeni yüzyılın “en vizyoner” ülkesi olarak, tüm dünya ülkelerine örnek olup, gerçek anlamda “yeni bir dünya düzeni” kurulmasına liderlik etmektedir.

Avrasya’nın Batı kapısı olan Türkiye, daha sağlam geçmiş ve gelecek analizleri ile yepyeni bir “vizyona” sahip olarak, bu yeni yüzyıla damgasını vurabilme fırsatına sahiptir ve “vizyoner” bir liderlik ile buna ulaşacaktır.

Türkiye Vizyon Sanat