01 Haziran 2024 Cumartesi
İstanbul 24°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yalana bak yalana

Levent Kırca

Levent Kırca

Eski Yazar

A+ A-

Pek muhterem, Sayın Başbakanımızın şeyinden zoru var. Durun yahu! Hemen celallenmeyin. Zoru var dediysem, Türkiye'yi yönetmek zor Allah için. Biz de dolamışız beyefendiyi şeyimize... Dilimize.

Yahu, Sayın Başbakanımızın hiç mi iyi tarafı yok?

Olmaz olur mu?

Koskoca Başbakan.

Bir kere evet, bugüne kadar ki başbakanlar oturdukları koltuğu doldurdular.

Örneğin Demirel'in tam bedenine göreydi koltuk. Tıpatıp onun ölçülerinde (XXL). Sanki bedeninden kalıp alınarak yapılmıştı. Bazen evine koltuğu da sırtında giderdi. Koltuğu en güzel taşıyan Demirel olmuştur.

Necmettin Erbakan kötü mü doldurdu? Allah için o da doldurdu.

Mesut Yılmaz koltukta hiç konuşmazdı. Koltuğu, Demirel hatta Erbakan kadar dolduramadığını bildiği için, asar yüzünü, çatar kaşlarını otururdu. Sürekli tüterdi koltuk da. Odanın başbakanlık odası olduğunu, masanın da başbakanlık masası olduğunu bilmeseler, dumanların arasında kaybolmuş Mesut Bey'i köfte arabası zannederler.

Bugün olsa, polis Başbakanlığa gaz bombası attı, gene orantısız güç kullandı diye düşünürdük fesatlığımızdan.

Mesut Bey'in koltuğunu ayırmışlar. Meclis müzesindeymiş. Bir rivayete göre koltuğundan hala duman çıktığı söylenir. Ben meclistekilerin yalancısıyım.

Tansu Hanım koltuğa yapıştı. Yapışmak da ayrı bir özellik. Ne var ki koltuktan şikayetçiydi. Çünkü koltuk, Tansu'nun beyaz tayyörünü boyuyordu. Bir de beyaz topuklularını çıkarttığı zaman ayakları yere değmiyordu. Ya koltuğun Tansu'ya göre bacakları kesilecek, ya da Tansu'nun altına bir şey koyup yükseltilecekti. Tansu; "Benden kıymetli mi?, Nasıl olsa bu koltukta bundan böyle devamlı ben oturacağım" deyip, koltuğun bacaklarını meclis marangozuna kestirdi. Artık koltukla ikisi birbirlerine göreydiler. Tansu'yu her gören, "Efendim, koltuk size çok yakışmış, sizi boylu gösteriyor" diyordu. Tansu koltuktan bir tek, jet ski ye binmek için kalkardı. Hatta evine bile jet ski ile gidermiş. Tayyöründen artan beyaz kumaşla başbakanlık koltuğunu da kaplattığı söyleniyor.

Sayın Bülent Ecevit ise koltuğu bir türlü dolduramaz, eğreti otururmuş. Pencere açıkken kapı açılsa, kuranderden savrulur uçarmış rahmetli. Karısı Rahşan'ın zaman zaman, onu koltuğuna bağladığını söyleyenler de var.

Kenan Evren'in koltuğa resim yaptığı söylenir. Bir kartpostaldaki manzarayı koltuğa resmetmiş. Ancak, boya kurumadan dalgınlıkla koltuğa alelacele oturduğu için, koltuktaki resim olduğu gibi takım elbisesine çıkmış. Meşhur manzaralı bir takım elbisesi vardı hani, dolanır dururdu ortalıkta netekim. Hatta kürsüden, "Asmayalım da besleyelim mi?", isimli ünlü konuşmasını yaparken, sırtındaki takım bu manzaralı takımdı. Evren Picasso'ya çok kızar, kendisinin ondan daha iyi resim yaptığını öne sürerdi. Hatta, " Ben senden iyiyim" diyerek onu mahkemeye vermiş. Ve Picasso'nun öldüğünü duyunca davayı geri çekmiş. Bir rivayete göre, Evren'in boyadığı başbakan koltuğunun hala kurumadığı, gelene geçene bulaştığı söylenir.

