Hakan Topkurulu

htopkurulu@hotmail.com

Son Yazıları

Herkesin yeteneğine göre herkesin ihtiyacına göre

Son söyleyeceğimi başta söyleyeyim. Nihai hedefimiz gelirin “0” dağılımı. “0” iktisat teorisinde “Gini Katsayısı” hesaplamasındaki “0” olarak anlaşılmaktadır.

Gini katsayısına göre gelir dağılımı “0” ile “1” aralığında dağılır. “1” değeri, gelirin toplumda bir kişiye verilip toplumun diğer bireylerinin gelirden hiç pay almaması anlamına gelirken, “0” değeri gelirin toplumda herkese eşit dağıtıldığı anlamını ifade etmektedir.

Yazının Devamı

Mehmet Şimşek politikalarında yanlış algı

Liberalizme karşı aydınlarımızın önemli kısmı, Mehmet Şimşek politikalarının toplumda yaptığı düzenleme sonuçlarını yanlış algılamaktadır. Yoksullaşan geniş halk kesimlerinin durumu aydınlarımızı vicdanen yaralamakta ve tepki göstermelerine neden olmaktadır. Bu tepkiyi de kutsal ve yüce gönüllü buluyorum.

2021 yılı sonunda başlayan yüksek enflasyonist ortam ve buna karşı 2023 Haziran ayından bu yana Sn. Şimşek tarafından uygulanan ekonomik politikaların sonucu toplumda gelir dağılımında bozulmanın “zengini daha zengin, fakiri daha fakir” hale getirdiği sonuçları çıkarılmaktadır. Doğrudur.

Yazının Devamı

Kütle çekim kuvveti zayıflayınca zamanı gelecek

Seçimler bitti. 1 yıl önce Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığını tercih eden milyonlar, aynı zamanda milletvekilliği seçimlerinde de AK Parti’yi birinci parti olarak seçmişti. Altılı masa olarak seçimlere katılan CHP ise ikinci parti olmuştu. AK Parti’nin aldığı oy oranı yüzde 36,30 ve ikinci parti CHP ise yüzde 25,80 idi.

2021 yıl sonunda başlayan enflasyonist ortam 2022 yılı boyunca gelir dağılımını ciddi şekilde bozmuştu. 2023 Şubat ayında yaşadığımız deprem felaketi; 2018 yılı Rahip Brunson krizi, 2020 yılı pandemi ve 2021-2022 enflasyonist ortam sonrası ekonomik gidişat için tuz biber olmuştu.

Yazının Devamı

Türkiye’nin ABD’ye ihracatı artıyor

Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar 4 Nisan 2024 tarihinde Habertürk TV’de yaptığı açıklamalarda özetle şunları söyledi; Dünyada çatışmaların artması ve sürelerinin uzaması ilginç gelişmelere neden olmaktadır. Örneğin Atlantik tarafının 155 mm obüs mermisi üretimi Ukrayna ve İsrail’e yetmemektedir. Ukrayna’ya 300 adet obüsün teslimi ile Ukrayna günde ortalama 6000-8000 obüs mermisi kullanmaya başlamıştır. Bu da aylık sadece Ukrayna’ya 200.000 adet obüs mermisi gerekmekte olduğunu göstermektedir. Bu merminin dünya fiyatı ise 2000 dolardan 8500 dolara kadar çıkmıştır. Amerika bu merminin kullanım adetlerini üretememekte dolayısı ile hem Ukrayna hem de İsrail’e bu mermileri tedarikte sıkıntı çekmektedir. Amerika bu mermileri yılda 1 milyon adet ve Avrupa 1 milyon 400 bin adet üretmek için harekete geçmiştir. Rusya kendi ihtiyacını Kuzey Kore’den temin etmektedir. Türkiye ürettiği bu mermileri doğrudan Ukrayna’ya (Abdullah Ağar söylemedi ama İsrail’e) ihraç etmek istememekte. Bunun yerine ihracatı Amerika’ya yapmaktadır.

Bu açıklama birçok gerçeği içinde barındırmaktadır.

Yazının Devamı

Nedir bu yapısal reformlar?

Liberalizm, çözümlerini anlatırken teknik birtakım öneriler ve yol haritalarından sonra, bu çözümlerden daha önemli olarak “YAPISAL REFORMLAR” gerektiğinden bahseder. Ancak bu yapısal reformların gerçekten ne olduğu konusu hep muğlaktır.

Bunu anlatırken dolaylı olarak şöyle örnek verirler; “Adam buraya parasını getirecek, şeffaflık yok, adalet ve hukuk yok. Neden parasını böyle belirsiz bir piyasaya soksun.” gibi başı sonu bilinmez laflar edip işi ortaya, ne istersen öyle yorumla şeklinde bırakırlar. Düşünürsün, bugüne kadar milyarlarca dolar borç almış, milyarlarca dolar yabancı sermaye (sıcak para) girmiş, çıkmış. Bunu verenler hiçbir sorunla karşılaşmadan paralarını almışlar.

Yazının Devamı

PKK SİHA’larımızı nasıl vuruyor

Vatan Partisi Genel Sekreteri Sn. Özgür Bursalı’nın 20 Mart günü attığı sosyal medya mesajında “PKK 15 SİHA’mızı düşürdüğünü ‘müjde’ olarak açıkladı” denmektedir.

Mesajda ayrıca belirtildiği gibi PKK’nın tek başına bu SİHA’ları düşürme yeteneği bulunmamaktadır. Desteğin ABD tarafından geldiği son derece açık bir şekilde görülmektedir.

Yazının Devamı

Seçim sonrası tuzak

Seçim sonrasında hükümetin yapacağı uygulamalar konusunda bir çok spekülasyon var. Vergilerin yükseleceği, bir çok girdiye zam olacağı, emekli maaşları başta olmak üzere tüm emekçi ve emekli gelirlerinde reel düşüş. Benim burada anlatacağım ise döviz kurlarında beklenen hareket.

Bundan 1-2 ay önce hükümet kaynaklarına yakın eski bir ekonomi üst düzey bürokratı ile yaptığım sohbet sırasında dostum bana; seçimlerden sonra ABD dolar kurunun aniden artacağı, bir süre sonra da kurun düşeceği biçiminde bir gelişme olacağını söyledi. Bu kur hareketinin de bilinçli yapılacağını ekledi.

Yazının Devamı

Altı Ok’un bazıları artık işe yaramazmış!

Mustafa Kemal’i kimse fark etmeden rafa kaldırmanın en kolay yöntemlerinden biri; “Altı Ok ilkeleri 100 yıl önce uygulanmıştır. Bugün koşullar değişmiş olduğu için bu ilkelerde değişmelidir.” cümlesidir.

Bu cümle ile; özellikle sistem koşullarında iyi gelir elde eden ve aslında sistem ile sorunu olmayıp, çok mızıldanmasına karşın tek sorunu, elindeki olanakları kaybetme riski olan bir kısım aydını çok rahatlıkla ele geçirebilirsiniz.

Yazının Devamı

Emperyalizmi hesaba katmak

Aydınlık gazetesi geçtiğimiz hafta üst üste 2 gün ABD Büyükelçiliği elemanlarınca Rusya Federasyonu ile ticaret yapan iş insanlarımızın ziyaret edilerek, Rusya ile ticaret yapmalarının kendilerine zarar vereceği konusunda tehdit edildiklerini yazdı. Türkiye’nin Rusya ile yaptığı ticaret 2023 yılında 56 milyar dolara yükseldi. Rusya Türkiye’nin birinci ticaret ortağı. Türkiye’yi ziyaret eden turist sayısı toplam 56 milyon 613 bin kişi. Bu rakamın içinde Rusya’dan gelen turist sayısı 6 milyon 313 bin kişi ile birinci sırada. Türkiye, aralık ayında akaryakıt ithalatının yüzde 68’ini Rusya’dan yapmış. Doğal gaz ithalatının yüzde 35’ini Rusya’dan gerçekleştirmiş. Doğal gaz ithalatı kasım ayında yüzde 52 oranında Rusya’dan, ancak aralık ayında ABD’den pahalı LNG ithalatı yapılınca yüzde 15 pay ABD’ne kaymış. Sonuçta şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Rusya ile yapılan ticaret ciddi boyutlara ulaşmış durumda. Bu doğal bir gelişme. Çünkü dünya ticaretinin ağırlığı Asya’ya kayıyor. Bu gerçeklik uzun yıllardan bu yana dile getiriliyordu. Kim, ne kadar görmek istemese de hayat gerçekleri gözümüzün içine kadar sokuyor. Şunu düşünün bir ülke, bağımsız bir diğer ülkenin 1 numaralı ticaret ortağına sen onunla ticaret yaparsan sana yaptırım uygularım tehdidinde bulunuyor. Tehdit altındaki bağımsız ülke ise bu tehditlere ses çıkartamıyor.

Neden korkuyoruz? Bu tehditlere neden yanıt vermiyoruz ya da veremiyoruz? ABD Türkiye’ye ne yapabilir? Bize karşı kullanabileceği hangi güçleri var? 1- ABD, Çin’den yaptığı ithalatı azaltma maksadı ile kendisine başka tedarikçiler aramaya başladı. Bu tedarikçilerin arasına bizi de koydu. Bu nedenle ABD ile olan ticaretimiz en sonunda 2023 yılında 30 milyar dolara ulaştı. Bu ticaret aslında biraz zoraki ticaret. Örneğin bu ticaretin içinde Türkiye’nin ABD’den ithal ettiği LNG gazı da var. Türkiye muhtemeldir ki ABD’nin ithalat ihracat dengesi sağlanması zorlamalarıyla ABD’den alacak başka bir mal olmadığı için dünyanın öbür ucundan gemi ile doğal gaz getiriyor. Fiyatını bilmiyorum ama Rusya ve İran’dan alınan, Türkiye’ye boru ile getirilen gazın en az 2 katı maliyeti vardır. Türkiye ABD ile bugün ticaretini durdursa, yarın İran ile ticaret başlasa toplam ticaretini 30 milyar doların çok üstüne çıkartır. Bu işten zararlı çıkan biz olmayız. ABD zararlı çıkar. Yani ABD ile yapılan ticaretin ziyadesiyle seçeneği var. 2- ABD eğer Rusya ile ticaret yapmaya devam edersek bizi bir diğer tehdit aracı olan dolar üzerinden tehdit edebilir. New York bankalarındaki dolar hesaplarımıza bloke koyarak ticaretimizi engeller. Evet bunu yapabilir. Ancak hepimizin bildiği gibi bugün Rusya, Suriye, İran, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, Küba, Venezuela, gibi ülkelerinde ABD bankalarındaki hesapları dondurulmuş durumda. Ayrıca birçok ülke hesapları dondurulma tehdidi altında. Bugün biz bu ülkelerin neredeyse hepsi ile ticaret yapıyoruz. Her ülkenin kendi koşulları ile, bu ticareti o ülkeye uygun koşullarla sürdürüyoruz. 3- Silahlı olarak tehdit eder. Zaten, güneyde Suriye ve Irak üzerinden PKK/YPG, batıda ise Yunanistan ve Güney Kıbrıs’a yerleştirilen silahlarla Türkiye tehdit edilmektedir. Ancak gerçeğe bakarsak Hamas önderliğinde Filistin halkı 2,5 milyon nüfusu ve orta boy bir ilçemizi geçmeyecek yüzölçümü ile İsrail ve ABD’yi ateşkese zorlamaktadır. Yoksul Yemen halkı attığı füzelerle ABD ve diğer Atlantik ülkelerine Kızıl Deniz’i adeta dar etmiştir. Faiz indirimini planlayan Avrupa Merkez Bankası, Uzak Doğu’dan gelen ticaret mallarının, bu gelişme sonucu Süveyş Kanalı yerine Ümit Burnu’nu dolaşması nedeniyle artan navlun fiyatlarının enflasyonu tekrar tetiklemesi endişesi ile yapamamaktadır.

Yazının Devamı

Hoş geldin KAAN

Türkiye’nin 5.nesil savaş uçağı ilk uçuşunu başarı ile gerçekleştirdi. Bu ilk uçuş benim gibi tüm Türk milletini heyecanlandırdı. Türkiye son yıllarda savunma sanayinde çok önemli atılımlara imza atmaktadır. Bunların hepsi gurur vericidir. Bu yatırımların devamı için tüm kalbimiz ve gücümüzle bunları yaratmaya, üretmeye çalışanlara desteğimiz sürecektir. Şimdi biraz geriye dönüp “nereden nereye” diyeceğimiz bir döneme gidelim. 11 Kasım 1938 tarihi Türkiye için sadece kurucu ve yüce önderini kaybettiği bir gün değildir. Yeni bir dönemin başladığı bir tarihtir. 2. Dünya Savaşı Mustafa Kemal’in ölümünün hemen ardından, 10 ay sonra 1 Eylül 1939 tarihinde başlamıştır. Bu savaş süreci aslında 1945 sonrası başlayacak emperyalist sisteme entegre olma sürecinin görüntüde ertelenmesinden başka bir şey değildir.

Mustafa Kemal sonrası yeni yönetim, ilk olarak Mustafa Kemal’in sözlü vasiyet olarak bıraktığı Sovyetler Birliği ile dostluk siyasetinden uzaklaşmıştır. Hükümet içinde liberalizm ağır ağır, savaş süresi yıllarında yerleşmiştir. Her hükümet değişikliği bu değişimin izlerini taşımıştır. 1943 yılında yapılan CHP kurultayında “Devletçilik “ilkesinin tanımındaki değişiklik bile yönün nereye doğru olduğunu göstermektedir. 1935 yılı kurultayındaki devrimci “devletçilik” tanımı artık rafa kalkmıştır. Dünya savaşı devam ederken Refik Saydam hükümeti sonrası 1942 yılında kurulan Şükrü Saraçoğlu hükümeti ile birlikte uygulanan devletçi politikalar yerini liberal uygulamalara daha çok yer vermeye başlamıştır.

Yazının Devamı

Tam istihdamda hedef nedir?

Hafta içinde 2023 yılı Aralık ayı istihdam verileri açıklandı. İstatistik bilimi bize bir çok rakamı vermekle birlikte onlar içinden doğru rakamlar seçerek bu rakamları yorumlamak ve hedefler çıkarmak bize kalıyor. Biz, yapılan istatistikler ile yüzde 8,8 gerçek işsizlik ve 3 milyon 98 bin işsiz var olarak yönlendiriliyoruz. Şöyle düşünüyoruz; 3 milyon ek iş olanağı yaratırsak ‘tam istihdam’ yakalanır. Ülkemizde sorun kalmaz. Ancak gerçekler böyle mi? Farklı bir açıdan bakarak, büyüteç altına alınması gereken esas gerçeği gözlemeye çalışalım. Bunu yaparken sanayi devrimini tamamlamış, demokratik devrim sürecini yaşamış ülkelerde bu rakamlar nasıl, doğru karşılaştırmayı yapalım. Üretim Devrimi Programı’nın temel hedeflerinden biri, belki en baş hedefi ülkenin üretime katılabilecek tüm nüfusunun, üreterek topluma katkı yapması ve bu katkıların adil bir şekilde paylaşımı yapılarak refahın tüm toplum katmanlarında ortak bir şekilde artmasının sağlanmasıdır. Bunu görmek için bugünkü duruma bir göz atalım: TÜİK istihdam istatistiklerinin detay tanımına girerek kafa karışıklığı yaratmak istemiyorum. Türkiye’nin nüfusu 85 milyon kişiye ulaştı. TÜİK tarafından yapılan istatistiki çalışmaya göre bu nüfusun 15 yaş ve daha yukarı yaştaki nüfusu 65 milyon 683 bin kişi. Kısaca çalışabilecek nüfus diyebiliriz. Ancak bu nüfus içerisinde tabi ki öğrenci ve yaşlı nüfus da bulunmaktadır. Türkiye’de 65 milyon 683 bin kişiden 35 milyon 154 bin kişi ‘iş gücü’ tanımının içine girmektedir. Kısaca bunu çalışmak isteyen ve iş arayan nüfus olarak tanımlayabiliriz. Bu nüfusun 32 milyon 56 bin kişisi çalışmaktadır. Geri kalan 3 milyon 98 bin kişi ise iş aradığı halde iş bulamayan nüfusu teşkil etmektedir. Sonuca bakarsak 65 milyon 683 bin çalışabilir yaştaki vatandaşımızın sadece 3 milyon 98 bin kişisi işsizdir. Gelelim kilit rakamlara. ‘İstihdam oranı’ olarak hesaplanan oran 32.056/65.683 = %48,80. Çalışan nüfusumuzun çalışabilecek yaştaki nüfusa oranı yüzde 48,8. Buna bir de şöyle bakalım 85 milyon insana 32 milyon insan çalışarak bakıyor. Bir de şöyle bir oran; 16 milyon emeklimiz, 32 milyon çalışanımız var. Hem çalışan aynı zamanda emekli olanlar da var. Ama biraz genel bakmak gerek. 2 çalışan 1 emekliye bakıyor. Emekli refahını arttırma şansına sahip değil. Ülkemizde durum böyle ve biz sanki 3 milyon kişilik daha iş olanağı açarsak bu işi tamamlamış mı olacağız. Ayrıca, özellikle bu iktidar döneminde 16 milyon kişiye sosyal yardım da yapıldığını aklımızın bir köşesinde bulunduralım. Şimdi durumumuzu sanayileşmiş, demokratik devrimini tamamlamış bir ülke olan Almanya ile karşılaştıralım.

Yazının Devamı

Ekonomide çözüm bekleyen sorunlar

8 Şubat 2024 günü yeni Merkez Bankası Başkanı Sn. Fatih Karahan 2023 yılı son çeyreği ile ilgili Merkez Bankası faaliyetleri ve Türkiye ekonomisi hakkında sunum yaptı. Fatih Karahan için zor bir sunumdu. Çünkü Sn. Erkan’ın henüz beklenmeyen ve erken gelen işten alınması sonucunda, perşembe günü yapılacağı açıklanmış olan Enflasyon Raporu sunumu, bir yerde ani beklenmedik bir sorumluluk olarak karşısına çıkmıştı.

Kamuoyu onun yeni başkan olmasını falan dinlemez, yapacağı her türlü sunum hatasını kendisi aleyhine kullanılabilirdi. Sonuçta Fatih Karahan çok fazla açık vermeden, gelecek soruların çok açığa düşmesine izin vermeden toplantıyı bitirdi. Yanına aldığı 2 başkan yardımcısı ile de paslaşarak biraz ilgiyi sağa sola dağıttı.

Yazının Devamı

Fakir daha fakir, zengin daha zengin

Geçtiğimiz hafta Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 2022 verileri ile 2023 yılı gelir dağılımı rakamları açıklandı. Türkiye gelişmekte olan ülkeler kategorisinde bir ülke. Bir başka tanımlama ile sanayileşme sürecinde. Sanayileşmeyi yanlış anlamamak gerek. Her tarafa fabrika bacalarını koyarsak iş bitecek değil. Yoksa “yapay zeka” ve paralelinde halen sanayileşme ve gelişme sanayileşmiş, gelişmiş kapitalist ülkelerde de sürüyor. Bizim sanayileşmemizden anlaşılması gereken tarım toplumundan çıkarak, sanayi toplumu aşamasına geçmemiz sorunudur. Burada kastedilen, bu ekonomik sorun beraberinde sosyolojik sorunları da barındırmaktadır. Bu değişimin adı “Milli Demokratik Devrimdir.”

Türkiye’nin ve tabi dünyanın 2 önemli temel sorunu bulunmaktadır. Bir tanesi güvenlik, diğeri ise ekonomiktir. Bu sorunlardan zaman zaman biri, zaman zaman diğeri öne geçmektedir. Ancak yine de bu sorunlar iç içedir.

Yazının Devamı

Hükümet gerçekten enflasyonu düşürmek istiyor mu?

Normal hiçbir hükümet oy aldığı geniş yığınlara karşı hayat pahalılığının devamını istemez. Bundan yıllar önce, CHP sendikalar dolayısı ile yoksul kitlelere daha yakın idi. Bugün, CHP’nin yıllar önce elinde olan bu özelliği şimdilik AK Parti elinde bulunduruyor. CHP’nin emperyalizmle yakın ilişkisi, buna ek olarak da aydın kibri ile halka küçümser gözle bakması vb. gibi konulara girmek istemiyorum. Geniş insan kitleleri açısından değerlendirildiğinde somut durum böyle. Eğer geniş yoksul kitleler Ak Parti ile birlikte ise Ak Parti enflasyon ve hayat pahalılığının devam etmesini istemeyecektir. Bu kitle geçim derdine düşerse, bir kez vatan savunması gerekçesi ile yanında yer aldığı Ak Parti’yi desteklemekten vaz geçebilir. Bunu da en fazla Ak Parti’nin biliyor olması gerek. Böyle olması gerektiği halde, gelişmeler beni Ak Parti’nin enflasyonu düşürmek ve halkı geçim derdinden kurtarmak istemediği şeklinde düşünmeye yönlendiriyor.

14 Mayıs seçimlerinden sonra gelen yeni hükümet ve onun bir parçası olan yeni ekonomi yönetimi, 2022 Kasım ayından itibaren düşmeye başlayan enflasyonu, büyük bir “beceri!” ile, yüzde 40 olarak devraldığı yerden altı ay içinde büyük bir enflasyonla mücadele sonucu yüzde 65’lere getirmeyi başarmıştır. Yapılan zamlar, yeni vergiler vs. ile enflasyonla “başarılı!” mücadelenin sonucunda ocak ayında da enflasyonda yükselme seyrinin artacağı çok açık bir şekilde ortadadır. Bu başarılı! mücadelede Merkez Bankasının perşembe günü yaptığı 250 baz puan artışla yüzde 45’e getirdiği politika faizinde yükselmenin artık sonuna geldiklerini söylemektedirler. Gerekçeyi de liberaller hemen tarif ederek; “Yönetim, faizleri enflasyon hedefine göre ayarlamaktadır.” diyerek gerçek yapılmak istenenin enflasyonu düşürmek olmadığını gözlerden kaçırmak istemektedirler. Liberallerin teorisi neydi? Eğer enflasyonu düşürmek istiyorsanız, yapmanız gereken pozitif gelir vermektir. Pozitif gelir nedir? Enflasyon oranının üstünde bir gelir sağlayacaksınız ki eldeki kaynaklar tasarrufa yönelsin ve enflasyonu yaratan talep düşsün. Buna ne bizim Merkez Bankamız ne de ABD, Avrupa merkez bankaları uydu. Ortaya böyle bir palavra attılar. Neymiş, hedef enflasyona göre faiz oranı belirlenirmiş. Sadece bu bile teorileri kendi ihtiyaçlarına göre yönlendirdikleri gerçeğini bütün çıplaklığı ile ortaya çıkarıyor. Peki, eğer enflasyon düşmezse, sen faiz artırmaya devam etmeyecek misin? Büyük bir sessizlik ve boşluk. Büyük boşluk, çünkü dertleri faizleri düşürmek, enflasyon vs değil. Onlara verilen görev, biçilen misyon farklı.

Yazının Devamı

2024’ün en büyük jeopolitik riski

Hepimizİn de bildiği gibi büyük sistem değişiklikleri için, o sistemi yöneten merkezin zaafa düşmesi gerekmektedir. Sistemin merkezinde oluşan zaaf, sistemin tökezlemesine, o sistemden geçinenlerin eskisi gibi sistemden yararlanamamasına neden olacaktır. Bu gelişme de sistemin merkezinde zayıflama ve çekim gücünü kaybetme sonucuna doğru gidecek, bir süre sonra da merkez dağılacak ya da parçalanacaktır. Yönetim gücünü kaybederek başka bir merkezin ya da merkezlerin oluşması sonucunu doğuracaktır. Sonuçta içinde bulunulan sistem öyle dışarıdan darbe ile kolay kolay yıkılmamaktadır.

Yukarıda anlattıklarım soyut bir süreç. Bunu somut duruma indirgersek şunları söyleyebiliriz.

Yazının Devamı

Büyük ekonomik krize doğru

2024 yılı başından itibaren açıklanan verilerde önemli bozulmalar başladı. Aylık konkordato ilan eden firmaların rakamlarında artış ortaya çıktı. Önceki ay ve yıllarda aylık 30-40 ortalama konkordato ilan edilirken, 2023 yılı kasım ayında konkordato ilan eden firma sayısı 78, aralık ayında ise 92’ye ulaştı. Konkordato, iflas etme aşamasına gelen şirketin mahkeme kararı ile hukuki dokunulmazlık alarak, belli bir süre iyileşme için izin almasına denilmektedir. İşsizlik 5 aydan bu yana düşüş eğiliminde iken, kasım ayından itibaren tekrar yükselişe geçmiştir.

İşsizlik tekrar yüzde 9’a çıkmıştır.

Yazının Devamı