02 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Anamdan emdiğim süt

Levent Kırca

Levent Kırca

Eski Yazar

A+ A-

Toplumun DNA’sını bozuldu. Genel kalite düştükçe insanların kalitesi de düştü. Eğitim, kültür, güvensizlik toplumu bozuyor. Toplumun öğretici unsuru sanatta kalite düştü mü sonunu almak imkansızlaşıyor. İşte gülmek de böyle bir şey. “Gülmek” ayrıca in-san zekasını da gösteriyor. Çünkü insanla hayvanı da birbirinden “gülmek” ayırıyor. “Her şeye gülen” birinin ya da “hiçbir şeye gülmeyen” birinin sağlıksız olduğunu hemen anlarız. Demek ki gülmek için sağlık gerekiyor. İnsanların yaptıkları esprilerden, anlattıkları fıkralardan “zeka” ve “kültür” seviyelerini hemen anlarız. Kaliteye gülmek, kaliteliye gülmek; bizi yüceltir. Komedi filmleri yapılıyor. İnsanlar bu filmlere gidip gülüyorlar. Gülmek bir ihtiyaçtır. İnsan “daha iyisini” bulursa ona güler. Bulamazsa “bulduğuna” güler. Hiç şüphe yok ki, güldürü seviyesi kalitesiz ve düşük. Bu seviyeyi yükselteceğimize bu kalitesizlikten yararlanmaya çalışıyoruz. Bir anlamda güldürünün kökünü kazıyoruz. “Troll” yapıyoruz. Türkler temelde kaliteli güldürüyü verdiğin zaman bunu almasını bilen bir toplumdur. Mizah anlayışı orta oyununa, geleneksel Türk tiyatrosuna, kavuklulara, tuluatçılara dayanıyor. Arka planda Bektaşiler, dervişler, Nasrettin Hoca’lar, Aziz Nesin’ler vardır. Bugün ülkemizde “para gelsin de nasıl gelirse gelsin” düşüncesi hakim. Bir de kendini artist, şair, türkücü, nüktedan sanıyorlar. Yazarlığı da buna ekleyebilirim. 
Ucuza alışmış bu ucuzluktan gelir temin edenler... Kalitenin artmasını istemezler. Aksi takdirde işleri zorlaşacak, ayak uyduramayacakları için yaya kalacaklardır. Bu nedenle iyi örnekleri yok etme çabası içinde olurlar. Tarih böyle örneklerle dolu. Anlamadıkları halde birtakım mevkilerde oturanlar, anlayıp bilenleri yok etmişlerdir. Bu hem yeteneklerin, hem de toplumun “zararına” olmuştur. Türk popuna bakıyorsunuz, aynı. Sezen Aksu ve onun gibiler. “Bir şey söylemeyen şarkı sözleri” ve üzerimize sıvanmış arabesk. Komiklik yapmak mizah yapmak değildir. Bir komedi filmi çektim, kalitesi tartışılmaz. Filmi ortaya çıkarıncaya kadar anamdan emdiğim süt burnumdan geldi. Halkla buluştuğu zaman, patlamaya tanık olacaksınız. Halk iyiyi almasını bilir. Doğruyu bulunca da kötünün yüzüne bakmaz. “Korkunun ecele faydası yok” diyeyim. Kurban Bayramında yani Eylül’ün ikinci yarısında vizyona girecek bu iddialı filmin ismini yazarak yazıma son vereyim. Filmin adı “Sarhoşum Gel Beni Al”. Lütfen bu filme dikkat edin. 
Not: TRT’ye yıllar önce Olacak O Kadar programını çekip götürdüğümde “Bu ne saçmalık” derlerdi. Zorla, rica minnet yayınlatmıştım. Sonradan görüp anladılar ve mizahla tanıştılar. Bahsettiğim program Türkiye’deki televizyonlarda 25 yıl devam etti. Reyting kaybettiği için değil yasaklandığı için yayından kalktı. Son seçimlerden hemen sonra kanallardan telefonlar gelmeye başladı “Tekrar devam edelim mi?” diye. Nasrettin Hoca’nın bir hikayesiyle yanıt vereyim “Parayı veren düdüğü çalar.”