Muhterem Sayın Başbakanımızın, başbakanlık koltuğuna çok zor oturduğu söylenir. Öncelikle, odaya kapıdan girememiştir. Hatta yetkililer; "Yahu, biz bunu seçtik ama, bu oda için iki numara büyük" dedikleri söylenir. Bir süre başbakanlık kapısında düşünmüşler. Doluya koymuşlar, boşa koymuşlar. Hani sayın başbakanım eğilse girecek ama, "Efendim, biraz eğilir misiniz" demek kolay mı? Hem de Tayyip'e. Herhalde 'Eğilmek' başbakanın da aklına gelmemiş, ya da gelmiş de 'Eğilmek mizacında yok.' Anlatabildim mi? Önce kapıyı yıktırıp, yükseltmişler ve sokmuşlar içeri. Bu sefer, koltuk küçük geliyor. Birinin aklına; "Acaba yerde mi otursa, Hikmet Yar'ın dizinin dibine oturduğu gibi." Hemen elleriyle ağzını kapatıp, susturmuşlar. "Çoluğun, çocuğun var manyak mısın? Boyundan büyük işlere karışma" demişler.

Tansu'nun kestirdiği bacaklar, koltuğa tekrardan ilave edilmiş. Bembeyaz koltuk.

Kaş göz onda, boy pos onda "Başbakan" ona derler diyebiliriz. Civan gibi, boşuna mı Said-i Nursi'nin torunu Bülent Arınç ona "Civanım" diyor. Sonra fulbolcu. Bütün dünyaya doksandan takmadı mı? Efendime söyleyeyim, güzel ve pahalı giyiniyor. Bütçesinin büyük bir kısmını giyimine ayırıyor. Aslında elbiseye para da harcamıyor. Çoğu hediye. Hediyeye karşılık, hediye. Benim Başbakanım marka giyer ve dışarıdan giyinir. Bugünlerde herkes onu masaya yatırmış durumda. Başbakanımı çekemedikleri için, dedikodu yapıyorlar. Yok efendim, D.E. Hanım'dan ayrılmış G.M. Hanım'la berabermiş... Yalana bak yalana. Oğlum, benim başbakanım dışarıdan giyinir bir kere. Julia Roberts desen, Madonna desen bir derece... Kaldı ki gözümle görsem inanmam. Julia örtünür mü? Madonna çarşaf giyip tövbe etse. Alışmadık şey de ... durur mu?

Bunlar yalan şeyler, iftira. Bunları Gezi Parkı'ndaki çapulcular uyduruyor. Bunları Esed uyduruyor. Neymiş efendim, Obama, Sayın Başbakanıma beyzbol sopası göstermiş. Tamam da, benim Başbakanımın öncesinde Obama'ya ne gösterdiğini siz biliyor musunuz? Yaa!... Bilip bilmeden konuşuyorsunuz.

Yok Başbakanım sinir hastasıymış, yok diktatörmüş, yok şu, yok bu...

Yok arkadaş...

Adamın Dolapdere'den gelip başa geçmesini çekemiyorsunuz siz?

Hiç ileri demokrasiye bu kadar yaklaştınız mı ?

İleri demokrasi, adamı sarhoş eder arkadaş.

Sayın Başbakanım beni de Akil yapacak. En son Akil, en Akil ben olacağım ve yakında damadımızın kanalında program yapmaya başlayacağım. Programın adı "Atatürk Gerçekten Var mıydı, Yoksa Söylenti mi?"

Başbakanımın zekasına bakınız. Civanımın hazır cevaplığına bakınız. Emine Hanım saygılar.

Birisi yanaşmış; "Üç bin tane işsiz var, ne diyorsunuz?" Başbakanım yapıştırmış; "Benim yüzde ellimi bağlamaz. Öteki yüzde ellinin sorunu bu."

Gördünüz mü?

Aganamataramuklayabil-

diniz mi?

Haa...

Bizt Abuzittin.

Menekşe'den önce

Soner Yalçın'ın hazırlayıp yönettiği, Fazıl Say'ın müziklerini yaptığı ve Uluslararası Antalya Altın Portakal Festival'inde yarışma dışı olmasına rağmen jüri tarafından "Toplumsal Vicdan Ödülü'' ne layık görülen, Sivas Katliamı'nı anlatan MENEKŞE'DEN ÖNCE' yi izledim.

Dostların ellerine, yüreklerine, akıllarına sağlık.

Herkes görmeli. Israrla tavsiye ederim.

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları